Saint Simon Ekolü ve Ağ Toplumu

Saint Simon Ekolü ve Ağ Toplumu
1789 Fransız devrimi, düşünürlerin planladığı gibi sonuçlanmamış, sınıflar arasındaki ekonomik sınıfsal farklılıkların ve bilgiye erişimin eşitlenmediği gözlemlenmiştir. Asıl mesele devrimle, toplumun eski politik sisteminin çöküşüyle endüstriyel, yeni olanın yerleşmesine kadar geçen sürede oluşan sıkıntıları ve sorunları çözmek gerektiğini düşünen ve hayatının tamamında  bu devrimin yarattığı siyasal ve toplumsal krize çözüm bulmaya çalışan Simon, geleceğin toplumu olarak nitelendirdiği 1960 lara damgasını vuran “sanayi/endüstri toplumu" kavramını ilk kez kullanan kişidir. Simon, endüstri toplumuna kadar din temelli ve genellikle gerçek olmayan bilimsel açıklamalar yapılmış ve artık bilime dayalı bir toplum kurulacağından pozitif bilimler üzerine çalışılması gerektiğini söylemiştir. Bu düşüncesi İhsan Sezal’ın çalışmasında belirttiği üzere pozitivizmin kurucusu olmasını sağlamıştır.
Tüm toplumlar gibi Avrupanın yaşadığı çok tanrılı/köleliğe dayalı toplumdan tek tanrılı toplum/feodalizme, daha sonra da pozitivizme dayalı endüstri toplumuna geçiş süreci evrimsel gelişmedir. Evrimci ve pozitivist açıdan toplumu inceler. Simon’un özgün yönü toplumu ele alırken ekonomi/endüstri, bilim ve eşitliğe dayalı üç ayaktan incelemesidir.
Herkes bilimin öncülüğünde üretimde bulunur ve üstüne düşen görevi hakkıyla yerine getirirse toplum birlikte yükselecek, ihtiyaçlarını karşılayacak ve mutlu olacaktır. Yeni düzende yönetenler endüstriyel üretime katılan bütün bireylerdir. Böylece yoksulluk ve sınıf farklılıkları ortadan kalkacak, endüstriyel üretime katkıda bulunan tek sınıf kurulacaktır. Yeni düzenle artık zengin/fakir, yöneten/yönetilen, iktidar/halk gibi ayrımların yerine üreten ve üretmeyen halk diye ayırım yapacaktır. Ve halkın zenginliği yeteneği ve becerisi yani üretime katıldığı ölçü ile paralel olacaktır. Saygınlık iktidarın yarattığı korku gücüyle değil emek ve çalışma ile kazanılacaktır. Bu bağlamda üretimde hiç payı olamayan kesime sosyolojisi.com’da belirtildiği üzere “aylaklar”,“bal arıları” ya da “eşek arıları” diyecektir. Burada dikkat edilmesi gereken bir husu vardır. Simon’a göre sermaye sahiplerinin sürecin sonuna kadar kazanamamaları ve karlarının üretim sonucunda elde etmelerinden dolayı aylaklardan saymıyor ancak bu kazancın rant kazancı olduğunu söyleyip insanları sömürmeden başka bir şey olmadığını söylüyordu. Feodal toplumda üretime katılmama asillik göstergesiyken yeni toplum olan endüstri toplumunda küçümsenen bir davranış haline gelmiştir. Feodal toplumda güç/iktidar ve köleye dayalı emir/itaate dayalı yönetim varken endüstri toplumunda işçi ve işveren işbirliğine dayalı modern toplum vardır. Yani eskiden halk tebayken artık en basit işçi, en zengin fabrikatör ve en aydın mühendis dahi eşit ve ortak. Eğer toplum bir kesim tarafından yönetilecekse bu yöneticilerin sosyologlar tarafından eğitilmiş büyük sanayiciler ve ekonomi uzmanları olması gerektiğini savunur. Endüstri toplumlarında yönetimin; sivil toplum kurumlarında, bilim ve teknolojiyi üreten ve kullanan kurumlarda, çalışan halkın üretimden hakettiği ölçüde pay almasını ve üretim araçlarını en verimli çalışanlara dağıtmasını denetleme işide devlette olması gerektiğini savunur. Bu sayede toplumu sömüren aylaklar da ortadan kalkacaktır. Bu düşünceleri onun sosyalizm adın attığı ilk adımlarıydı. 
Simon yazının başında belirttiğim feodal toplumdan sanayi toplumuna geçerken karşılaşılan sosyal sorunların pozitif bir bilim olan sosyal bilimle çözülebileceğini savunuyordu. Simonun görüşünü tıpkı deneye ve gözleme dayalı fen bilimlerinde olduğu gibi sosyal bilimlerde de öngörüler sayesinde oluşabilecek zararlı olayları önceden tahmin edip kontrol altına alabileceğini açıklamıştı. Bu bilime Lukes’in de belirttiği “sosyal fizik” adını verdi. Böylece toplumun ihtiyacı olan yasalar ve reformlar objektif değerlendirilebilecekti. Toplumun sosyolojik yönüyle bu denli ilgilenmesi Lukes’in açıklamasına göre onun sosyalizmin kurucusu yani ilk sosyolog ve sosyalist olmasını sağladı.
Hakan Yüksel’in değindiği bir noktada Simon’un yeni toplumda ihtiyaç duyduğu yeni din üzerine düşüncesinidir. Endüstri toplumunda evrensel tek bir din ahlaki yönden toplumda düzeni sağlar ve toplumu birbirine yaklaştırır. Buradaki din adamları ise bilginler, sanatçılar ve sanayicilerden olması gerektiğini böylece hurafelerden uzak, eşitlik ve kardeşliğe dayanan, laik, dünyevi bir dinin olabileceğini savunur. Artık dünyanın boyutları bilindiğinden toprak adına savaşmak gereksizdi. Onu en verimli kullanmak ve en uygun yerleşmeye hazırlamak dert edilmeliydi. Bu yeni dinin adı İhsan Sezal’ın çalışmasına göre Newton’a adaması bakımından “Newton Dini” ya da Yeni Hıristiyanlık olarak belirlendi. İnsanlığın Altın Çağı geçmişte değil gelecekteydi. Aydınlanma düşünürlerinden Montesquieu ve Concordet’den etkilenmiş ve öğrencileri olan Comte, Durkheim ve Marx’ı etkilemiştir.
Bilge Gökçe’nin açıklamasına göre, toplumsal değişme Tarım toplumu>Sanayi toplumu>Enformasyon toplumu şeklinde olmuştur. Tarım toplumunda; toprağa dayalı ekonomi, domestik hizmetler, teorik bilgi ön plandayken, sanayi toplumunda; mal üretme zaman ve kas gücünden tasarruf adına birey yerine sahip olunan rollerin önemi, finans, üretim, taşıma, üretim için makina ve insan koordinasyonu ön plandaydı. Enformasyon toplumunda bilgi ve koordinasyonla imalatla sunum arasındaki süreyi kısaltma, müşteriye anında dönüş yapma, insani hizmet, bilgisayar, bilimsel araştırma ile toplumu bilgi etrafında örgütleme ve teknolojiyle verim arttırmaya dayalıydı.
Yüksel makalesinde, insanda bulunan sinir ve damar dolaşımından oluşan ağ yapısı, ağ toplumunda hat, bağlantı, telefon, telgraf, internet gibi zaman ve mekan olgusunu kıran ama bilgiyi güncelleme ve ulaşma açısından hıza bağlı olan bir toplumu ifade eder. Ağ toplumu genelde Bell ve Castells ile başlatılırken bildiride daha öncesinden sanayi toplumunda haberleşmenin sağlanabilmesi, hız ve bilgi akışı için ulaşım yolları geliştirilmeli, bu sebeble dünya çapında birbirine bağlı kanallar, yollar ve köprüler yapılmalı diyen Simon’un öngörüsüne dayanarak Simon’un 200 yıl önce ağ toplumuna işaret ettiğinden bahsediyor. Sürekli bir gelişme yapılaşma görülen ağda ortak amaç mesafeleri ortadan kaldırıp toplumları birbirine yaklaştırmak ve bilgiyi/ürünü en hızlı şekilde paylaşmak, ucuza erişim sağlamaktı. 
Bilge Gökçe’nin de belirttiği üzere ağ toplumu, bir toplumun dijital kültürü benimsemesi ve gündelik hayatında ondan faydalanması demektir. Günümüzde sosyal, ekonomik ve politik ilişkiler bu küresel ağ yapısı üzerine kuruludur. Enformasyon/iletişim toplumu yeni iletişim teknolojileriyle ismi ağ toplumu olmuştur. Özellikle sosyal paylaşım ağları zaman ve zemin algısını yıkıp daha önce birbirlerini hiç tanımamış dünyanın her bir ucundan bireyleri aynı ağ üzerinden etkileşime geçirir. Castells’e göre ağ birbiriyle bağlantılı düğümlerdir.
Teknolojinin olmadığı yerde toplumlar biyolojik zamana ya da saat zamanına bağlıdırlar. Ağ toplumununda ise geçmiş, şu an ve gelecek zinciri kırılmıştır. Castells buna zaman dışı zaman ve akışlar uzamı der. Akışlar derken de güçlü grupları, küresel medya kuruluşları, güçlü pazarlar gibi insanların düşünceleri ve mallarının dolaşımını içine alan uzak etkileşimleri kasteder. Yani yerel olan ağın içinde zaman ve mekan akışan sistemde biraz ordan alır biraz erir ama tamamen yok olmaz. Katılar ise hakim olan güç, iktidar yani erklere işaret etmektedir. Akış sağlanırsa refah oluşur eğer akış kesilirse sınıflar keskinleşir. Yüksel’in makalesine göre Simon bilgi, para ve rıza akışından bahseder. Akışın sağlanabilmesi için üç aşamalı meclis önerir. Çünkü yönetenler ile onların destekçisi aydınlar birleşirse despotzm’e yönetenlerle muhalif aydınlar birleşirse anarşizme neden olunur. Üç kamaralı bu meclise göre para akışını mühendisler, bankacılar ve sanayiciler; bilgi akışını bilim adamları; rıza akışını siyasetçiler sağlayacaktır. Eleştirisine baktığımızda o, hakim olan güçler akışa mani olur ve kendi çıkarları doğrultusunda akışların yönetilmesini isterler. Böylece zengin olan iktidar daha zengin olur şeklinde yorumlar. Fenomenler akışkanlar ve katılar arasındaki çatışmanın sonucunda oluşur. Tarihte her olayın başında akışkanlar katılar üzerinde baskın olsa da daha sonrasında katılar baskın gelmekte ve katılar akışkanların üzerine mutlak güç göstermektedir. Ve en sonunda fenomenlerin durmasına sebeb olunur. Sanayi araçları akışı sağlamak için kullanılmalı. Sosyolojinotu sitesi de Simonun çalışmalarını tamamen üretim, teknoloji, bilgi, pozitif bilim, iş bölümü, sınıf yapısı ve de siyasal yapı üzerinde özetler.

KAYNAKÇA: 
Yüksel, Hakan. Saint-Simon ve “Bilgi Toplumu”: Güncel Bir Kavramın Tarihsel Perspektiften Eleştirisi.
Gökçe,B. (06.05.15). Ağ Toplumu Nedir? [ERİŞİM 19.04.16 ] https://prezi.com/aihx0u0fjvou/ag-toplumu-nedir/
Sezal, İ. Saint-Simon 1760-1825 [ERİŞİM 20.04.16 ] (http://dergipark.ulakbim.gov.tr/iusoskon/article/download/1023006083/1023005607
Saint Simon: Ensüstri Toplumu ve Sosyoloji [ERİŞİM 19.04.16 ] http://sosyolojisi.com/saint-simon-ensustri-toplumu-ve-sosyoloji/397.html
Saint Simon Kimdir? (1760-1825) [ERİŞİM 20.04.16 ] http://www.felsefe.gen.tr/saint_st_simon_kimdir.asp
Saint Simon biyografi [ERİŞİM 20.04.16 ] http://www.mailce.com/saint-simon-biyografi.html
Sosyolojide Temel Yaklaşımlar [ERİŞİM 20.04.16 ] http://sosyolojinotu.blogspot.com.tr

Saint-Simon 1760-1825 Steven LUKES (Çev: Yrd. Doç. İhsan SEZAL) [ERİŞİM 20.04.16] http://dergipark.ulakbim.gov.tr/iusoskon/article/view/1023006087 


Alıntılar: 
1http://sosyolojinotu.blogspot.com.tr/2010_04_01_archive.html
2  Saint-Simon 1760-1825 Steven LUKES (Çev: İhsan SEZAL)
3  Çağdaş Sosyoloji Kuramları Ders Notları- Link
 4 Saint-Simon 1760-1825 Steven LUKES (Çev: İhsan SEZAL)
5  GÖKÇE, Bilge- Ağ Toplumu nedir? https://prezi.com/aihx0u0fjvou/ag-toplumu-nedir/



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şinasi'nin "Münacaat" şiirinin beyitleri ve açıklamaları

MÜNACAT ŞİİRİNİN ÇEVİRİSİ

DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ HAN DESTANINDAKİ MOTİFLER