Çocuk Masalı Örneği-Metin Yazarlığı

BALIKÇININ KÖTÜ TALİHİ
Kırk evli bir köyde çok fakir bir balıkçı varmış. Ne zaman balık avlamaya çıksa ağını suya üç kez atar boş dönerse bir daha da denemezmiş. Yine böyle bir gün eski dostu yaşlı teknesinde ilk ağını atmaya hazırlanıyormuş. Suya şöyle bir bakmış ve içinde küçük parlayan mücevherleri görünce ağını usulcacık salıvermiş. Beklemiş beklemiş ağ toparlanmaya başlayınca balıkçı ipleri tutmuş ve çekmeye başlamış. Ağ o kadar çok ağırmış ki balıkçı çok heyecanlanmış uzun süredir evine eli boş dönüyor şansı pek yaver gitmiyormuş. Talihinin döndüğünü ve bu sefer iyi para kazanacağını düşünmüş.  Fakat iplerin kopup balıkların kaçmasından korktuğu için çok dikkatli ve yavaşça çekiyormuş. Ağı nihayet tekneye çekmeyi başarmış. Bir de bakmış ki ağın içinde kocaman bir kırmızı balık varmış. Fakat bu balık öyle bir balıkmış ki kuyumcuların bile işi bırakıp balıkçılığa dönmesine sebep olabilecek kadar değerliymiş. Pulları sedef, gözleri elmas, yüzgeçleri altınmış.
Balıkçı çok sevinmiş  “işte pazarda satıp para kazanabileceğim bir şey buldum” demiş. Sevinçli bir şekilde teknesinde zıplarken sarsıntıdan balık uyanmış. Fakat bunu balıkçı görmemiş. Çünkü o esnada uzun süredir karısının ve çocuklarının çok zorluklar çektiğini, kışın kapıya dayandığını ve hala eski barakasının çatısını tamir ettiremediğini düşünmüş. Bu balık olmasaydı kışın yağmur benim misafirim, rüzgarda çocuklarımın yorganı olacaktı. Fakat artık zengin oldum. Barakamı tamir ettirebilir, kışın sobada yakmak için odun satın alabilirim. Dolabımı yiyeceklerle doldurur, kışın balığa çıkmadan idare edebilirim diye düşünüyormuş. Bu düşünceler balıkçıyı sevindirmiş. Balıkçı gülüyor ve karısını düşünüyormuş, “Bak karıcığım sen bana balık tutmak gibi kolay bir işi bile beceremediğimi söyledin. Sabah sabah sitem ettin, üzüldün, yine umutsuzluğa kapılmıştın fakat bu balık nihayet senin yüzünü renklendirecek” demiş. Zavallı balıkçı başına geleceklerden habersiz bir an önce eve dönüp bu güzel haberi ailesine duyurmak için teknesinde kürekleri arıyormuş. Heyecanlıymış, sevinçliymiş. Arkasına dönmüş kürekleri bulmuş. Kürekleri eline alırken çok gürültülü bir ses duymuş. Balıkçı dönmüş bakmış birde ne görmüş, ağların içindeki ganimet bir anda peri kızına dönüşmüş. Balıkçı onu görünce korkmuş, etrafına bakınmış, yalnızmış. Ne yapacağını şaşırmış. Peri kızı çok güzelmiş. Saçları bir güneş, gözleri cam, kanatları altın bir tül… Balıkçı onu görünce gözleri görmez, çenesi tutmaz olmuş, nefes alamamış, sesi çıkmamış.
Peri kızı - Ey kudretli balıkçı! Korkma, ben bir su perisiyim. Uyuya kalmışım. Sende beni yakaladın. Benden sana ödül olmaz. Beni bırak suyuma geri döneyim, demiş.
Balıkçı gördükleri karşısında çok şaşırmış, heyecanlanmış. Daha önce böyle bir şey ne görmüş ne duymuş. Meraklanmış sormuş - Ey peri kızı! Niye bu balığın şekline büründün, şimdi ben ne edeyim, kimsin nerden bileyim, ne hacıyım ne hocayım, doğru söylediğine nerden inanayım, demiş.
Peri kızı - Sevgili balıkçı hikayemi dinle. O zaman belki bana inanır ve beni suyuma geri bırakırsın, demiş.
Balıkçı heyecanlı ama bi o kadarda kafası karışık bir halde elini şapkasının üstüne koymuş. Düşünmüş, bilinmeze olan merak onu yiyip bitirmeden önce sabırsızlıkla - Haydi, anlat öyleyse. Yoksa ruhum meraktan ve sabırsızlıktan bedenimden çıkacak, demiş.
Peri kızı anlatmaya başlamış - Ben bir periyim suyun içinde oradan oraya gider sevgililerin suya fısıldadığı sözcükleri dinler birbirlerine iletirim. Kadınların anne olma dileklerini, genç kızların kısmet bulma isteklerini, yüreği cesur yiğitlerin zafer isteklerini; sevgisi sonsuz yüce varlığa iletirim. Ne inim ne cinim. İnsanlara yardım ederim. Ama yoktan var edemem.  Kimse korkmasın, başıma bir felaket gelmesin diye balık şekline bürünürüm. Şimdide uyuyakalmışım. Sen beni yakaladın. Ne olur beni bırak beni azat et, demiş ve eklemiş - Sevgili balıkçı beni azat edersen sana bir altın vereceğim. Başın dara düştüğünde parayı suya at hemen orda belireceğim ve sana yardım edeceğim, demiş.
Balıkçı düşünmüş. Yine başarısız olduğu için gözleri dolmuş. Kurduğu hayaller gerçekte bir mana ifade etmiyormuş. Umutsuzluğun derin sessizliğine kapılmış. Elleri en az sabahki kadar boşmuş. Eve elim elimin üstünde gidemem diye düşünmüş ve kendi kendine şu sözleri söyleyerek sitem etmiş - Ey balıkçı zenginliğin rüzgârı senden yana hiç esmeyecek. Bilmiyor musun ki senin bir yelkenin bile yok. Denizin ahenkli kıvrımları sana asla tokluk sözü vermeyecek, demiş. Kendi kötü talihi yüzünden peri kızını cezalandırmanın adaletsizlik olacağını düşünmüş ve peri kızını ağdan kurtarmış. Bu sırada peri kızının verdiği söz aklına gelmiş. Balıkçı - peri kızı bana verdiğin sözü sakın unutma, demiş. Peri kızı da ona bir altın vermiş, teşekkür etmiş ve suya dönmüş, yok olmuş.
Balıkçı ağını tekrardan suya atmış. Çok mutsuzmuş. Yine ailemi hayal kırıklığına uğratacağım. Karım yine balık tutamama konusunda ne kadar becerikli olduğumu söyleyecek ve beni övecek. Bu kışta bereket kapımdan değil bacamdan gelecek. Çocuklarımın mideleri yeni senfoniler üretecek diye düşünüp kendisini yalnız ve çaresiz hissetmiş. Bu duruma bir çare bulamadığı için kendisine kızıyor talihine sitem ediyormuş. - Ey kötü talih hiç peşimi bırakmıyorsun. Ne kötüsün bana acımıyorsun. Günlerdir ağ atıyorum boş dönüyorum. Beni hiç ödüllendirmiyorsun. Öyle ki ben umudumu hiç kaybetmeden denize şansımı aramaya çıkarım fakat bana vereceğin bir şans bile yok. Bu ailem için yoksulluk artık bir kader oldu. Cehennemden bile bin beter kötü talih sen çalışanları görmezden gelir tembellerle dünyaları yönetirsin, demiş.
Bu sitemi duyan Talih cini kızmış, köpürmüş. Üflemiş, püflemiş. Gözünü açıp kapayana kadar balıkçının teknesine varmış. Balıkçı Talih cinini karşısında görünce korkmuş. Bedeni tir tir titriyormuş. Korkudan duyamaz, hissedemez, düşünemez olmuş. Aklını kaçırmaktan korkmuş. Bu felaketlerin sebebi Talih ciniymiş. Talih cini olabileceği en korkunç şekle bürünmüş. Başı gökyüzünü kaplıyor,  gözleri kızgınlıktan ateşler saçıyormuş. Üflüyor, püflüyor, kükrüyormuş.
Talih cini kükremiş - Ey kendini bilmez densiz! Ey asi! Ey isyankâr! Ne cesaretle talihinden şikâyet edersin? Elin, ayağın sağlam. Ailenin başını sokabileceği sıcak bir evin var. Sevgi, fedakârlık, birliktelik buz gibi saray entrikalarından bin kat iyidir. Tencerende kaynayacak bir lokma aş, kazanlarda kaynayacak dedikodu ve kul hakkından iyidir. Sen benden altın anahtar istiyorsun! İnsanoğlu altın anahtarla her kapıyı açıyor, rüşvet boyun eğdiriyor. Ama unutma para insanlığı zayıflatır, insanlığın ruhunu kolayca elde eder,  yok eder. Talih para demek değildir. Sen benden para ile talihlerin en beterini istiyorsun. Ama bilmiyorsun ki senin talihin en güzel talihtir. Aç gözlülük iyi değildir. Şimdi sana bir ceza vermeliyim ki senin gibiler bundan ibret alsın, elindekinin değerini bilsin, açgözlü olmasınlar. Hayatın en büyük ganimet olduğunu anlasınlar. Bu yüzden ben Talih cini olarak hüküm veriyorum ki şimdi seni öldüreceğim, demiş.
Balıkçı müthiş bir korkuya kapılmış. Gözleri yaşla dolmuş. Tüm bunları yaşamamış olmayı ve kendinin bir rüya aleminde olmasını diliyormuş. Sitem ettiği için çok pişmanmış. Talih cinin söylediklerine hak veriyormuş. O sadece çalışıp kazanç sağlamak, ailesiyle birlikte yiyip, içip, geçimini sağlamak istiyormuş. Ailesine iyi bir hayat sunamadığını düşünürken Talih cinin söyledikleri onu çok etkilemiş. Aslında zenginliğin para değil aile demek olduğunu anlamış. Şimdi Talih cininin verdiği cezayla ailesinden de olacakmış. Düşünmüş, ben yokken ailemin durumu ne olacak demiş kendi kendine.  Sonra üzgün bir sesle - Ey talih cini! Benim bir ailem var. Ben ölürsem onların hali nice olur? Beni çok seven karım üzüntüden hasta olur, yataklara düşer. Üç kızım saçlarını yolup baba deyip feryat eder. Şimdi onların halini bu şekilde koyup nasıl gideyim.  Ey ulu Talih cini! Beni affet. Ben çok sitem ettim. Kendi talihimin değerini bilemedim. Benim yüzümden ailemin başına bunca keder düşmesin. Ben bir daha hiç sitem etmem. Her gün olduğu gibi ağımı suya atar bereketini beklerim. Hem hiç çaba harcamadan para kazanıldığı nerde görülmüş. Hiç kazanmayanın kazanı kaynar mı? Ayrıca ben ve karım dünyadaki en zengin talihe sahibiz. Üç kızım da öyle… Aile en büyük zenginlikmiş senden bunu öğrendim. Şimdi üç masum kızım benim yüzümden cezalansın mı?, demiş.
Talih cini daha çok hiddetlenmiş. - Hey yüce yardan, ne çıkmaz bir yol!  Bir densiz yüzünden bir ailenin başı yanacak. Ama görüyorsun ya elden ne gelir. Ne çare bulmak gerek ki diğerlerine de ibret olsun, demiş. Düşünmüş düşünmüş ve bir müddet sonra – Balıkçı! pire yüzünden yorgan yakılmaz. Bana kalbinin temiz, niyetinin iyi olduğunu kanıtlarsan hayatını sana geri bahşederim, demiş.
Bunu duyan balıkçı düşünmüş, içine umut doğmuş, sevinmiş. yüreği pır pır atıyormuş. Cezadan kurtulmanın yolunu bulmuş ve eklemiş - Ey cinlerin şehzadesi, sultanı! İyilik eden hiç kötülük bulur mu? Atasözleri asla yanlışa yöneltmez. İyilik eden iyilik bulur. Ben bu gün bir peri kızını kurtardım. Ona hayatını geri bağışladım. O da bana başım dara düşerse varsın gelsin beni derdimden kurtarsın diye bu altını verdi, demiş ve cebinden su perisinin ona verdiği altını çıkarıp göstermiş. - Şimdi altını suya atayım güneş saçlı peri kızı gelsin, hayatıma yemin olsun, doğruyu anlatsın, demiş.
Talih cini - Çok konuştun balıkçı. Ben bir cinim ama sen sadece bir insanoğlusun. Fakat yüce yaratan ruhunuza hayat üflerken akılda bahşetmiş. Ya bana kurnazca bir tuzak hazırlıyorsan, demiş.
Balıkçı Talih cinini kızdırmak istemiyormuş. Talih cininin kendisine inanması gerekmiş. Onu yumuşatmak için Talih cinini övmeye başlamış. - Ey padişahların padişahı Talih cinim! Hiç şüphen olmasın. Sana ant içerim ki yalan söylemiyorum. Hem ben sadece âdemoğluyum, sen koskoca cinler âleminin padişahısın. Bir nefesinle beni yakarsın. Seni aldatmak ne mümkün! Benim zekam ve kurnazlığım seninkinin yanında devede kulak kalır. Bak aptallığım yüzünden başıma ne haller geldi. Var gel izin ver altını suya atayım peri gelsin dillensin, demiş.
Talih cini kendini padişah gibi görmüş böbürlenmiş, heyecanlanmış bu övgüden pek memnun olmuş. Bunun üzerine - Peki balıkçı altını at bakalım ama beni kandırırsan seni şuracıkta öldürürüm, demiş.
Balıkçı altını suya atmış. Biraz tereddütlüymüş. Peri kızından şüphe duymuş. Heyecan ve korkudan yaşlı kalbi çok hızlı atıyormuş. Ya gelmezse o zaman Talih cini bana çok kızar ve onu kandırdığımı düşünür. Küllerimi toza dönüştürür diye düşünüyormuş Deniz köpürmüş, kabarmış peri kızı altın kanatlarıyla havada süzülmüş, etrafına bakınmış. Talih cini ile balıkçıyı görmüş olanlara anlam verememiş. Balıkçıya dönmüş - Nedir seni derde sokan, acına ortak olmaya geldim, demiş.
Balıkçı peri kızından şüphe duyduğu için utanmış. Her şeyi peri kızına anlatmış. Sonra peri kızına dönüp - Var gel hayatımı kurtar. Talih cinine bir hayat borcum var, demiş.
Peri kızı balıkçının bu haline çok üzülmüş ve sözünde durmuş. Başından geçen her şeyi Talih cinine bir bir anlatmış anlatmışta ne kelime ağzında ballar, kelimelerinde şekerler akıyormuş. Talih cini peri kızının güzelliğinden ve sözlerinden etkilenmiş.
Talih cini - Bre balıkçı! Sana hayatını bahşederim. Fakat şunu bil, kendini üstün gören soytarılar minnet bilmezler. Sen peri kızına iyilik yapmışsın. O da yaptığın bu iyiliğe karşı kendini borçlu saymış, sana minnet duymuş. Bu yüzden yardımına koşmuş. İyilik ettin, can kurtardın. Ben, seni ölümle cezalandırılmama rağmen; bana doğruyu söyledin. Bu yüzden sana bir ödül bahşedeceğim. Söyle bakalım benden ne istersin, demiş.
Balıkçı düşünmüş ince eleyip sık dokumuş. Hazır canını kurtarmışken biran önce evine gitmek işitiyormuş. Hayatını kurtardığı için pek sevinçliymiş. Yüzü gülüyormuş. Bakmış övgü dolu sözler Talih cininin hoşuna gidiyor demiş ki - Cihanlar sultanı kudretli Talih cinim! Benim sütten ağzım yandı yoğurdu üfleyerek yerim. Senden bir dileğim yoktur. Candan öte ödül yoktur. Sen bana canımı bahşettin daha da bir şey istemem, demiş.
Talih cini pek sevinmiş - Aferin balıkçı. Bu sorum sana tuzaktı. İnsan elindekinin değerini kaybedince anlar. Bak gördün mü şimdi gözüme girdin. Unutma azla yetinmeyen çoğu bulamaz. Şimdi ağını sudan çıkar, demiş.
Balıkçı bir an bile düşünmeden itiraz etmiş - Aman şahım, hikmetlim, padişahım! Sizin o kudretli görüntünüzü kıskanan tüm balıklar yosunların arasına saklandı, utandı, kaçıştı. Ben sadece üç kez ağ atarım. Şimdi ağımı boş çekersem bu günlük sadece bir hakkım kalır, demiş.
Talih cini - Yahu adam halamı sözümü sorgularsın.  At şu ağı, diye kükremiş.
Balıkçı korkmuş. Talih cinini tekrardan sinirlendirmek istemiyormuş. Bu ağdan da bir balık yakalayamazsa evine eli boş gideceği için umutsuzluğa kapılmış. Ama elden ne çare gelir,  ağı toplayıp tekrardan suya atmış. Talih cini su perisine bir şeyler fısıldamış. Su perisi suya dalmış ve yok olmuş. Tam bu esnada su kabarmış ağ toplanmaya başlamış. Talih cini balıkçıya ağını toplamasını söylemiş. Balıkçı ağı çekmiş çekmesine ama ağ çok ağırmış. Balıkçı merak etmiş. Bu kadar ağır olan şey ne olabilir ki diye düşünmüş. Sevinmiş çünkü bu sefer ağı boş olmayacakmış. Güç bela teknesine çıkarmayı başarmış. Bir de bakmış ki üç tane balık ağın içinde. Düşünmüş, onca ağırlık bu üç balık etmez. Bunda var bir iş demiş kendi kendine. Balıkçı kafasını kaldırmış Talih cinine bakmış. Tüm bu olanlara bir anlam verememiş.
Talih cini - Balıkçı bu üç balığı hemen kovana koy. Onları yedi gün besle. Yedinci gecenin akşamı dokuz balık olacaklar. Yedisini sat ikisini beslemeye devam et.  Kırk günün sonunda kırk bir tane balık beslenmeyi bekliyor olacak. Her defasında iki tanesini bırak gerisini sat. Fakat sakın unutma bu sihirli balık aramızda kalacak. Ve sen aileni geçindirmeye devam edeceksin. Şimdilik seni affettim. Ama gözüm üstünde. Eğer bir gün yine talihinden şikayet edersen o zaman seni affetmem. Gelir oracıkta canını alıveririm. Sakın unutma sihirli balık aramızda sır olarak kalacak. Ailene bile başına gelen tüm bu olayları sakın anlatma, demiş. Ve buhar olup uçup gitmiş.
O günden sonra balıkçı talihinden hiç şikâyetçi olmamış. Bu olaydan da kimseye bahsetmemiş. Balıklara gelince, balıkçı onlar için denizin içine bir havuz yapmış. Orada balıkları beslemeye ve satmaya başlamış. Barakasından balıklarını her gün gözetliyor onlara önem veriyormuş. Ayrıca çocuklarına elindekiyle yetinmeyi ve hayatın ve birlikte yaşamanın, bir aile olmanın dünyadaki en büyük zenginlik olduğunu da öğretmiş. Artık hiçbir şeyden şikayet etmiyor, mutlu mesut yaşıyormuş. Unutmayın bütün dünyanın en büyük adaleti hayattır. Herkese eşit miktarda bahşedilmiştir. Tektir ve mucizelerle doludur. Talih ise bizim nefesimiz kadar değerlidir. Çehov’unda dediği gibi Hayatınızın sonuna kadar yaşamadıkça talihinizden şikâyet etmeyin.


Eda Başpınar

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şinasi'nin "Münacaat" şiirinin beyitleri ve açıklamaları

MÜNACAT ŞİİRİNİN ÇEVİRİSİ

DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ HAN DESTANINDAKİ MOTİFLER