ECİR VE SABIR- Hüseyin Rahmi Gürpınar

ECİR VE SABIR
Hüseyin Rahmi Gürpınar bu eserinde de mahalle kadınlarının örf ve âdetini işlerken bilgisizlik yüzünden yanlış yollara başvurduklarına dikkat çekmiştir. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bu konuda bahsetmek istediği şey aslında iyi bir amaç doğrultusunda yapılan örf ve adetlerin abartılı davranışlar sonucu ne kadar da gülünç duruma geldiğidir. Bu nedenle aslında normal beklenen davranışlar gerçekleşmez ve tezatlık oluşur. Bu tezatlık gülmeye sebep olur. Hüseyin Rahmi’nin bu eserinin konusu; Behiye Hanım’ın oğlu Cemal’in ölümü üzerine cenaze evine gelen akrabaların Behiye Hanım’ı sakinleştirecekleri yere ona oğlunu ve oğluna ait eski hatırları hatırlatarak ona derin üzüntü yaşatmalarıdır. Komşular Behiye Hanım'a ecir ve sabır dilemek için gelirler fakat Behiye Hanımın acısını daha da deştikleri için Behiye Hanım üzüntüden hastalanmasına sebep olurlar. Sonunda Behiye Hanım ölür. Bu defa da komşular Behiye Hanım'ın annesi Şekure Hanıma ecir ve sabır için gelirler. Şekure Hanım kimseyi eve sokmaz. Odunluktan aldığı bir odunla ecir ve sabırcıları yaralar. Komşular Şekure Hanım’ın çıldırdığını düşünerek onu hastaneye yatırırlar. Şekure Hanım hastanedeyken hala evine ecir ve sabır için gelenleri duyunca gerçekten delirir. Bu hikâyede ortada komik bir durum yokken hatta tam aksine bir matem teması işlenmişken okuyucuda ve dinleyicide güldürücü sonuçlara neden olmuştur. Bunun sebebi cenaze evine gelen tanıdıkların sadece örf ve âdeti yerine getirmek için bir araya gelmesi ve içlerinde bir ölüm acısı bulunmamasıdır. Oysaki Behiye Hanım için bu durum tam tersidir. Oğlunu yeni kaybetmiş bir anne olan Behiye Hanım acılar içinde kıvranmaktadır. Mahalle kadınlarının cenaze evinde konuştukları mevzular (bilgisizlik yüzünden) ateşin üzerine bir bidon benzin daha dökmeye benzer. İşte bu da okuyucunun gülmesine sebep olmaktadır. Ölü evinde yapılan kaynana dedikodusu, çocuğunu yanıda getiren kadınla çocuğu arasında geçen ölüm hakkındaki konuşmalar da gülmeye sebep olmaktadır. Aynı zamanda cenaze merasiminde ölünün arkasından dökülen gözyaşlarına getirilen yorumlar da gülmeye sebep olmuştur. Bilindiği gibi insan en yakınını kaybettiğinde üzüntü ve keder içinde ağlar. Fakat Hüseyin Rahmi Gürpınar bu hususa çok farklı bir bakış açısıyla yaklaşmıştır. Mahalleli bir kadın Cemal’in arkasından ağlayan Annesi Behiye Hanım’ın ağlamasını böylece içindeki zahirin akacağını söyler. Eğer ağlamazsa tıkanacağını bu sebeple karnının şişeceğini söyler. Kendisinde Naciye’si öldüğü vakit bir türlü ağlayamadığını ve karnının şiştiğini; Hallac Hocaya gittiğini ve Hallac Hocanın “Gözlerinin zehri karnına akmış .”dediğini söyler. İşte burada “Gözlerinin zehri karnına akmış.” yorumu insanlarda gülmeye sebep olmuştur. Çünkü bir neden olması gereken bir neden dışında başka bir sebebe bağlanarak sonuçlandırılmıştır. Aynı zamanda burada mahallinin yanlış bilgisi söz konusudur. Mahalle kadınlarının cehaletleri, batıl inançları, gerçeğe aykırı oluşları okuyucuyu güldür. Behiye Hanımın kederinden ölmesi ve ardından annesi Şekure Hanım’ın baş sağlığına gelen tanıdıkları sopayla karşılaması da gülmeye sebep olmuştur. Çünkü beklenen davranış acı ve yas içinde üzüntüsünü gelen ecir ve sabırcılarla paylaşmasıdır. Fakat o tam tersine, beklenenin dışında gelenleri kömürlükten aldığı bir odunla kovalar. İşte bu insanlarda gülmeye sebep olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şinasi'nin "Münacaat" şiirinin beyitleri ve açıklamaları

MÜNACAT ŞİİRİNİN ÇEVİRİSİ

DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ HAN DESTANINDAKİ MOTİFLER