DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ HAN DESTANINDAKİ MOTİFLER
DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ
HAN DESTANINDAKİ MOTİFLER
ÖZET:
Bu makalede Dede Korkut kitabındaki ilk hikâye olan Dirse Han
Oğlu Boğaç Han hikâyesindeki motifleri işleyeceğim. Bu makalede ilk olarak Dede
Korkut kitabından biraz bahsedecek ve daha sonra kısaca motif hakkında bilgi
vereceğim. Verilecek olan genel bilgilerden sonra da asıl konum olan motifleri
yerlerinde gösterip tek tek açıklayacağım.
DEDE KORKUT KİTABI HAKKINDA GENEL BİLGİ
15. yüzyılın ikinci yarısından sonra yazıldığı tahmin edilen
Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzan tam olarak nerede ve ne zaman
yazıldığı bilinmemektedir. Bir giriş ve on iki tane hikâye bölümünden oluşur.
Yazıya geçireni de belli değildir. İki nüshası bulunmaktadır. Biri 19.yy
başlarında Dresden de bulunan Dresden nüshası bir diğeri ise 20.yy ortalarında
Vatikan’da bulunan Vatikan nüshasıdır. Burada geçen Dede Korkut kişiliği
hakkında tarihi kaynaklarda bilgi yoktur. Lakin bu hikâyelerde Dede Korkut sözü
geçen, bilgili, ağzı dualı bir kişidir. Bu on iki hikâye oğuz boylarının
birbirleriyle ve yahut ta kendi boylarıyla ilgili olan hikâyelerden meyana
gelmiştir.
MOTİF HAKKINDA GENEL BİLGİ
“Bir gün Kan Gan oğlu
Han Bayındır yerinden kalkmıştı. Şami otağını yeryüzünü diktirmişti. Alaca
gölgeliği gökyüzüne yükselmiştir. Bin yerde ipek halıcılığı döşenmişti. Hanlar
hanı Bayındır yılda bir kere ziyafet verip Oğuz beylerini misafir ederdi.” [1]
Hemen
hemen her hikâyenin başlangıcı aynıdır. Dirse Han Oğlu Boğaç Han Hikâyesi,
Salur Kazanın Evi Yağmalandığı Hikâyesi, Kam Büre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Hikâyesi,
Kazan Bey Oğlu Uruz Bey’in Esir Olduğu Hikâyesi, Kazlık Koca Oğlu Yeğerek Hikâyesi,
Begil Oğlu Ermen Hikâyesi genel itibariyle benzer şekilde başlamaktadır.
Bayındır Han’ın sorunları
tartışmak ve kararlar almak için yılda bir kez verdiği ziyafetle hikâyeye
başlanmıştır. Bu ziyafet tüm Oğuz
beylerinin
bir araya gelip eğlendikleri, toplandıkları eğlencelerdir. Bu ziyafetler çok zengin ziyafetlerdir. Aynı zamanda Bayındır Han’ın güç
göstergesi, boylarına olan sahipliğini de gösterir. Bu ziyafetlerde boylarının
dertlerini dinler onlara yardımcı olur. Bu ziyafet bolluk ve bereketi de
simgeler.
“Gene ziyafet tertip
edip attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirmişti. Bir yere ak
otağ, bir yere kızıl otağ, bir kondurun, kara keçe altına döşeyin, kara koyun
yahnisinden önüne getirin yerse yesin, yemezse kalksın gitsin demişti. Oğlu
olanı ak otağa, kızı olanı kızıl otağa kondurun, oğlu kızı olmayana Allah taala
beddua etmiştir, biz de beddua ederiz belli bilsin dimiş idi.” [2]
Dua motifi burada beddua şeklinde görülmektedir. Beddua bir
sıkıntı hali ve yahut yokluğu belirtirken (Allahu Teâlâ ona beddua etmiş çocuk
vermemiştir şeklinde) kullanılır. Oğuz beylerinin duaları kadar bedduaları da
tutmaktadır.
Destanlarda ak ve kara motifi bulunmaktadır. Bu hikâyede de
bu motifi görmek mümkündür. Kara; kötülüğün, yokluğun, çirkinliğin simgesidir.
Ak ise iyiliğin, güzelliğin, varlığın imgesidir. Oğlan güç ve soyun devamını
temsil ettiğinden ak otağ yani en güzel otağ oğlu olana ayrılmıştır.
Ziyafette aygır, erkek deve, koç kesilmesi erkek
egemenliğine, erkeğin güç simgesi olmasına, erkeğin üretkenliğine ve soy
devamını sağlamasına gönderme yapılmıştır.
Verilen ziyafetlerin hemen hemen hepsinde attan aygır,
deveden erkek deve ve koç kestirilip ziyafet verilmektedir. Bunun nedeni
erkeğin Türk toplumundaki önemi ve yeridir. Erkek güç tür, saygıdır, hüküm
gücünü arttırmaktır.
O dönemde silah gücü olmadığı için nüfus önemlidir. Nüfus
güçtür. Her beyin, hanın birden fazla çocuğu olmalıdır. Bu onun saygınlığını
arttırır.
“Oğuz beyleri bir bir
gelip toplanmağa başladı.
Meğer Dirse Han
derlerdi bir beyin oğlu kızı yok idi. Söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Serin serin tan yelleri estiğinde
Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde
Sakallı uzun müezzin ezan okuduğundan
Büyük cins atlar sahibini görüp homurdandığında
Aklı karalı seçilen çağda
Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca
Bey yiğitlerin kahramanların birbirine koyulduğu çağda” [3]
Bu bölümde tasvir edilen tabiat unsurları vardır.
Serin esen sabah rüzgârına kuş sesleri ve ezan sesleri karışmakta, dağlara vuran
güneş ışığı ile birlikte tabiat adeta resmedilmiştir.
Tabiat bu bölümde de önemli bir konumda görev almıştır. Betimlenen doğa canlı
bir doğadır. Hareketlidir. Oğuz boyları da aynı tabiat gibi hareketlidir.
Durağan bir hayat yoktur. Dede Korkut Hikâyelerinde hareket esastır. Bu
bölümde tabiat motifinden yararlanılmıştır.
Ak ve kara motifi vardır. “Aklı karalı seçilen
çağda” dizesi tam olarak buna örnektir.
At motifi vardır. “ Büyük cins atlar
sahibini görüp homurdandığında” dizesinde olduğu gibi at bu bölümde de
geçmiştir.
Din motifi vardır. “Sakallı uzun
müezzin ezan okuduğundan” cümlesinde bulunan ezan sesi ve müezzin dini motife
örnektir.
“Sabahın ilk aydınlığında Dirse Han kalkarak yerinden doğrulup, kırk yiğidini beraberine
alıp Bayındır Han’ın sohbetine geliyordu.” [4]
Kırk motifi burada görülmektedir. Kırk sayısı Halk Edebiyatında
önemli bir yere sahiptir. Bu sayı Türk masallarında da çok defa kullanılmıştır.
Kırk aynı zamanda olgunluk yaşını da ifade etmektedir. Bu sayı adına halk
arasında bir sürü inanış vardır. Burada da ifadeye kuvvet kazandırmak amacıyla
verilmiştir.
“Bayındır Han’ın yiğitleri Dirse Han’ı karşıladılar. Getirip kara otağa
kondurdular. Kara keçe altına döşediler. Kara koyun yahnisinden önüne
getirdiler. Bayındır Han’dan buyruk böyledir hanım, dediler. Dirse Han der:
Bayındır Han benim ne eksikliğimi gördü, kılıcımdan mı gördü, soframdan mı
gördü, benden aşağı kimseleri ak otağa, kızıl otağa kondurdu, benim suçum ne
oldu ki kara otağa kondurdu dedi. Dediler: Hanım, bugün Bayındır Han’dan buyruk
şöyledir ki oğlu kızı olmayana Tanrı Taala beddua etmiştir, biz de beddua
ederiz demiştir dediler. Dirse Han yerinden kalktı, der: kalkarak yiğitlerim
yerinizden doğrulun, bu garaip bana ya bendendir ya hatundandır dedi, Dirse Han
evine geldi. Çağırıp hatununa söyler, görelim ne söyler:
Der:
Beri
gel başımın bahtı evimin tahtı
Evden
çıkıp yürüyünce servi boylum
Topuğundan
sarmaşınca kara saçlım
Kurulu
yaya benzer çatma kaşlım
Çift badem sığmayan dar ağızlım
Kavunum
yemişim düvleğim
Görüyor
musun neler oldu” [5]
Başına
bunca olay gelmiş, onuru kırılmış Dirse Han kırgınlığını bağırıp çağırarak
değil aksine eşine romantik bir üslupla belirtmiştir. Bu eski Türk boylarındaki
kadına verilen saygının sevginin göstergesidir. Kadına önem verilmiştir. Kadın
değerlidir.
Daha öncede belitmiş olduğum dua motifi burada da beddua
şeklinde görülmektedir. Beddua burada da yokluğu belirtmek (Allahu Teâlâ ona
beddua etmiş çocuk vermemiştir şeklinde) kullanılmıştır.
Bu bölümde yine varlığı ve yokluğu karşılaştırmak için ak ve kara motifi kullanılmıştır.
“Kalkarak Han Bayındır yerinden
doğrulmuş, bir yere ak otağ, bir yere kızıl otağ, bir yere kara otağ diktirmiş,
oğulluyu ak otağa, kızlıyı kızıl otağa, oğlu kızı olmayan kara otağa kondurun,
kara keçe altına döşeyin, kara koyun yahnisinden önüne getirin, yerse yesin,
yemezse kalksın gitsin, onun ki oğlu kızı olmaya Tanrı Taala ona beddua
etmiştir, biz de beddua ederiz. Demiş. Ben varınca gelerek karşıladılar kara
otağa kondurdular, kara keçe altıma döşediler, kara koyun yahnisinden önüme
getirdiler, oğlu kızı olmayana Tanrı Taala beddua etmiştir, biz de beddua
ederiz, belli bil dediler: Senden midir, benden midir, Tanrı Taala bize bir
topaç gibi oğul vermez nedendir, dedi, söyledi:” [6]
Dirse Han sorununu ilk eşiyle paylaşıyor. Bu kadına karşı
verilen ilgi, saygı örneğidir. Başına gelen olayı eşiyle paylaşması onun
fikrine sunması ve onu dinlemesi kadının saygınlığına ve kadına verilen değere
işarettir. Kadına önem verilmektedir. Oğuz kadınları namusuna düşkün, eşine
yardımcı ve gerektiğinde kılıç kuşanabilen mert kişilerdir.
Dua motifi burada beddua şeklinde görülmektedir. Yine yokluğu
temsil etmek için beddua edilmektedir.
Yine yukardaki gibi burada da varlığı ve yokluğu belirtmek ve
yahut simgelemek için ak ve kara motifi
kullanılmıştır.
“Der:
Han
kızı yerimden kalkayım mı
Yakan
ile boğazından tutayım mı
Kaba
ökçemin altına atayım mı
Kara
çelik öz kılıcımı elime alayım mı
Öz
gövdenden başını keseyim mi
Can
tatlılığını sana bildireyim mi
Alaca
kanını yer yüzüne dökeyim mi
Han
kızı sebebi nedir söyle bana
Müthiş
gazap ederim şimdi sana
Dedi.”
[7]
Dirse
Han suçu eşinde bulup onu tartaklamıyor, ona kırıcı sözler söylemiyor ya da
öldürmüyor. Aslında “toplumun bizden beklediği seni öldürmem lakin doğru olan
bu mudur?” diyor. Burada toplumsal bir tenkit vardır.
“Dirse Han’ın hatunu söylemiş,
görelim ne söylemiş. Der: Hey Dirse Han, bana gazap etme, incinip acı söyler
söyleme, yerinden kalk, alaca çadırını yeryüzüne diktir, alttan aygır, deveden
erkek deve, koyundan koç kes, İç Oğuz’un Dış Oğuz’un beylerini başına topla, aç
görsen doyur, çıplak görsen donat, borçluyu borcundan kurtar, tepe gibi et yığ
göl gibi kımız sağdır, büyük ziyafet ver, dilek dile, olur ki bir ağzı dualının
hayır duası ile Tanrı bize bir topaç gibi çocuk verir, dedi.
Dirse Han dişi ehlinin sözü ile
büyük bir ziyafet verdi, dilek diledi. Attan aygır, deveden erkek deve,
koyundan koç kestirdi. İç Oğuz, Dış Oğuz Beylerini başına topladı. Aç görse
doyurdu. Çıplak görse donattı. Borçluyu borcundan kurtardı. Tepe gibi et yığdı,
göl gibi kımız sağdırdı. El kaldırdılar, dilek dilediler. Bir ağzı dualının
hayır duası ile Allah Taala bir çocuk verdi. Hatunu hamile oldu. Bir nice
müddetten sonra bir oğlan doğurdu. Oğlancığını dadılara verdi, baktırdı.” [8]
Adak
adandıktan sonra çocuğun doğması motifi vardır. Nitekim bu motif halen
Anadolu’da çocuğu olmayan kimselerde görülmektedir. Bu kimseler adak adayıp
kurban keserler ve yahut sadaka verirler. Günümüzde bu motif çok farklı
şekillere bürünmüştür. Türbelere gitme, ağaçlara bez bağlama gibi birçok farklı
biçimde olanları vardır.
Dirse
Han da karısının isteği üzerinde şölen verir, kurban keser, yoksulları doyurur
ve dua eder. Nihayet bir çocukları olur. Erkek çocuk gücü temsil eder. Doğan
çocukta beyin gücünü, kuvvetini ve soyunu devam ettirecek nitelikte olan bir
oğlandır.
Bütün bunları değerlendirirken dua motifini de atlamamız
gerekmektedir. Unutulmalıdır ki Oğuz beylerinin duaları tüm hikâyelerde
tutmaktadır.
“At ayağı çabuk ozan dili çevik
olur. Her kemikli gelişir, kaburgalı büyür. Oğlan on beş yaşına girdi. Oğlanın
babası Bayındır Han’ın ordusuna karıştı. Meğer hanım, Bayındır Han’ın bir
boğası var idi, bir de erkek devesi var idi. O boğa sert taşa boynuz vursa un
gibi öğütürdü. Bir yazın bir güzün boğa ile erkek deveyi savaştırırlardı.
Bayındır Han kudretli oğuz beyleri ile temaşa ederdi, seyreder eğlenirdi.
Meğer sultanım, gene yazın boğayı
saraydan çıkardılar. Üç kişi sağ yanından, üç kişi sol yanından demir zincir
ile boğayı tutmuşlardı. Gelip meydanın ortasında koyu verdiler. Meğer sultanım,
Dirse Han’ın oğlancığı üç de kabile çocuğu meydanda aşık oynuyorlardı. Boğayı
koyu verdiler, oğlancıklara kaç dediler.
O üç oğlan kaçtı. Dirse Han’ın
oğlancığı kaçmadı, ok meydanın ortasında baktı durdu. Boğa da oğlana sürdü
geldi. Diledi ki oğlanı helak kılsın. Oğlan yumruğu ile boğanın alnına kıyasıya
tutup vurdu. Boğa geri geri gitti. Boğa oğlana sürdü tekrar geldi. Oğlan yine
boğanın alnına yumruğu ile sert vurdu. Oğlan bu sefer boğanın alnına yumruğunu
dayadı, sürdü meydanın başına çıkardı. Boğa ile oğlan bir hamle çekiştiler. İki
kürek kemiğinin üstüne boğanın köpük bağlandı. Ne oğlan yener, ne boğa yener. Oğlan fikreyledi, der: Bir
dama vururlar, o dama destek olurlar, ben bunun alnına niye destek oluyorum
duruyorum dedi. Oğlan boğanın alnından yumruğunu giderdi, yolundan savuldu.
Boğa ayaküstünde duramadı, düştü tepesinin üstüne yıkıldı oğlan bıçağına el attı,
boğanın başını kesti. Oğuz beyleri gelip oğlanın başına toplandılar, aferin
dediler. Dedem Korkut gelsin, bu oğlana ad koysun, beraberine alıp babasına
varsın, babasından oğlana beylik istesin, taht alı versin dediler.
Çağırdılar, Dedem Korkut gelir
oldu. Oğlanı alıp babasına vardı. Dede Korkut babasına söylemiş, görelim hanım
ne söylemiş:
Der
Hey
Dirse han beylik ver bu oğlana
Taht
ver erdemlidir
Boynu
uzun büyük cins at ver bu oğlana
Biner
olsun hünerlidir
Ağıllardan
on bin koyun ver bu oğlana
Etlik
olsun hünerlidir
Develerden
kızıl deve ver bu oğlana
Yük
taşıyıcısı olsun hünerlidir
Altın
başlı otağ ver bu oğlana
Gölge
olsun erdemlidir
Omuzu
kuşlu cübbe elbise ver bu oğlana
Giyer
olsun hünerlidir
Bayındır Han’ın ak meydanında bu
oğlan cenk etmiştir, bir boğa öldürmüş senin oğlun, adı Boğaç olsun, adını ben
verdim yaşını Allah versin dedi. Dirse Han oğlana beylik verdi, taht verdi.”
[9]
Dede Korkut dua
ederken Boğaç Han’a at, taht, otağ, elbise verilmesini söylemiştir. Bunların
hepsi saygınlık, güç, itibar, hükümdarlık, koruyuculuk, statü göstergesidir.
Türk Destanlarında atın gücünün Tanrı tarafından geldiğine inanılırdı. At
kahramanın en büyük yardımcısıdır. At’ın gücü kahramanın gücünü arttırır. Güç
her şeydir. Ayrıca oğuz beylerinin atları öyle gelişi güzel seçilmiş atlar
değildir. Bu atların nitelikleri, fiziksel özellikleri, boyları, hızları (Uzun
bacakları vardır. Hızlı koşarlar), kulakları (Bilinmezden ses duyarlar. Tehlikeyi önceden sezip haber verirler.), kas
yapısı diğer atlardan daha gelişmiştir.
Dede Korkut’un ad koyma töreninde dua ettiği görülür. Dua
motifi burada yer almaktadır. Dede Korkut yiğitlik gösterip ad almayı hak eden
oğlanlara ad koyup adıyla beraber uzun bir hayat yaşaması için dua eder.
Ad koyma töreni motifi bu bölümde yerini almıştır. Oğuz
boylarında doğan her çocuk önemlidir. Çünkü nüfus o dönemde güç demektir. Her
çocuk doğduğunda önemli bir mertebede büyür. Lakin ad koyulasıya kadar belli
bir (geçici) isimle çağrılırdı. Çoğu kez de Babasının ismi ile adlandırılırdı.
Örneğin Dirse Han’ın oğlu gibi. Bu çocuk kendini ispatlayıp bir yiğitlik
gösterdikten sonra yetişkin kabul edilir ve yapılan yiğitliğin türüne göre
isimlendirilirdi. Dirse Han’ın oğluna Dede Korkutun Boğaç ismini öldürdüğü boğa
yüzünden vermesi gibi.
“Oğlan tahta çıktı, babasının kırk
yiğidini anmaz oldu. O kırk yiğit haset eylediler, birbirine söylediler: Gelin
oğlanı babasına çekiştirelim, olur ki öldürür, gene bizim izzetimiz hürmetimiz
onun babasının yanında hoş olur, ziyade olur dediler.
Vardı bu kırk yiğidin yirmisi bir
yana, yirmisi de bir yana oldu. Önce yirmisi vardı, Dirse Hana şu haberi
getirdi, der: Görüyor musun Dirse han neler oldu, murada maksuda ermesin, senin
oğlun kötü çıktı hayırsız çıktı, kırk yiğidinin yanına aldı, kudretli Oğuz’un
üstüne yürüyüş etti, nerede güzel ortaya çıktı ise çekip aldı, aksakallı
ihtiyarın ağzına sövdü, ak bürçekli kadının sütünü çekti, akan duru sulardan
haber geçer, çapraz yatan Ala Dağ’dan haber aşar, hanlar hanı Bayındır’a haber
varır, Dirse Han’ın oğlu böyle görülmemiş şey yapmış derler, gezdiğinden
öldüğün daha iyi olur. Bayındır han seni çağırır, sana müthiş gazap eyler,
böyle oğul senin nene gerek, böyle oğul olmaktan olmamak daha iyidir, öldürsene
dediler. Dirse han varın getirin, öldürmeyim, dedi.” [10]
Kırk motifi burada sayı babında yerini almıştır. Kırk asker
manasına gelmektedir. Bu bölümde kırk asker kırk namert olmuştur. Boğaç Han
adına iftira etmiştir.
Su motifi Dede Korkut hikâyelerinde birçok yerde karşımıza
çıkmaktadır. Su canlı bir varlık gibi algılanmış ve buna göre anlamlar
kazanmıştır. Bu bölümde geçen “akan duru sulardan haber geçer” örneğinde olduğu
gibi burada suyun haber iletme gibi bir gücü olacağı savunulmuştur.
Aksakallı ihtiyar, burada
ak ve kara motifini karşılamıştır. Aksakallı olması onun temiz, günahsız,
dindar bir kişiliği olduğunu simgeler.
“Böyle deyince hanım, o namertlerin
yirmisi daha çıka geldi ve bir dedikodu onlarda getirdiler Der: Kalkarak Dirse
Han senin oğlun yerinden doğruldu, göğsü güzel koca dağa ava çıktı, sen variken
av avladı kuş kuşladı, anasını yanına alıp geldi, al şarabın keskininden aldı
içti, ansı ile sohbet eyledi, babasına kast eyledi, senin oğlun kötü çıktı
hayırsız çıktı çapraz yatan Ala Dağ’dan geçer, hanlar hanı Bayındır’a haber
varır, Dirse Han’ın oğlu böyle görülmemiş şeyler yapmış derler, seni
çağırtırlar. Bayındır Han’ın katında sana gazap olur, böyle oğul nene gerek,
öldürsen dediler. Dirse Han derler: Varın getirin öldüreyim, böyle oğul bana
gerekmez dedi. Dirse Hanın hizmet karları der: Biz senin oğlunu nasıl
getirelim, senin oğlun bizim sözümüzü dinlemez, bizim sözümüzle gelmez kalkıp
yerinden doğrul yiğitlerini okşa beraberine al, oğluna uğra, yanına ava çık, kuş
uçurup av avlayıp oğlunu oklayıp öldürmeye bak, eğer böyle öldüremezsen bir
türlü bidah öldüremezsin belli bil dediler.
Deyiş
Serin
serin tan yelleri estiğinde
Sakallı
boza çalan çayır kuşu öttüğünde
Büyük
cins atlar sahibini görüp homurdandığında
Sakallı
uzun müezzin ezan okuduğunda
Aklı
karalı seçilen çağda
Kudretli
oğuzun gelinin kızının bezendiği çağda
Göğüsü
güzel koca dağlara gün vurunca
Bey
yiğitlerin kahramanların birbirine koyulduğu çağda
Sabahın ilk aydınlığında Dirse Han
yerinden kalktı Oğlancığını yanına alıp kırk yiğidi beraberine aldı, ava çıktı.”
[11]
Babasının
oğlunu öldürmek isteyişinin nedeni kırk namerttin çıkardığı dedikodulardır.
Çünkü çıkan bu dedikodular Türk toplumunun örfüne, âdetine, geleneğine,
göreneğine, ataya olan saygısına uygun değildir. “ansı ile sohbet eyledi”
kelimesi ile “babasına kast eyledi” kelimesi bunun en bariz örneğidir.
Tabiat
ve doğa ile iç içe yaşayan bir toplumdan bahsederken tabiatın unsurlarını es
geçemeyiz bu yüzden bura da da tabiat motifi kullanıldığı görülmektedir.
At
hemen hemen tüm Türk destanlarında kullanılan bir motiftir. Hızlı ve hareketli
bir yaşam şekli olan Türklerin onlara ayak uydurabilecek hayvanlara ihtiyaçları
vardır. Bu sebeple atın başköşede durması ve kahramanla birlikte zaman zaman
başrolü oynaması olağan dışı değildir. Tabiat unsurlarının yer aldığı birçok
yerde mutlaka at motifi de kullanılmıştır.
Kırk motifi burada kırk yiğidi karşılamış sayı olarak çokluğu
belirtmek için kullanılmıştır.
Av motifi vardır. İleride daha açık bir şekilde belirteceğim
Oğuz beylerinin yetişmesinde ve hüner kazanmasında avın önemi burada kısmen de
olsa kendini göstermektedir. Av bir güç ve yiğitlik göstergesidir.
Din motifi vardır. “Sakallı uzun müezzin ezan okuduğundan”
cümlesinde bulunan ezan sesi ve müezzin din motifine örnektir.
Ak ve kara motifi de bulunmaktadır. “Aklı karalı seçilen
çağda” bölümünde bu motife değinilmiştir.
“Av avladılar, kuş
kuşladılar. O kırk namerdin bir kaçı oğlanın yanına geldi, der: Baban dedi
geyikleri kovalasın getirsin benim önümde tepelesin, oğlumun at koşturuşunu,
kılıç çalışını, ok atışını göreyim, sevineyim, kıvanayım, güveneyim dedi,
dediler. Oğlandır ne bilsin, geyiği kovalıyordu, getiriyordu, babasının önünde
vuruyordu. Babam at koşturuşuma baksın kıvansın, ok atışıma baksın güvensin,
kılıç çalışıma baksın sevinsin diyordu. O kırk namertler derler: Dirse Han,
görüyor musun oğlanı, kırda bayırda geyiği kovalıyor senin önüne getiriyor,
geyiğe atarken ok ile seni öldürecek, oğlun seni öldürmeden sen oğlunu
öldürmeğe bak dedi.” [12]
Kırk motifi burada da kendisini göstermiştir. Kırk yiğit
olarak nitelendirilen bu şahıslar yaptıkları kötü davranışları yüzünden namert
diye anılmıştır.
At motifinin bulunduğu bu bölümde Boğaç Han; babasının gözüne
girebilmek, yiğit olduğunu babasına kanıtlayabilmek için avcılığının ve kılıç
kullanışının yanında ata binişini de babasına göstermek ister. Bu iyi at
biniciliğinin övünç ve gurur kaynağı olduğunu gösterir.
Av motifi burada da kısmen yer almıştır.
“Oğlan geyiği kovalarken babasının
önünden gelip gidiyordu. Dirse Han korkut sinirli sert yayını eline aldı.
Üzengiye kalkıp kuvvetle çekti, doğrulup attı, oğlan iki küreğinin arasından
vurup çaktı, yıktı. Ok isabet etti, alca kanı fışkırdı koynu doldu, büyük cins
atının boynunu kucakladı yere düştü. Dirse Han istedi iki oğlancığının üstüne
gürleyip düşsün. O kırk namert bırakmadı. Atının dizginini döndürdü, yurduna
gelir oldu.
Dirse Han’ın hatunu oğlancığımın
ilk avıdır diye attan, aygır deveden erkek deve, koyundan koç kestirdi. Oğuz
beylerine ziyafet vereyim dedi. Toparlanıp yerinden kalktı, kırk ince kızı
beraberine aldı, Dirse Han’a karşı vardı. Başını kaldırdı Dirse Han’ın yüzüne
baktı. Sağ ile soluna göz gezdirdi, oğlancığını görmedi. Kara bağrı sarsıldı,
bütün yüreği oynadı, kara süzme gözleri kan yaş doldu. Çağrıp Dirse Han’a
söyler, görelim hanım ne söyler:” [13]
At motifi görüldüğü gibi burada da kullanılmıştır. Fakat
burada pek fazla bir niteliği yoktur.
İlk av motifi vardır. Oğuz beylerinin yetişmesinde ve hüner
kazanmasında at binmeleri, kılıç kullanmaları, kâfir ülkelere gidip baş
kesmeleri önemli bir yere sahiptir. İyilik, cesaret, halkını korumak birinci
vazifeleri idi. Bu sebeple Han oğullarının kendilerini halkına ve babasına
kanıtlaması gerekirdi. İlk av bu sebeple yapılırdı.
Kırk motifi burada da görülmektedir. Destanlarda Hanların
yanında kırk yiğidi olduğu gibi Hatunun da yanında kırk ince belli kızı vardır.
Bu kızlar güzel, yardımcı ve hatuna yoldaştırlar. Hatun nereye gitse kırk ince
belli kız da oraya gider. Bu sebepten dolayı Hatunun vasfının olduğu hemen
hemen her yerde kırk ince belli kız motifi görmek mümkündür.
Ak ve kara motifi görülmektedir. Kara kelimesi “Kara bağrı sarsıldı/ kara
süzme gözleri kan yaş doldu” kelimelerinde kullanılmıştır.
“Beri
gel başımın bahtı evimin tahtı
Han
Babamın güveyisi
Kadın
anamın sevgisi
Babamın
anamın verdiği
Göz açıp da gördüğüm
Gönül
verip sevdiğim
A
dirse han
Kalkarak
yerinden doğruldun
Yelesi
kara cins atına sıçrayıp bindin
Göğsü
güzel koca dağa ava çıktın
İki
vardın bir geliyorsun yavrum hani
Karanlık
gecede buldun oğul hani
Çıksın
benim görür gözüm a Dirse Han yaman seğriyor
Kesilsin
oğlanın emdiği süt damarım yaman sızlıyor
Sarı
yılan sokmadan akça tenim kalkıp şişiyor
Yalnızca
oğul görünmüyor bağrım yanıyor
Kuru
kuru çaylara su saldım
Kara
elbiseli dervişlere adaklar verdim
Aç
görsem doyururdum çıplak görsem donattım
Tepe
gibi et yığdım göl gibi kımız sağdırdım
Dilek
ile bir oğul zorla buldum
Yalnız
oğul haberini a Dirse Han söyle bana
Karşı
yatan A Dağdan bir oğul uçurdunsa söyle ban
Taşkın
akan koşan sudan bir oğul akıttınsa söyle bana
Aslan
ile kaplana bir oğul yedirdinse söyle bana
Kara
giyimli azgın dinli kâfirlere bir oğul aldırdınsa söyle bana
Han
babanın katına ben varayım
Ağır
hazine bol asker alayım
Azgın
dinli kâfire ben varayım
Paralanıp
cins atımdan inmeyince
Yenim
ile alca kanımı silmeyince
Kol
but olup yer üstüne düşmeyince
Yalnız
oğul yollarından dönmeyince
Yalnız
oğul haberini a Dirse Han söyle bana
Karabaşım
kurban olsun bugün sana” [14]
“Göğsü
güzel koca dağa ava çıktın/Kuru kuru çaylara su saldın/Karşı yatan ala dağdan
bir oğul uçurdunsa söyle bana/Taşkın akan koşan sudan bir oğul akıttıysa söyle
bana” derken tabiat tasvirleri kullanılmıştır. Tabiat betimlemelerinden
yararlanılmıştır. Tabiat motifi kullanılmıştır.
Kara
ve ak motifi burada da görülmektedir. “Yelesi kara cins atına sıçrayıp bindin/
Karanlık gecede buldun oğul hani/ Kara elbiseli dervişlere adaklar verdim/ Kara
giyimli azgın dinli kâfirlere bir oğul aldırdınsa söyle bana Karabaşım kurban
olsun bugün sana” derken kara hem renk olarak hem de daha önce de belirttiğim
gibi kötülük, çirkinlik, yokluk, zorluk gibi kavramları anlatmak için
kullanılmıştır.
Su
motifi burada “Kuru kuru çaylara su saldım” şeklinde yerini almıştır. Dirse
Han’ın karısı çocuğunun olabilmesi için adaklar adayıp suya salması suyun
kutsallığını gösterir. Su burada da Tanrı ile kulu arasında aracı rolü
üstlenmiştir. Bu sayede suyun haber iletici özelliğinin de kullanılmıştır. Aynı
şekilde “Taşkın akan koşan sudan bir oğul akıttınsa söyle bana” kelimesinde de
su motifi kullanılmıştır.
Adak
adanıp çocuk olması motifi bir başka şekilde burada da formülüze edilmiştir.
Eski Türk kültüründe hatunlar kutlu sayılan bir pınarın, kuyunun, derenin
yanından geçtiklerinde bir çocuk sahibi olacaklarına inanırlar. “Kuru kuru
çaylara su saldım/ Kara elbiseli dervişlere adaklar verdim” satırlarında geçen
motifler tam olarak bu düşünceyi karşılamaktadır.
“Dedi, feryat figan eyledi ağladı.
Böyle deyince Dirse Han hatununa cevap vermedi, o kırk namert karşı geldi, der:
Oğlun sağdır esendir, avdadır, bugün yarın nerde ise gelir, korkma kaygılanma,
bey sarhoştur cevap veremez dediler.
Dirse Han’ın hatunu çekildi geri
döndü. Dayanamadı, kırk ince kızı beraberine aldı, büyük cins ata binip
oğlancığını aramağa gitti. Kışta yazda karı buzu erimeyen Kazılı Dağına geldi
çıktı. Alçaktan yüce yerlere koşturup çıktı. Baktı gördü bir derenin içine
karga kuzgun inerçıkar, konar kalkar. Büyük cins atını ökçeledi, o tarafa yürüdü.”
[15]
Kırk motifi burada yerini almıştır. Daha önce de belirttiğim
gibi hatunun ön planda olduğu hemen hemen her yerde kırk ince belli kız da
görülür. Kızlar burada hatunun yardımcısı onun yoldaşı konumundadır. Aynı
zamanda hatunun kırk ince belli kızı yanına alıp dağlarda oğlunu araması sadece
erkek gücüne dayalı bir toplum olmadığını gösterir. Beylerin, hanların mert
olduğu kadar hatunlar ve kızları da merttir. Hiçbir zorluk karşısında yılmazlar.
“Meğer sultanım, oğlan orada
yıkılmıştı. Karga kuzgun kan görüp oğlanın üstüne konmak isterdi. Oğlanın iki
köpekceğiz var idi, kargayı kuzgunu kovalardı. Oğlan orada yıkılınca boz atlı
Hızır oğlana hazır oldu, üç defa yarasını eli ile sıvazladı, sana bu yaradan
korkma oğlan ölüm yoktur, dağ çiçeği ananın sütü ile senin yarana merhemdir
dedi, kayboldu.” [16]
Burada
Hızır motifi görülmektedir. Türk Halk Kültüründe Hızır motifi önemli bir yere
sahiptir. Hızırlar kahramana ve ya yardıma muhtaca yardım ederler, yol
gösterirler. Bu hikâyedeki Hızır’ın da atı vardır. Bu yüzden ona boz atlı Hızır
denmektedir. At motifi burada da bu şekilde görülmektedir. Ayrıca üç sayısı
motifi görülmektedir. Üç sayısı da Türk Halk Edebiyatında belli kalıplaşmış
sayılardan biridir.
Öldükten
sonra dirilme motifi görülmektedir. Aslında burada tam bir ölüm sonrası
tekrardan dirilme söz konusu değildir. Ama Hızır ortaya çıkmasa Boğaç Han
ölecektir. Hızır ab-ı hayat’ı bulmuş kişidir. Kendisi zaten ölüşüzdür. Zor
durumda olan kimselere de gerektiğinde yaşam bahşeder. Burada da ölmek üzere
olan Boğaç Hana hayat bahşetmiştir. Bu motif evrensel bir motiftir. Çünkü
hiçbir yazar ve okuyucu kahramanı ölsün istemez. Kahramanlar güçlü kimselerdir.
Ölüm bile onları yenemez.
“Oğlanın anası oğlanın üstüne
koşturup çıka geldi. Baktı gördü oğlancığı alca kana bulanmış yatıyor.
Çağırarak oğlancığına söyler, görelim hanım ne söyler:
Der:
Kara süzme gözlerini uyku bürümüş
aç artık
On iki kemikçiğin harap olmuş topla
artık
Tanrının verdiği tatlı canın
seyranda imiş yakala artık
Öz gövdende canım var ise oğul
haber bana
Karabaşım kurban olsun oğul sana
Akar senin suların Kazlık Dağı
Akar iken akmaz olsun
Biter senin otların Kazlık Dağı
Biter iken bitmez olsun
Koşar senin geyiklerin Kazılık Dağı
Koşar iken koşmaz olsun taş
kesilsin
Ne bileyim oğul arslandan mı oldu
Yoksa kaplandan mı oldu ne bileyim
oğul
Bu kazalar sana nereden geldi
O gövdende canın var ise oğul haber
bana
Karabaşım kurban olsun oğul sana
Ağı dilden birkaç kelime haber bana”
[17]
Boğaç
Hanı’ın annesinin oğlunun öldüğünü sanarak Kazlık Dağına beddua etmesi doğanın
canlı bir insan gibi algılanmasıyla eşleştirilebilir. Tarih boyunca Türkler
tabiatla iç içe bir yaşam sürmüşlerdir. Bu yüzden Türk Destanı tabiatsız
düşünülemez.
Su
motifi burada kendisini “Akar senin suların Kazlık Dağı/Akar iken akmaz olsun”
şeklinde göstermiştir. Burada su beddua unsuru olarak karşımıza çıkmıştır.
“Dedi. Böyle diyince oğlanın
kulağına ses geldi. Başını kaldırdı, ansızın gözünü açtı anasının yüzüne baktı.
Söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Der:
Beri gel ak sütünü emdiğim kadınım
ana
Ak bükçekli izzetli canım ana
Akanlardan sularına beddua etme
Kazılık Dağının günahı yoktu
Bitenlerden otlarına beddua etme
Kazılık Dağının suçu yoktur
Koşan geyiklerine beddua etme
Kazılık Dağının günahı yoktur
Arslan ile kaplanına beddua etme
Kazılık Dağının suçu yoktur
Beddua edersen babama et
Bu suç bu günah babamdandır
Dedi. Oğlan yine der: Ana ağlama,
bana bu yaradan ölüm yoktur korkma, boz atlı Hızır bana geldi, üç kerre yaramı
sıvazladı, bu yaradan sana ölüm yoktur, dağ çiçeği, ananın sütü sana merhemdir
dedi. Böyle diyince kırk ince kız yayıldılar, dağ çiçeği topladılar. Oğlanın
anası memesini bir sıktı sütü gelmedi, iki sıktı sütü gelmedi, üçüncüde kendisini
zorladı, iyice doldu, sıktı süt ile kan karışık geldi. Dağ çiçeği ile sütü
oğlanın yarasına sürdüler. Oğlanı ata bindirdiler, alarak yurduna gittiler.
Oğlanı hekimlere emanet edip Dirse Han’dan sakladılar.” [18]
Hatunun yoldaşı olan kırk ince belli
kız hatun ve Dirse Han için hemen yardıma koşarlar. Dağ çiçeği toplarlar.
Burada da kırk motifi görülmektedir.
Oğlunun yaşadığını gören anne boz atlı Hızır’ın dediğini
yapıp kendi sütü ile kırk ince belli kıza toplattığı dağ çiçeklerinin
karışımından merhem yapmıştır. Bu sayede oğlu iyileşmiştir. Bu felaketin
atlatılması için tabiat tan yararlanılmıştır. Burada tabiat motifi olduğu şüphesiz
bir şekilde söylenebilir.
Ak ve kara motifi görülmektedir. Burada ak daha önce de
belirttiğim iyilik, saflık, güzellik, varlık, zenginlik gibi kavramları ifade
etmektedir.
Dua motifi burada beddua şeklinde görülmektedir. Burada beddua
bir sıkıntı halini yansıtmaktadır. İşleri yolunda gitmeyen kimseler içindeki
sıkıntı yüzünden beddua ederler, burada da buna benzer bir yakarış söz
konusudur.
“At ayağı çabuk, ozan dili çevik
olur. Hanım, oğlanın kırk günde yarası iyileşti, sapa sağlam oldu. Oğlan ata
biner kılıç kuşanır oldu, av avlar kuş kuşlar oldu. Dirse Han’ın haberi yok,
oğlancığını öldü biliyor.” [19]
Kırk motifi burada gün anlamında kullanılmıştır. Yani bir
zamanı karşılamıştır. İyileşme sürecini belirtmek için bir sayı olarak tespit
edilmiştir.
At motifi burada da görülmektedir. Burada atın çevikliği,
hızlılığı büyüme fonksiyonunu belirtmek için kullanılmıştır.
“O kırk namertler bunu duydular, ne
eyleyelim diye konuştular. Dirse Han eğer oğlancığını görürse bırakmaz bizi hep
öldürür dediler. Gelin Dirse Han’ı tutalım, ak ellerini ardına bağlayalım, kıl
cisim ak boynuna takalım, alıp kafir ellerine yönelelim diyerek, Dirse Han’ı
tuttular. Ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicim boynuna taktılar, ak etinden
kan çıkıncaya kadar dövdüler. Dirse Han yayan, binler atlı yürüdüler, alıp
kanlı kâfir ellerine yöneldiler. Dirse Han esir oldu gider. Dirse Han’ın esir olduğundan
Oğuz beylerinin haberi yok.” [20]
Kırk motifi burada kırk namertle yerini almıştır.
Aynı zaman da burada ak ve kara motifi de yer almaktadır. Ak
eller ve ak boyun; temizliğin, saflığın, zor durumdaki bir kişinin masumluğunu
simgelemek için kullanılmıştır.
Esir motifi bulunmaktadır. Dirse Han kırk namerde esir
olmuştur.
“Meğer sultanım, Dirse Han’ın
hatunu bunu duymuş, oğlancığına karşı varıp söylemiş, görelim hanım ne
söylemiş:
Der:
Görüyor musun ay oğul neler oldu
Sarp kayalar oynamadı yer oyuldu”
[21]
Bu
iki dizede tabiata gönderme vardır. Bu felaketin anlatımında da tabiattan
yararlanıldığı söylenebilir.
“Yurtta düşman yok iken senin
babanın üstüne düşman geldi o kırk namertler babanın arkadaşları babanı
tuttular, ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicim ak boynuna taktılar,
kendileri atlı babanı yayan yürüttüler, alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler
hanım oğul kalkarak yerinden doğrul, kırk yiğidini beraberine al, babanı o kırk
namertten kurtar, yürü oğul, baban sana kıydı ise sen babana kıyma, dedi.
Oğlan anasının sözünü kırmadı.
Boğaç Bey yerinden kalktı, kara çelik öz kılıcını beline kuşandı, ak kirişli
sert yayını eline aldı, altın mızrağını koluna aldı, büyük cins atını tutturdu
sıçrayıp bindi, kırk yiğidini beraberine aldı, babasının ardınca koşturup
gitti.” [22]
Kırk motifi burada da kendisini göstermiştir. Burada yine
sayı babında kullanılmıştır. At motifi görülmektedir.
Kahramanın atı kahramanın sıfatı haline gelmiştir. Buradaki
büyüklük sadece ebat olarak büyüklük değildir. Güç ve kuvveti de temsil eder.
Düşman motifi ilk defa burada namertle anılmayıp tam olarak
düşman şeklinde isimlendirilmiştir.
Ak ve kara motifi burada el için kullanılmıştır. Aslında
biraz derine inildiğinde babası oğlunu okla vurmuştur fakat oğlu bunu babasının
isteyerek yapmadığını bilmektedir. bu nedenle o eller ak tır yani temizdir.
“O namertler de bir yerde
konmuşlardı, al şarabın keskininden içiyorlardı. Boğaç Han sürüp yetişti. O
kırk namert de bunu gördüler. Dediler: Gelin varalım şu yiğidi tutup getirelim,
ikisini bir arada kâfire yetiştirelim dediler. Dirse Han der:
Kırk yoldaşım aman
Tanrının birliğine yoktur güman
Benim elimi çözün, kolca kopuzumu
elime verin, o yiğidi döndüreyim, ister beni öldürün ister diriltin, bırakı
verin dedi. Elini çözdüler, kolca kopuzunu eline verdiler. Dirse Han oğlancığı
olduğunu bilmedi, karşı geldi. Söyle, görelim hanım ne söyler:
Der:
Boynu uzun büyük cins atlar gider
ise benim gider
Senin de içinde var ise söyle bana
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim
dön geri
Ağıllardan on bin koyun gider ise
benim gider
Senin de içinde ettiğin var ise
söyle bana
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim
dön geri
Develerden kızıl deve gider ise
benim gider
Senin de içinde yük taşıyıcın var
ise söyle bana
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim
dön geri
Altın başlı otağlar gider ise benim
gider
Senin de içinde odan var ise yiğit
söyle bana
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim
dön geri
Ak yüzlü ela gözlü gelinler ise
benim gider
Senin de içinde nişanlının var ise
yiğit söyle bana
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim
dön geri
Aksakallı ihtiyarlar gider ise
benim gider
Senin de içinde aksakallı baban var
ise yiğit söyle bana
Savaşmadan vuruşmadan kurtarayım
dön geri
Benim için geldin ise oğlancığımı
öldürmüşüm
Yiğit sana günah yok dön geri
Dedi. Oğlan burada babasına
söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Boynu uzun büyük cins atlar senin
gider
Benim de içinde bineğim var
Bırakmam yok kırk namerde
Develerde kızıl deve senin gider
Benim de içinde yük taşıyıcım var
Bırakmam yok kırk namerde
Ağıllarda on bin koyun senin gider
Benim de içinde etliğim var
Bırakmam yok kırk namerde
Ak yüzlü ela gözlü gelin senin
gider ise
Benim de içinde odam var
Bırakmam yok kırk namerde
Aksakallı ihtiyarlar senin gider
ise
Benimde içinde bir aklı şaşmış
şuuru yitmiş ihtiyat babam var
Bırakmam yok kırk namerde” [23]
“Boynu uzun büyük cins atlar gider ise benim
gider/Senin de içinde var ise söyle bana/Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön
geri” Burada at için gerektiğinde savaşılabileceğini, atın çok değerli olduğunu
anlatmaktadır. Türk Destanlarında zaferi ve mağlubiyeti gerçekleştiren en
önemli faktörün at olduğu görülmektedir. At sadece Türklerin beslenmesi ve
barınması için fetih aracı değil kahramanların kolu, kanadı,
yardımcısıdır.
Kırk
motifine burada da rastlamak mümkündür. Dirse Han kırk namert tarafından
kaçırıldıktan sonra Boğaç Han’ın hükmünde kırk yiğit vardır. Bu kırk yiğit
babasına ihanet eden kırk namertle savaşır.
Ak
ve kara motifi kullanılmıştır. “Ak yüzlü ela gözlü gelinler ise benim gider/
Aksakallı ihtiyarlar gider ise benim gider/Senin de içinde aksakallı baban var
ise yiğit söyle bana” bu kısımlarda kullanılan ak motifi temizlik, saflık,
güzellik, yaşlılık, iyilik gibi kavramları ifade etmiştir.
“Tanrının
birliğine yoktur güman” kelimesinde dini motife yer verilmiştir. Bilindiği gibi
İslam dininde Allahlın dediği olur şeklinde bir bilgi vardır. Bu kelime tam
manasıyla bu anlamı vermektedir.
“Kırk yiğidine tütbent sağladı, el eyledi.
Kırk yiğit büyük cins atını oynattı, oğlanın etrafına toplandı. Oğlan kırık
yiğidini beraberine aldı, at tepti, cenk ve savaş etti. Kiminin boynunu vurdu,
kimin esir eyledi. Babasını kurtardı, çekildi geri döndü. Dirse Han burda
oğlancığının sağ olduğunu bildi. Hanlar hanı Bayındır oğlana beylik verdi, taht
verdi. Dedem korkut destan söyledi deyiş dedi, bu Oğuznameyi düzdü koştu, böyle
dedi.
Onlar da bu dünyaya geldi geçti
Kervan gibi kondu göçtü
Onlarıda ecel aldı yer gizledi
Fani dünya yine kaldı
Gelimli gidimli dünya
Son ucu ölümlü dünya
Kara ölüm geldiğinde geçit versin.
Sağlıkta, akılla devletini Hak artırsın. O dövdüğüm yüce Tanrı dost olarak
medet eriştirsin:
Dua edeyim hanım: Yerli kara
dağların yıkılmasın. Gölgeli büyük ağacın kesilmesin Taşkın akan güzel suyun
kurumasın. Kanatlarının uçları kırılmasın. Koşar iken ak boz atın sendelemesi.
Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin. Dürtüşürken alaca mızrağın
ufanmasın. Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun. Aksakallı babanın yeri cennet
olsun. Hakkın yandırdığı çırağın yana dursun. Kadir Tanrı seni namerde muhtaç
eylemsin hanım bey!” [24]
Dede
korkutun dua ettiği bu bölümde de bazı motiflerle karşılaşılmaktadır;
Dede
Korkutun hikâyede gösterdiği kişilik çok önemlidir. Töreleri çok iyi bilen her
türlü konuda bilgisi olan, yol gösteren yaşlı bir kimsedir. Kesin bir dayanağı
olmamakla birlikte onun bir devin çocuğu olduğunu ve bu sayede ölümsüz bir
kişili olduğu söylenir. Bu gibi olağan üstülükler hep halk tarafından ortaya
atılmış kavramlardır. Bunun sebebi Dede Korkutun halk gözündeki yüceliğidir. Dede
Korkut ermişi Tanrıya yakın bir kimsedir. Dede Korkut hakkında daha ayrıntılı
bilgi kitabın ilk başında bulunan “Mukaddime”* bölümünde yer almaktadır.
Hikâyenin
sonunda Dede Korkut ağzından edilen dua motifini görmekteyiz. Dua motifinde
İslamiyet’in etkileri görülmektedir. Bununla beraber kısmen de olsa eski Türk
inanışına ait bazı unsurlarda yer almaktadır. Burada ağzı dualı Dede Korkutun
dua etmesinin önemi vardır. O sıradan bir kimse değildir. Onun ettiği dua halk
arasında daha etkili bir konuma sahiptir. Bu yüzden de hikâyeye başlarken, ad
koyma töreninde, beylerin ve oğullarının
dua ettiği bölümlerde (kısmen), hikayenin sona erdiği bölümlerde hep Dede
Korkut’un çıkıp dua ettiği görülür.
Bunlardan
bir tanesi ak ve kara motifidir. “Yerli kara dağların yıkılmasın/Koşar iken ak
boz atın sendelemesi/Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin/Ak bürçekli
ananın yeri cennet olsun/Aksakallı babanın yeri cennet olsun” kelimelerinde de
görüldüğü gibi ak ve kara motifi dede korkut hikâyelerinde pek çok yerde hatta
dua bölümünde bile yerini almıştır.
Aynı
şeklide büyük bir öneme sahip olan at motifi de bu bölümde tekrardan karşımıza
çıkmaktadır. Atın önemini bir kez daha belirtmek için boz attan bahsedilmesi
atın gücünü, Türk beylerindeki önemini ve atın saygınlığını bir kez daha gözler
önüne sermiştir.
Su
motifi burada “Taşkın akan güzel suyun kurumasın” şekliyle su hayatın
devamlılığı, kutsallığı anlamı ile dua unsuru olarak karşımıza çıkmıştır.
Esir
motifi bulunmaktadır. Bu motif “Oğlan kırık yiğidini beraberine aldı, at tepti,
cenk ve savaş etti. Kiminin boynunu vurdu, kimin esir eyledi.” şeklinde
bulunmaktadır.
Ve
son olarak yine kırk motifi sayı belirtmek için kullanılmıştır.
KAYNAKÇA:
[1] Prof. Dr. Muharrem
Ergin, ‘Dede Korkut Kitabı’, Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[2] Prof. Dr.
Muharrem Ergin, ‘Dede Korkut Kitabı’, Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[3] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ‘Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[4] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[5] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ‘Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[6] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[7] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[8] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[9] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[10] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[11] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[12] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[13] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[14] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[15] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[16] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[17] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[18] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[19] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[20] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[21] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[22] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[23] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
[24] Prof. Dr. Muharrem Ergin, ’Dede Korkut Kitabı’,
Boğaziçi Yayınları, İst. 2011
http://www.kulturelbellek.com/dede-korkut-dede-korkut-hikâyeleri/
[Erişim: 12.12.2012]
http://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDEBIYATI/derdiyok_6.pdf
[Erişim: 12.12.2012]
http://turkoloji.cu.edu.tr/HALK%20EDEBIYATI/ahmet_ozgur_guvenc_kirk_sayisi_halk_edebiyati_kullanim.pdf
[Erişim: 12.12.2012]
http://orhangudek.blogspot.com/2012/02/dirse-han-oglu-bogac-han-destanndaki.html
[Erişim: 12.12.2012]
http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/mehmet_yardimci_destan_tipler_motifler.pdf
[Erişim: 12.12.2012]
http://www.murekkepdergi.com/2011/08/dede-korkut/
[Erişim: 12.12.2012]
Yorumlar
Yorum Gönder