Türkiyedeki Çocuk Tiyatrosu

TİYATRO ÇOCUKLARIN CENNETİDİR
GİRİŞ
Sözün, hareketin, sesin, dilin ve görselliğin bir arada olduğu anlatım biçimi olan tiyatroyu ele aldım. Bunu yaparken konuyu dağıtmamak adına genel bağlamda Avrupa coğrafyası üzerinde tiyatro tarihine giriş yapmayı ve daha sonra da derin bir bağlamda Türk coğrafyası üzerinde tiyatro tarihinin gelişimini incelemeyi uygun buldum. Çalışmama çocuk tiyatrosu tanımı ile devam edip asıl konum olan çocuk tiyatrosu metinini ele aldım.Tiyatro üç kolda yürütülen bir anlaşmadır; metin, icracı ve seyirci. Bu üç unsur birbirine bağlıdır ve iç içe kavramlardır.Bu bakım çalışmamın içeriğinde çocuk ve yetişkin izleyicilerin tiyatro anlayışlarını biraz olsun karşılaştırmaya ve icracının kim olması gerektiği konusuna kısaca değinmeye özen gösterdim. Böylece çocuk tiyatrosunun özellikleri, şu an bulunduğu durumu, nasıl olması gerektiği, problem ve eksiklikleri, nitelikleri gibi pek çok konuyametin oluşturumu konusu üzerinden değinmeye çalıştım.
TARİH İÇİNDE

  1. Avrupa Coğrafyası Üzerinde
Çocuk tiyatrosunun önemi ve gerekliliği anlaşılınca pek çok ülke bilimsel yöntemlerle araştırmaya ve yeni ürünler ortaya koymaya başlamıştır. 1920'li yıllarda ABD üniversitelerinde çocuk tiyatrosu üzerinde çalışılmaya başlandı. 1921’de NataliaSatz Moskova’da çocuk tiyatrosu kurmuş ve 1937’de kendisine devlet tarafından Sverdlov meydanında bir tiyatro verilmiştir.[1]Bu çocuk tiyatrosu dünyanın en büyük çocuk tiyatrocusu yetiştirme okulu olmuştur. 1921’de AleksanderBriantsev’deLeningrad’ta bir çocuk tiyatrosu kurmuştur;1922’de ilk gösterisi Kambur Midilli sahnelenmiştir.[2] Şimdilerde sayısı elliyi geçen çocuk tiyatrosuna sahip Rusya çocuk tiyatrosu bulunmayan bölgelerinde de normal tiyatro salonlarında çocuk gösterimlerine yer verir. Özellikle  devrimle birlikte çocuk tiyatrosunun eğitici ve etkileyici özelliğini değerlendirmiştir. Rusya ilk perdesini Stanislavski'nin kaleme aldığı "Mavi Kuş" adlı oyun ile açmıştır.[3] 1943'lerde on dört dilde ve yüz kırk tiyatro binasında çocuklara oyunlar sahnelenmiştir.[4]
İlk başlarda dini eğitim amacıyla manastır ve kiliselerde sergilenen çocuk oyunları Rönesans’la değişime uğramıştır. Fransa’da kukla gösterimleri yanı sıra İngiltere’de çocuklar (St. Paul okulu öğrencileri) yetişkinlere yönelik oyunlar sergilediği görülmektedir.[5]1927 yılında İskoçya’da ilk kez yaş gurubuna göre (5-9,9-12 yaş aralığı temel alınmıştır) oyunlar sınıflandırılmıştır.[6] Almanya’da ilk kez 1960’ta tiyatro metni yazımı adına büyük adımlar atmıştır.[7] Metinlerin içeriği çocukların güncel, gerçekçi sorunlarını inceleyen eğlendirici özellikte hazırlandı. 1976'da Düsseldorf Tiyatrosu bünyesinde varlığını sürdüren çocuk tiyatrosu oyuncuları belli bir mekâna bağlı kalmadan oyunlarını gezici tiyatro özelliği ile sunmuştur.[8] 1977 yılında JürgenSchwalbe'nin Hannover Yüksek Müzik ve Tiyatro okulunda çocuk tiyatrosu gurubu kurulmuştur.[9]

 Avrupa coğrafyasına yayılan bu bilgi alışverişler sonucu uluslararası bir örgüt kurulmasını sağlamıştır. ASSITEJ (Association International duTheritrepour) uluslararası gençlik ve çocuk tiyatrosu birliği adı altında 1965 yılında kurulmuş ve bünyesinde yaklaşık 70 ülke bulunmaktadır. Günümüzde üç yılda bir gençler ve çocuklar için tiyatro festivalleri düzenler. Amacı genç ve çocukların dünyasını bilimsel çalışmalarla ve profesyonel tiyatro ile desteklemektir. Kendisine üye olan pek çok ülke kısa sürede çocuk tiyatrosunda devrimler yapmıştır. Tüm bu başarılar bilgi alışverişi, yardım ve destek ile gerçekleşmiştir. Örgüte üye olmayan ülkeleri de özendirmek ve böylece dünya çapında çocuk ve genç edebiyatını yüceltmek en büyük idealidir. Yakın zamanda Türkiye’de de bir kolu oluşmuştur. Ankara’da bir merkez kurulmuştur. 
  1. Türk Coğrafyası Üzerinde
Türkiye çocuk tiyatrosu adına çalışmalara başlayan ilk ülkelerden biri olmasına karşılık günümüzde ne yazık ki üretici değil daha çok izleyici konumda yer almıştır. Yapılan çalışmalarla yetinmek bir yana dursun birkaç özgün eser sayılmaz ise pekte bu konuya ilgi kalmamıştır. 
Tarihe baktığımız zaman tiyatro, Tanzimat edebiyatında büyük bir ilgi ve coşkunlukla karşılanmış olmakla birlikte daha o yıllarda faydalı bir eğlence aracı olarak görülmüştür. Özelikle Tanzimat’ta siyasal ve toplumsal yönü ile tiyatro kullanılmıştır.Tanzimat döneminde batıdan gelen bazı tiyatro grupları seyircinin gözünü doyurmuş ve çocuk tiyatrosu adına ilk fikirlerin ortaya çıkmasına ön ayak olmuştur. Ne yazık ki çocukların tiyatro ile eğitimleri fikrinin icraya dökülmesi II. Meşrutiyeti bulmuştur. Arada geçen onca sene tiyatro genel tabiri ile büyüklere yönelik olmuştur.
Ortaya çıkış şekli halkın muhayyelinde hayal olarak kalmış olan ve 17. yy da son şeklini alan Karagöz gölge tiyatrosu Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir. Çok eski zamandan beri bir gelenek haline gelmiş, özellikle ramazan gecelerinin vazgeçilemez unsuru olmuştur. Bu etkinliklere sadece büyükler değil çocuklar da katılmış ve izlemekten büyük zevk almışlardır. Günümüzdeki kukla gösterimleri de bundan pek farklı görülmemelidir. Ayrıca meddahlık geleneği de tabi ki unutulmamalıdır. Türk kültürü bu denli zenginken günümüzde bu kaynakları pekiyi değerlendiremiyor oluşumuz çok acıdır.  

Tarihe döndüğümüz zaman, geç kalınmış olunsa da II. Meşrutiyetle çocuklara yönelik bir tiyatro anlayışının gelişmesi, aynı dönemde yayınlanan çocuk dergilerinde (Çocuklara Rehber, Talebe Defteri, Yeni Nesil, Mecmua-i Muallim, Çocuk Bahçesi vs.)çocuklar için tiyatro metinlerinin yayınlanması ve en önemlisi de Milli Eğitim Bakanlığı’nın yine aynı dönem içerisinde ilkokullarda tiyatroyu ders müfredatına koyması ile büyük adımlar atılmıştır.[10]1932’de İstiklal ile 1934’de Mavi Yıldırım adlı çocuk piyesleri Reşat Nuri Güntekin tarafından kaleme alınmıştır.[11]O dönemde atılan bu dev adımlar diğer ülkelerdeetkisini göstermiş özellikle tiyatro alanında gelişmiş olan Fransa’da da tiyatro ders olarak işlenmiştir. Tarih içerisinde (özellikle I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında sekteye uğramıştır) tiyatronun bu denli önemi Türk okullarında unutulsa da diğer ülkeler bu hazineyi değerlendirmeye devam etmiştir. Zaman içinde yukarıda bahsettiğim dergilerde yayınlanan çocuk tiyatrosu metinleri unutulmuş, 1935 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu altında başlayan çocuk tiyatrosu çalışmalarında yaşanan en büyük sıkıntı çocuk tiyatrosu metni bulmak olmuştur. Böylece çocuklar için tiyatro metni yazımı bu dönemde önemli bir icra haline gelmiştir.
Cumhuriyet’in ilanından sonra, 1935 yılında çocuk tiyatrosu adına atılan bir diğer büyük adım ise İstanbul Şehir Tiyatrosu içeriğinde oluşan çocuk tiyatrosu çalışmalarıdır. 1933’te Cumhuriyetin onuncu yılı için Milli Eğitim Bakanlığı bazı piyesler yayımlamıştır. Bunlardan bazıları Vergi Hırsızı, Şemsiye Hırsızı, Ümidin Güneşi, Babür Şah’ın Seccadesi, Bir Kır Eğlencesi, Ümit Mektebinde, İstiklal (R.N. Güntekin), Destan (Galip Naşit), Yaman (V.M. Kocatürk), Gavur İmam (Burhan Cahit Morkaya), Kızıl Çağlayan, Bir Yuvanın Şarkısı (Nihad Sami Banarlı), Tarih Uyandı(MüçtebaOr, Ali Zühtü Altaylı), Burla (İffet Halim Oruz), Aşar Soyguncuları (M. Aşir, M. Ali), Bir Zabitin On Beş Günü, Sakarya (Nüzhet Haşim Sinanoğlu) dır. Daha sonraki yıllarda okul piyesleri adı altında Nesrinin Üç Elbisesi (H.F. Ozansoy) ve Nozika, Odisea’dan (Avni Yukaruç) yayımlanmıştır.[12][13]

Batılı manada tiyatro anlayışı İstanbul Şehir Tiyatrosu bünyesinde başlatılmıştır. Muhsin Ertuğrul tarafından ilk olarak bir çocuk tiyatrosunu kurulmuştur.[14] M. Kemal Küçük "Çocuklara İlk Tiyatro Dersi" adlı eseri, Tepebaşı Tiyatro’sunda Muhsin Ertuğrul çalışmalarıyla sahnede icra edilmiştir.[15]İlk yıl beklenen ilgi olmasa da, bir sonraki dönem M. Kemal Küçük’ün kaleme aldığı "Gülmeyen Çocuk" isimli metin icra edilmiştir.[16] 1963 yılına kadar 56 çocuk oyunu sergilenmiştir.İstanbul Şehir Tiyatrosunun kurulumundan sonra ilk on yıl müzikli ve danslı sadece yerli oyunlar sahnelenmiştir. 1937’de Türk Tiyatrosu dergisinde çocuk tiyatrosu içinde bir sayfa ayrılmıştır.[17] İlerleyen yıllarda Fatmacık (Arif Orbay), Doğanla Selma (H.F. Ozansoy), Mavi Boncuk (Mümtaz Zeki Taşkın), Lafonten Baba (Ekrem Reşit Rey), Çizmeli Kedi (Sabih Gözen) şehir tiyatrolarında sahnelenmiştir.[18]
Özellikle 1940 yılından sonra özel girişimlerle çocuk tiyatrosu gücünü daha da arttırmıştır. İlk başta yetişkinler için icra edilen oyunların içeriğine çocuk oyunlarına da yer verilerek başlanan bu girişim daha sonra sadece çocuklar için icra edilen tiyatro kavramına dönüşmüştür. 1941 yılında Devlet Konservatuarı Tiyatro ve Opera Bölümleri mezunları tiyatrocu olarak Tatbikat Sahnesine çıkmıştır.[19] Dönemin sosyo-ekonomik ve siyasal yapısına göre Türk tiyatrosu bazen eğitici, atak ve etrafına, çevresine duyarlı oyunlar, bazen de sadece eğlenceye yönelik metinleri sahnelemiştir.

İstanbul Şehir Tiyatrosu 1944-1945 yılında "Her Şeyden Biraz" adlı oyunu on yetenekli çocuğun sahnelemesine olanak sağlamıştır.[20]Bu çocuklardan bazıları sonraki dönemde de bu işi meslek halinde icra etmiştir. Sanırım bu bağlamda Adile Özcan (Naşit) ve Halit Akçatepe’yi anmak yeterde artar bile.[21]Aynı dönemde çocuk tiyatrosu  ilkokul öğrencileri için, ortaokul öğrencileri için olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Yetenekli çocuğun sahneye alınması kararı başta iyi sonuçlar verse de 1946-1947 yıllarında,“çocuğu yalnız çocuk anlar” görüşünü sağlam bir yargı gibi görüp sahnede yalnız çocuk oyunculara yer verildi. Pedagojik bir temeli olmayan bu görüş aşırı sert kuralar çerçevesinde on beş yıl boyunca uygulanmıştır. Nihayet İstanbul Şehir Tiyatrosunun başına MaxMeinecke’nin gelmiş ve böylece bu durum düzeltilmiştir.[22]
Bu çalışmayı daha sonra İzmir Şehir Tiyatrosu (1946) ve Ankara Devlet Konservatuvarı (1947) takip edecektir.[23]1947-1948 yıllarında Devlet Konservatuarları Tatbikat Sahnesi’nde sergilenen çocuk tiyatrosu piyesleri 1949 yılında Devlet Tiyatrosu kurulunca bu kuruluşun içeriğine dâhil olmuştur. 1948’de Devlet Tiyatrosu Mümtaz Zeki Taşkın'ın kaleme aldığı, Fehmi Ege'nin müziklerini hazırladığı ve Nüzhet Şenbay'ın da sahneye hazırladığı "Altın Bilezik” ile ilk perdesini açtı.Tatbikat Sahnesi ise aynı zamanda  "Büyükbabanın Pireleri" adlı oyunu icra etti.Daha sonra 1948’deMümtaz Zeki Taşkın "Kara Böcek" adlı tiyatro metnini hazırladı. Aynı yıl Nazım Ülgen’in müziklerini hazırladı ve Agah Hün’ünde sahneye sundu.Oyun yirmi yedi kez seyirci karşısına çıktı.[24]

1949’da yasa ile Devlet Tiyatrosu kurulmuştur. Tatbikat Sahnesi Çocuk Tiyatrosu çalışmaları da böylece sona ermiştir. Tatbikat Sahnesi yöneticiliğinden Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü’ne Muhsin Ertuğrul geçiş yapmıştır. Aynı dönemde Muhsin Ertuğrul Devlet Tiyatroları bünyesindeki çocuk tiyatrosuyla ilgilenmesi için Mümtaz Zeki Taşkın’ı göreve almıştır. Devlet Tiyatroları Çocuk Tiyatrosu "Yıldız Ece" (1949) oyunu ile perdelerini açmış, bunu “Keloğlan” (1950)  takip etmiştir.[25]
1954’de ise Devlet Tiyatrosu yönetim kurulu Çocuk Tiyatrosu Kadro Yönetmeliği’ni yürürlüğe koymuştur.[26]Böylece çocuk tiyatrosu sanatçıları aynı devlet tiyatrosu sanatçıları gibi parasal yönden desteklenmiştir. Çocuk tiyatrosu kadrosu oluşturulurken de Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi çocuk tiyatrosunda daha önceden sahneye çıkanlar ve dışardan sınavla seçilen sanatçılar temel alınmıştır. Yönetmelikte geçen bir diğer önemli karar ise çocuk tiyatrosu metin yazarlarına ödenen telif hakkının yükseltilmesi yönündeydi. Bu kararın amacı çocuk tiyatrosu metin yazımı gelişmesine katkıda bulunmaktı. Bu dönemde bu denli gelişen çocuk tiyatrosu, gerek yeni adımlar atılamamış olmasından dolayı gerekse kadroya alınan çocuk tiyatrosu sanatçılarının ileriki yıllarda yetişkinler için sahnelenen oyunlarda da görev alması bakımından sekteye uğramıştır. 1955-1956 yıllarında Devlet Tiyatrosu sahneleri arttırılmış ve bölge müdürlükleri kurulmuştur. Böylece İzmir Devlet Tiyatrosu, Bursa Devlet Tiyatrosu ve İstanbul Devlet Tiyatroları’nın peş peşe kurulmuştur.[27]Bu tiyatrolarda çocuk oyunları sergilenmiştir. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen çocuk oyunlarında yetişkin çocuk tiyatrosu sanatçılarıyla, yetişkin devlet tiyatrosu sanatçıları yer almıştır. Bununla birlikte sahnede amatör çocuk ve gençlere de yer verildiği görülmüştür. Bu çalışma 1981’de kesintiye uğramıştır.[28]

1970'lerin ortalarına Muhsin Ertuğrul ve Haldun TanerAnadolu Çocuk Oyunları Kolu (AÇOK)’ nu kurmuştur. Provaları çocuklara da izletilerek onların  fikirleri alınmış ve mekâna bağlı kalmadan seyirciye giderek gezginci bir tiyatro özelliği göstermiştir.  Son olarak tarih içinde çocuk tiyatrosu adına kılavuz ve antolojilerde yayımlanmıştır. Bunlardan bazıları 1962’de Okul Tiyatrosu Antolojisi (Aydın Sun), 1971’de Çocuklara Okul Piyesleri (Baha Dürder, Haydar Ediskun), yine aynı yıl Çocuklara Karagöz (Ziya M. Başkan), 1972’de Okul Piyesleri Antolojisi (Ali Poyrazoğlu) dir.[29]

ÇOCUK TİYATROSU KAVRAMI VE METİN
Çocuk tiyatrosu metnini ele almadan önce çocuk tiyatrosu kavramı üzerinde durmakta fayda sağlanacaktır. Çocuk tiyatrosu nedir denildiği zaman önümüze iki farklı kavram çıkmaktadır. Bunlardan birincisi çocuklar tarafından oynanan, ikincisi ise izleyici olan çocuklara yetişkinler tarafından oynanan oyun kavramlarıdır. Bu nedenle çocuk tiyatrosu nedir sorusuna verilecek yanıtı kelimelere dökmeden önce neyin ne olduğunu benimsetmek daha faydalı olacaktır. Bunun için nitelikli olan üç kavramı benimsemeliyiz: 1. Oyuncu kim?; 2. Profesyonalite; 3. Özgünlük problemi.
1.Oyuncu Kim
Bu başlığı ele aldığımızda kuşkusuz ki ilk ele alacağımız konu oyuncuların canlı ya da cansız hangi kategoride olduklarının belirlenmesi olacaktır. Peki, oyuncunun canlı yada cansız olması ne demek.Yani sahnede izleyici bir insanı görüyor ise bu canlı oyuncuların sergilediği oyunlar,eğer bu bir kukla gösterimi, gölge oyunu, mim, sirk gibi gösterimler ise cansız oyuncuların sergilediği oyunlar kategorisine girer. Böylece yazılar metinde oyuncusuna bağlı olarak şekil alır. 
Bazı ülkeler (örneğin Fransa) cansız oyunculu çocuk tiyatrosu terimini kabul etmemektedirler. Onlara göre tiyatro kavramı sadece canlı insanlar tarafından icra edilen sanatlardır. Yani kukla gösterimi, gölge oyunu, mim, sirk gibi gösterimler tiyatro kavramı içinde değil onunla eş kavramlardır. Lakin Rusya, Polonya, Çekoslovakya vb. ülkelerde tiyatro kavramı hem canlı hem cansız (kukla vs.) oyuncuların oynadığı icraları kastetmektedir.[30]
Dışardaki izlenime bakacak olursak bence bizde de bir ayırım söz konusudur. Tiyatro deyince genel halkın aklında uyanan şey, bir sahnede icra edilen piyeslerdir. Kukla tiyatrosu tabirine pek sık rastlamayız. Genelde kukla gösterimi tabiri daha yaygındır. Keza gölge tiyatrosu, sirk tiyatrosu vs. de kullanım alanı neredeyse yok gibidir. Bu bakıma tiyatro kavramı bizde de canlı oyuncular üzerine kuruludur. Cansız oyuncular kavramını da genelde oyun/gösterim kelimesi içerisine değerlendirmekteyiz. Bunun en güzel örneği de gölge oyunu/gösterimi ve kukla oyunu/gösterimidir.

Nitekim bazı ülkeler bu ayırımı zorunlu kılsa da yahut cansız oyunculu performansları tiyatro kategorisi içerisinde değerlendirmese de bu ilk ayırımdan sonra icracının kim olması gerektiği problemi bizi karşılamaktadır. Kimine göre çocuk tiyatrosunun icracısı çocuk tiyatrosu ile uğraşan profesyonel eğitimli kişiler olmalıdır. Kimine göre sadece çocuk oyuncular tarafında icra edilmelidir. Fransızlar bu konuda çok serttirler. Kanunlara bile dökülen bir durum söz konusudur. Öyle ki çocuğun profesyonel oyunlarda rol alması onun ruhsal gelişimine zarar vereceğinden yasaktır. Bu görüşü savunanlar çocuğun sadece kendisi için oynadığı dramatik oyunlara ve okul müsamerelerine müsaade etmiştir. Esneklik payı biraz olsun vardır. Yine Doğu Avrupa ülkelerinin bazılarında (Rusya, Polonya, Çekoslovakya vs.) çocuğun bir oyunu icra etmesi yasaktır. Öyle ki Rusya’da ergen rolünü kadınların oynadığı görülür.[31]Bu görüşlerin dışındaTMatre de laPommeVerte çocuk tiyatrosunu kuran CatherineDaste 1963’te çocukların da oyun icra edebileceklerini savunmuştur. Ve denemeleri çok iyi sonuçlar vermiştir.[32]

Oyuncu hem çocuk hem yetişkin olabilir. En güzeli şüphesiz ki karma olanıdır.Kimin icra ettiğine bağlı olarak çocuk tiyatrosu için pek çok tanım girişi yapılabilir. Örneğin icracıyı çocuk evrenli ele alırsak;“canlı oyuncular kategorisinde bulunan ergen yahut çocuk icracıların çocuk yahut yetişkin izleyicileriiçin yetkili bir kişi (pedagog rejisör, öğretmen, animatör vs.) önderliğinde bir metneyahut doğaçlamaya tabi tutularak…” şeklinde bir giriş yapılması olasıdır. Eğer icracıyı çocuk tiyatrosu ile uğraşan profesyonel eğitimli kişiler evrenli ele alırsak tanımda aynı tanımın sadece “ergen yahut çocuk icracıların” kısmını “çocuk tiyatrosu ile uğraşan profesyonel eğitimli kişiler” olarak değiştirmek yeterli olacaktır.
Bana düşen fikre göre değerlendirecek olursam tiyatro metni yazmak ciddi bir iştir. Bilinçli ellerin içinde bir hazine, bilinçsiz ellerin içinde bir kâbus olabilir. Pedagoglarla bu iş yürütülmelidir. Çocuk belli yaş aralıklarında tiyatro sevgisine başlatılmalıdır. Zorunlu kılmaktan çok gönüllü olmalıdır. Verilen metinden tutun oyun topluluğunu yöneten bireye kadar herkes pedagog eğitimi almış ve işinde iyi olmalıdır. Çocuk için ya evet ya hayır vardır. Bu aynı yemek kültürüne benzer. Bir çocuk bir yemeğin kokusunu beğenmedi ise öldür Allahyemez o yemeği. Üç sene sonra o yemek pişse de aynı tepkisini gösterir. Bu da öyledir işte o çocuk tiyatrodan hoşlanmadı mı bir daha tiyatro zevki alamaz. Bu nedenle oyuncu benim için ikiside olmalıdır. Hem profesyonel eğitimli kişiler hem çocuğun kendisi.
2. Profesyonalite
Yazarlar metinlerde amatör nitelikli şeyleri bırakılmalı profesyonel çalışmalar ağır basmalı. Gerekli görülen yerlerde pedagog ve psikiyatristlerden destek alınılmalı. Çocuk tiyatrosu için ayrıca bir eğitim programı geliştirilmeli ve çocuğun iç dünyası öğrenilmeli. Yazarlar aldığı bu eğitimle donanımlı metinler sunmalı.
3. Özgünlük Problemi
Metinler ya baştan yaratılır ya da var olandan alınır. Her ikisinde de özgün olmak, bir başkasının yapamadığı yahut yapmaya cesaret edemediği yerleri görmek, bu yerleri çocuğa göre şekillendirmek gerekir. Aksi halde yapılan her çalışma bir öncekinin aynısı olacak ve çocuk tiyatrosu kendi adına bir gelişim gösteremeyecektir.
Tüm bu verilerden sonra çocuk tiyatrosu için söyle basit bir tanım yapabiliriz; çocuk yahut büyük veya da ikisinin karmasından oluşan icracıların çocuk yahut büyük izleyicileri için yetkili bir kişi önderliğinde bir konuyu,  metin yahut doğaçlama ifadeler ile kendi kuralları çerçevesinde, eyleme dökülmesi işidir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi çocuk tiyatrosu genel tiyatro kavramının içinde bulunur ve onun bir parçasıdır. Bu bakıma tiyatro türlerinin hepsi aynı zamanda çocuk tiyatrosunun da türleridir. Tiyatro türleri müziksiz (trajedi, komedi, dram) ve müzikli (opera, operet, müzikal, pandomim, bale, revü, skeç) olarak ikiye ayrılır. Tiyatro sanatı tarih içinde evrimler geçirmiş ve yapısına çeşitlilik kazandırmıştır. Bunlar içeriğinde bulundurdukları özelliklere göre yeni metinler oluşturulmuş ve kendi içlerinde gruplanmıştır. Bu özellikler müzik, dans, sahne, perde, oynatıcı, oyuncu vb. gibi pek çok farklı detaya sahiptir. Bu akrabaların başında ise bale, müzikal, opera, kukla gösterimi, karagöz oyunu, meddah vs. gelir. 
Tiyatroya büyük bir hazine niteliği kazandıran özelliği ise ülkelere ve kültürlere bağlı olarak farklılık göstermesidir. Bizim kültürümüze baktığımızda köylerde gelişen köy seyirlik oyunları ve kentlerde gelişen karagöz, ortaoyunu, meddah bu alanda başı çekmektedir. Hepsinin de kendi bireysel özelliklerine bağlı kalarak metinleri oluşur.
Tiyatro metinlerinin oluşturulması şüphesiz ki en can alıcı noktadır. Bu husus sadece çocuk tiyatroları için değil genel tiyatro izleyicisi için çok büyük bir önem taşır. Son zamanlarda tiyatro metinleri bir ideolojiyi empoze etmek için kullanılmakla birlikte asıl işlevi ne yazık ki unutulmuştur. Bu husus daha yeni yeni değerlendirme yapamaya başlayan ve dünyayı yeni yeni tanımaya çalışan çocuk için fazlaca ağırdır. 
Öyle ki metin hazırlanırken çocukların ruhsal gelişimleri göz önünde tutulması gereken en önemli husustur. En acınası durum ise yazarların bu konuya hiç olmayan eğilimleridir. Ne pedagoglar ne de yazarlar çocuğun ruhsal yapısı hakkında iyi bir inceleme ne yazık ki yapamamışlardır. Bu konu hakkında belirsiz ve karmaşık açıklamalar söz konusudur. En genel ayırım yaş guruplarına göre yapılmıştır. Böylece çocuklar genel ifade ile iki bölüme ayrılmıştır: 
-Anaokulu dönemi (küçük yaş) çocukları 
-İlkokul dönemi çocukları
Bu genel ayırımın doğruluğu çoğunluk oyuyla kabul edileceği gibi asıl problem buradan sonra gelişmektedir. Öyle ki her ülke kendine göre eğitim sistemini geliştirmiş ve çocukların eğitime başlama yaşı ülkenin eğitim anlayışına göre değişmiştir. İşte bu noktada her ülke kendisine göre bir sınır belirlemiştir. Bu bakıma bu en genel ayrımdan sonra yapılacak niceliksel araştırmalarda elde edilecek veriler her ülkede aynı oranda tutmayacağı için pekte doğru sonuçlar veremeyecektir. 

Peki, yaş gurupları bu kadar farklılık gösterdiği halde yine de ortak bir metin hazırlanamaz mı.Nicel sonuçları bir yana koyarsak nitel veriler hiçte yabana atılacak düzeyde değildir. Öncelikle genel bağlamda bir yaş aralığı verilemese bile belli oranlarda genelleme yolu ile niteliksel veriler elde edilebilir. Konu insan psikolojisi ve gelişimi üzerineyse belli kuramlar dâhilinde çocuğun ruhsal gelişimi elbet incelenebilir. Yapılan yüzeysel bir çalışma bile hiç yapılmamış yahut yapılmaya cesaret edilememiş bir çalışmadan çok daha faydalıdır. 
İnsan ruhu ve psikolojisi milyonlarca kez ele alındı ve bu konuda milyonlarca kitap basıldı. Peki ya çocuk ruhu ve psikolojisi ne durumda. Küçük çaplı bir araştırma yaptığımda ne yazık ki elde edilen sonuçlar hiç iç açıcı değil. Çocukların ruhunu ve isteklerini anlamadan sayfalar dolusu metinler yazıyoruz. Sonra da bu metinlerden çocuğun hoşnut kalmasını bekliyoruz. Çocuk hoşnut kalmayınca da “benim çocuğum kitap okumuyor, benim çocuğum tiyatroya gitmekten hoşlanmıyor, benim çocuğum sanattan anlamıyor vs.” diyoruz. Ve çocuğa kızıyoruz. Gerçekten çamur gibi metinlerden çocuğun zevk almasını beklemek acımasızlık değil mi?
Tiyatro MetnininNitelikleri ve Cevap Vermesi Gereken Sorular
Çocuğun ruhsal yapısından, yaşından, isteklerinden ve olması gerekenden ne yazık ki bi haber olan yazar ve pedagoglar ortaya iyi çalışmalar sunamamaktadırlar. Kurnazlık, merak, bilginin önemi, güzellik, başarı, birlikte olmanın kuvvet vereceği, yalanın kötülüğü, yardım etmenin önemi, büyüklerin sözünü dinlemenin önemi vb. pek çok tema çocuğun ilgisini çekmektedir. Metinlerde kesinlikle şiddet, korku, cinsellik, olumsuz örnek oluşturacak davranışlar ele alınmamalıdır.  
Yazar çocuğa anlatmak istediği duygu ve düşünceleri konu üzerinden kurgular. Oysa çocuk hayatındaki bütün olayları konuya uyarlayabilir. Fakat çocuğun bilgisi ve deneyimleri konuyu sınırlandırır. İyi bir yazar iyi bir gözlemcidir. Çocuğa hitap edecek konuyu kolaylıkla yaratabilir. Verilmek istenen bilgi önce temaya sonrada konuya yedirilir. Belli bir plan örgüsü dâhilinde çocuğa sunulur. Bu plan kurgulanan olayla tutarlı, gereksiz ayrıntıdan uzak, giriş-gelişme-sonuç bölümleri dağınık ve karışık olmayan, belli bir düzeni takip eden, sıkça geriye dönüşlerin yapılmadığı, ilgi ve merak uyandıran düzeyde olmalıdır.
Kahraman çocuğa örnek olacak bir idoldür. Çocuk sahnede sürekli onu görmek ister. Onun duygu, düşünce ve davranışlarını taktir eder. Bu bakıma kahraman gerçek yahut gerçeğe yakın seçilmelidir. Olağanüstü özelliklere sahip, yetenekli kahraman yaratılırsa çocuk için ulaşılamaz bir idol olacaktır. Çocuk kahramanda kendinden bir parça yakaladığında ondan kolayca etkilenmektedir. Gerçeğe uygun, uygulanabilir, olumlu davranışlar çocuk tarafından örnek alınır. Metinde kullanılan kahraman sayısı da önemlidir. Eğer pek çok kahraman bulunursa çocuk çelişkiye düşer, benlik arayışına yolunu kaybeder, tema anlaşılamaz hal alır. Çocuk karakterleri karıştırabilir. En kötüsü de kafası karışan çocuk kötü karakteri kendine idol seçebilir. Bu gibi faktörleri göz önünde tutarak metinlerde kahraman yaratılmaya özen gösterilmeli. 

Çocuk zaten metnin sonunda iyinin kazanacağını bilir. Onun merak ettiği adaletin nasıl sağlanacağı yönündedir.Eserin bir kısmında kötü karakter bir kısmında iyi karakter güçlü konumdadır. Böylece adalet sağlanır. İyi ile kötü dengelenir. Metinde görüşler ve güçler dengelenmedikçe ve bir kazanan olmadıkça çocuğun ilgisini pek çekmez.
Metin iyi-kötü çatışması, daima iyiliğin kazanması, kahramanın ne kadar zayıf ve küçük olursa olsun haklı ve doğru olduğu sürece tüm zorlukları ve güçlükleri yeneceği, zafer kazanacağı, yardım etmeyi, yardım sayesinde olumsuzluklardan kurtulmayı, tesadüfleri, iyilik edenin iyilik bulacağı, sabretmenin mutlaka mutlulukla sonuçlanacağı, canlı-cansız-hayvan gibi diğer varlıkları kullanarak bu varlıklarla özdeşleşmeyi, hayvan sevgisini aşılamayı, varlıklara değer vermeyi, insanları ayırmaksızın sevmesini, doğa olaylarına ilgi göstermesini, aileye bağlılığı, türlü insan tipini tanımayı, başka ülke toplumlar ve kültürleri hakkında bilgi sahibi olmayı bünyesine yedirmelidir. Böylece çocuğun davranış ve kişilik gelişimine katkısı bulunur. 
İyi bir çocuk tiyatrosu metni, çocuğun düşünme, sorun çözme ve yaratıcılık gücünü arttırır. Çocuğun gelişim düzeyine uygun davranışlar kazandırır. Çocuğun kavrama, kelime bilgisi, dil bilgisi, anlama, dinleme, sorgulama, cevap verme, hikâye bütünlüğünü kavrama,cümle kurabilme, dilin zenginliğinin farkına vardırma, zevk uyandırma gibi işlevleri gelişir. Çocuklar metin yazarının kurguladığı senaryoda kahramanla kendisi özdeştirir. Böylece iyiye, doğruya, güzele yönelir. Kıskançlık, nefret ve düşmanlık gibi özellikler barındıran kişi sahnede cezalandırılır. Bu davranışlardan böylece uzak durur. Metin çocuğu sosyalleştirmeli, yaşamı tanıtmalı, kendine güven duygusunu geliştirmeli, çevreye karşı duyarlı olmayı öğretmeli, başarma isteğini uyandırmalı, yaratma ve hayal gücünü tetiklemelidir.
Metinde sesler kulağa hoş gelmelidir.Çocuğa uygun kelimeler duygu ve düşünceleri ifade etmelidir. Bütün betimlemeler sade olmalı ve benzetme gibi kolay sanatlar kullanılmalıdır. İcra sırasında da ses ve beden dili kullanımında aşırıya kaçılmamalıdır. Karakterler belirgin olmalıdır. Müziğe önem verilmelidir. Çift anlamlı kelimelerden ve zor kelimelerden kaçınılmalıdır. Argodan uzak durulmalı, renkli-canlı-fantastik dekor ve kostümlere olanak sağlayacak metinler yazılmalıdır. Kukla ve gölge oyunlarının zenginliği metinlere yansımalıdır. Seyirciye hitap, anlatım ve verilen mesaj kusursuz ve etkili olmalıdır. En küçük ayrıntı bile gözden geçirilmelidir. Metinler sahne ile izleyici arasında etkileşim ve katılıma olanak sağlamalıdır. Oyunlarda kötü karakterlerin cezalandırılmasına ve idol olarak çocuk tarafından benimsenmemesine dikkat edilmelidir. 

Metnin iyi ahlaka ve doğruya yöneltirken kesin hükümler vermeden izleyiciye doğruyu kabullendirmesi çocuk eğitiminde ve psikolojisinde önemli bir rol oynar. Fransa’da çocuğu en iyi onunla en çok zaman geçiren, onunla içli dışlı olan anlar düşüncesi ile tiyatro metinlerini çoğunlukla ilkokul öğretmenleri yazmışlardır. Yazarın pek fazla seçeneği yoktur. Seslendiği kitleyi iyi anlayabilmesi için ya kendi çocukluğuna dönecek, ya da çocuklar aracılığıyla oyunları yorumlayacaktır. Yazarın kendi çocukluğuna dönmesi de sakıncalıdır. Çünkü aradaki kuşak değişimlerini yok sayıp kendi kuşağını hatırlayacaktır. Unutulmamalıdır ki dünün çocuğuyla bu günün çocuğu farklıdır.Her devir yani her kuşak bir öncekinden daha gelişmiş bir dünyaya merhaba diyecektir. Bu bakıma çocuklarla ve alanında uzman kişilerle çalışması daha verimli sonuçlar doğuracaktır. Tüm bunların sabır, sevgi, zaman ve ilgiyle olacağı unutulmamalıdır. Bu zor süreç atlatıldıktan sonra ortaya mükemmel ürünler çıkacaktır.
Çocukların derin bir öğrenme açlığı vardır. Bu açlığını doyurmak için çok küçük yaşlarda soru sormaya başlarlar. Onlar bu dünyadaki tüm kavramların ne olduğunu ve bu kavramların birbirleriyle olan ilgileri üzerinde çok fazla meraklıdırlar. Adeta küçük bir filozof olan bu küçük insanlar doğru ve gerçek olanı isterler. İzledikleri piyesler sonrası çocukların sordukları sorular değerlendirildiğinde ise onlar piyesin temel yapı taşlarından ve olay örüsünden çok sahnedeki gösterim esnasında giyinilen elbiseler, takılan aksesuarlar (bıyık, küpe, şapka vb.), saçlar, havada asılı duran melek kostümlü kızın gerçekteki adı gibi çok daha farklı soruları sordukları gözlemlenmiştir. Onların merak duygusu şüphesiz ki bu yöndedir. 
Tiyatro ruh bilimi, eğitimsel yaklaşım ve estetiklik karışımı bir üründür. Televizyon yahut sinema perdesi karşında edilgen olan bir kişiyi iyi hazırlanan bir metinle sahnede, icra edilen oyuna katkıda bulunmasını sağlar. Böylece sahnedeki oyuncuya izleyicilerin tepkileri doğrultusunda yanıt gelir. Bu konumda etkin olan izleyici değerlidir. Çocuk tiyatrosu yarının tiyatrocusunu geliştirir. Küçük yaşta estetik zevkle donatılan çocuk büyüdüğünde donanımlı bir tiyatro seyircisi olacaktır. Tüm bunlar sahnedeki metnin icracısı ile izleyici arasında yapılacak estetik zevk alışverişi ile oluşur. 
Metin Yazılırken Dikkat Edilecek Hususlar
Çocuk yaşı itibari ile daha toplumun şekil vermediği fakat şekil vermeye başladığı bir varlıktır. Bu bakıma özü saf ve iyi karşılanır. Tiyatro geleceğin toplumunu yetiştirirken kullanılması gereken bir türdür. Çocuğa geleceğine ait umutları vaat etmelidir. Çocuk iyi bir izleyicidir. Dil becerilerini bile ilk izlenim yolu ile kazanır. Dudak şekilleri ve sesler çocukta anlam ifade etmeye başlayınca konuşmaya başlar. Çocuk cesaretlidir ve aldığını şekillendirip geri verir. Bu durumda üreticide olur. Aynı dil becerisinde olduğu gibi seyretme yolu ile kendini tamamen tiyatroya vermesi çocuğun sanat algısının ve tiyatro tecrübesinin gelişeceğinin göstergesidir. 

Çocuğu zor metinlerle hırpalamak yerine ona destek olmak ve zevk vermek gerekir. Bunlar içinde çocuğun gereksinimlerini bilmek ve onun isteklerini karşılamak için onu iyi anlamak gerekir. Gerek kullanılan dil gerekse anlatılan metin sade olmalı ve çocuğa hitap etmelidir. Çocuk derin bir hayal gücüne bağlıdır. Hayal ile gerçek arasında kurduğu köprü çok incedir. Bu onu zayıf ve nazik bir varlık yapar. Daha duyarlı ve daha yaratıcı olması onlardaki sentez gücünün yetişkin bir bireye göre daha az ve sınırlı olmasına sebep olur. Aynı hayat karşında olduğu gibi tiyatroda da anlam veremediği zorluklar ile karşılaşırsa mantıksal düşünme yetisini kullanmaz ve oyunu akışına bırakır. Bir müddet sürü psikolojisiyle etrafındakilere katılır, alkışlar, dikkatini toplamaya çalışır ama en sonunda pes eder ve sıkılmaya başlar. 
Tiyatro metni, performansı ve uyandırdığı tepki iç içe kavramlardır. Çocuk beğenemediği bir kavramın bütününe dair bir genelleme yapar. Örneğin büyükler beğenmediği tiyatro performansı sırasında çocuğa göre daha hoşgörülü davranır, başka şeyler düşünür, oyalanır, diğer izleyicileri rahatsız etmez ve sonunda bir daha o tiyatronun türündeki diğer oyunlara gitmez. Fakat çocuk ağır bir metnin ve beğenmediği tiyatro performansı sırasında hoşgörü göstermez. Koşullanır ve tek bir icranın bedelini tüm tiyatroya ödetir. Beğenmediği o tiyatro performansının türü dahil tüm tiyatro türlerini kendine hayatı boyunca yasaklayabilir. Çocuk büyüğe göre estetik yönü daha duyarlıdır. Tiyatroya kendini kaptırır. Bu nedenle tepkisi büyüğe göre daha serttir. 
Tiyatroda kullanılan süre de çok önemlidir. Çocuğun etkin olduğu ve dikkatle dinlediği süreç hakkında yapılan araştırmalarda da ortak bir zaman dilimi yaratılamamıştır. Kimi araştırmacılara göre ilkokul çağındaki çocuk için en fazla 45-75 dakikalık, kimi araştırmacılara göre en az 75-90 dakikalık, kimlerine göre de 20-40 dakikalık performans icra edilmelidir. İşte bu noktada bence metinde ne anlatıldığı ilk ele alınacak husus olmakla birlikte çocuğun ilgisini ne denli çekeceği ve çocuğu ne derece yoracağı değerlendirilmeli ve buna göre metnin uzunluğu ve tiyatro performansının süresi belirlenmelidir.
Metin oluşturulurken kuşkusuz ki önemsenecek bir diğer nokta tiyatronun sadece izlemeye bağlı bir metinden yola çıkarak icra edilmemesi olmalıdır. Zaten bu görevi televizyonlar ve sinemalar fazlasıyla üstlenmiş durumdalar. Seyirci edilgen, yaratma gücünden yoksun, şartlı düşüncelerden oluşmamalı. Çocuk tiyatro boyunca etkin olmalı, sorgulamalı, kıyaslamalı. Tiyatro dünyası çocuğu içine alıp gerçek dünyayı tanıtmalı ve onu bu dünyada edilgen yani pasif bir birey olmaktan kurtarıp onu sorgulayan, çözümleyen ve kendi kendini savunmasını bilen güçlü bir kişi yapmalıdır. 
Metinlerdeki diyaloglar uzun tutulmamalıdır. Fazla uzun diyaloglar dikkatin dağılmasına ve söylenen sözlerin yanlış anlaşılmasına sebebiyet verebilir. Aşırı yorum, nasihatçi tutum, ağır didaktik öğeler çocuğun sıkılmasına neden olur. Çocuk haraketlidir. İzleyeceği performansın da kendi hızına yetişmesini ister. Ağır ve anlatmadan çok hareket ve aksiyon daima çocuğun ilgisini çekecektir. Şarkının ve dansın kullanıldığı performanslarda çocukta katılır. Bildiği bir şarkıya eşlik etmek onu mutlu edecektir.Bu bakıma metinlerde hareket merkeze alınmalıdır.

Kültürün zenginlikleri yani mitleri, efsaneleri, masalları vs. tiyatro metinleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Fantastik öğeler, fantastik kavramlar, fantastik karakterler, hayvanlar çocuğun ilgisini çeker. Metin yazarken öncelikli soru şu olmalıdır: ben bir çocuk olsaydım sahnede neyi görmek isterdim, olmalıdır. Farklı tasarım, özgünlük, ilk defa görülecek bir şeyin heyecanı, beklentisi, merak bunlar hep çocuğun ilgisine çekecek unsurlardır. Eğitsel özelliğin görsel anlatım üzerinden anlatıldığı tiyatro metinlerinde seyircinin gözüne verilmek istenen mesaj sokulmamalıdır.Sahnenin kusacağı ve ötekileştireceği bir eğitsel amacın sergilenmesi çok yanlıştır. Tiyatro zaten bir eğitim aracı değildir. Çocuğa sebep ve sonuç arasındaki bağı göstermesi gerekir.
Çocuk kendisine söylenen yalanı, samimiyetsizliği, yapmacıklığı, isteksizliği, hoşnutsuzluğu fark etme yetisine sahiptir. O kendi dünyasında yeri olmayan şeylerden hoşlanmaz. Bu bakıma kendisi çok usta bir jüridir. Sahnede kendi tahmin ettiği yahut ta kendisinin düşlediğinden daha aşağıda bir performansı beğenmez. O tahmin edemediğinden memnun kalır. Onu şaşırtan şey ona mutluluk verir. Çocuğu tatmin etmeyen genel geçer bir metin ile vasat bir kurguya ve oyunculuğa sahip bir icranın gerçekleştirilmesinin bir önemi yoktur. Bu bakıma metin hazırlanırken bu durumda göz önüne alınmalıdır.
Tiyatro Metni Seslendiği Çocuk Kitlesine Sadık Kalmalı
Son birkaç dönemdir sömürü kavramı, patron, ağa, grevci, emekçi tip gibi kavramlar da metinlerle birlikte çocuk tiyatrosuna yansımıştır. Eğlendirirken eğitme kavramı bu yönde kullanılmıştır. Her devrin eğilimleri ve görüşleri değişmektedir. Klasik tiyatro, gelenek-görenek, inanç ve ahlaki değerleri içinde barındıran tutucu bir yapıya sahiptir. Romantik tiyatro bireysel hakkı ve özgür vicdanı üst yapıda tutarken gerçekçi tiyatro ise gizli kalmış çirkinlikleri bilimsel yollarla incelemeyi amaçlar. Öncü tiyatro toplumun geçmişince kalmış acılarını hatırlatır. 
Bu çalışmalar elbette tiyatro metinleri çerçevesinde kullanılabilir. Fakat çocuğun anlama, öğrenme ve değerlendirme gücü dikkate alınmadan yapılan bir çalışma ne ölçüde doğru olabilir. Çocuk tiyatrosunun amacı hiçbir zaman politik ve siyasi amaç olmamalıdır. Konuyu velinin, dönemin toplum yapısının, öğretmenin yahut metin yazarının uygun görmesi yeterli değildir. Çocuk açısından etkileri ve tepkileri de dikkate alınmalıdır. Çünkü yararlı yahut zararlı olduğuna yine karar verecek olan çocuktur. Büyüklerin beğenileri çocuğun gereksinimlerini karşılamayabilir. Metin hazırlanırken çocuğun yaşı, cinsiyeti, çevresi, psikolojik ve fizyolojik yapısı, anlayış gücü, eleştirebilme yetisi ailesinin ekonomik yapısı, kültürel ve ahlaki yapısı vb. gibi pek çok özellik göz önünde bulundurulmalıdır.

Metin yazımı dikkat gerektiren bir iştir. Sahnede derin acılar, bir etnik guruba yahut kökene saldırı, çevresindeki insan tipinin yahut bir meslek gurubunun aşağılanması ve birçok eğitici faktörlerin dağınık ve fazla olması vb. pek çok ayrıntı metine bağlı olarak bir mesaj bile içerse sunuş biçiminden dolayı çocuk ruhuna hitap edememiş ve yıkıma yol açmış olacaktır. Çocukta ters yankı uyandıracak böyle bir çalışmada çocuk öfkeli, şaşkın, aşağılanmış, haksızlığa uğramış ve kendisini suçlu hissedecektir. Bu yön sadece siyasi ve politik amaç güden metinlerde değil aynı şekilde toplumun değer ve yargılarına ters düşen bir olayı da eleştirirken yaşanabilir. Örneğin sahnelenen bir baba rolünde içki içen ve bunun sonucunda başına kötü bir şey gelen ve bu olaydan ders çıkaran bir tipin yaratılması toplumun ahlakına ve değerlerine göre doğru kabul edilebilir. Fakat çocuk bunu genel yargılar içinde değerlendirme yetisine henüz ulaşamamışsa ve kendi aile yapısında babası tam olarak bu tipe uygunsa çocukta rahatsızlık yaratacaktır. 
Metine bağlı olarak icra edilecek performans çocuğun günlük yaşamına uygun olmalıdır. Onu çelişkiye düşürecek, insanlarla arasında sorunlar yaratacak, uyumsuz ve kavga ortamı yaratacak bir bilgi yanlışlıkla bile verilmiş olsa çok büyük bir yıkıma sebep olacaktır. Çocuk taşıyabileceği kadar yük ister. Çocuk tiyatrosunun büyük tiyatrosuna göre daha zor olması da bu yüzdendir. Zarar yerine yarar sağlamak için çocuğu iyi anlamlı ve onun ihtiyaçlarına karşılık cevap vermeliyiz. Bunun için pedagoglarla ve psikiyatristlerle metinler hazırlanmalıdır. 
Büyüklerin söylemek isteyip te söyleyemediği şeyleri çocuklar üzerinden anlatması çok acımasızlıktır. Tiyatro metinlerine bağlı olarak bilgi değil sevgi aşılamalıdır. Zaten bilgiyi okullar yeterince vermektedir. Ele alınan olaylar da bu küçük insanlar gibi küçük olmalıdır. Onları güçlendiren ve mutlu olayı öğreten metinler yazılmalıdır.Söz dinlemenin önemi, sabırlı ve çalışkan olmak, sağılığına dikkat etmek, saygılı olmak gibi temalar onları güçlendirecektir. Daha fazlasının ise daha büyük insanlara hitap edeceği unutulmamalıdır. 
Çocuklar gerçek olanı ister. Güncel hayatın tüm konuları metinlerde işlenmelidir. Didaktik yapı gütmeli fakat bir fikri empoze etmemelidir. Çocuklar her şeyi öğrenmelidir. Tüm bunları yaşına bağlı olan zekâ ve kavrayış düzeyine göre çocuğa sunmak gerekir. 
Çocuğun fizyolojik ve psikolojik özellikleri araştırıldığında gerçeğe dayalı ve hayal ürünü olan pek çok fikir tasarısı bulunmaktadır. Çocuk çevresinden etkilenerek taklit yeteneğini kullanır. Hem çevreden gördükleri hem de hayal ettikleri ile taklitlerini geliştirir. Yaşa bağlı olarak zamanla hayal unsurlar azalsa da gerçeklik olduğu gibi kalır. Daha küçük yaşlarda kimlik arayışına giren çocuk kendisine idol gördüğü bir yakınını taklit eder. Onun hareketlerini izler ve kendi gündelik yaşamında da onun gibi hareket etmeye çalışır. Gündelik hayatta birkaç kişinin karakterine girmek çocuğun hoşuna gider. 

Çocuğun taklidi sadece bireye karşı değildir. O cansız varlıkları da taklit edebilir. Örneğin vapur sesi, tren sesi, silah sesi, su sesi vs. ilk başta taklitle başlayan bu olgu daha sonra yaratma sürecine girer. Bu canlandırma onun hayaline ve kurgusuna bağlıdır. Bu bakıma çocuk kendine bir metin yaratır. Çocuk hayalinde tasarladığı oyunu bazen tek başına bazen de etrafındaki arkadaşlarıyla canlandırır. Bu durumda metni yazılı bir belge niteliğinden çıkarıp kurguya dayalı hayali bir belge olarak görmek gerekir. Bu tarz oyunlarda konusu önceden belirlense de kullanılan kelimeler ve hareketler doğaçlama gelişir. Bu denli canlandırma işlemi, taklit ve yaratma yeteneğiningelişmesini sağlar. Bazen de eldeki olanaklar oyunda gerekli olan bazı nesneleri çocuğa sunmaz. Bu gibi durumda çocuk hayal gücünü kullanır ve öyleymiş gibi yaparak bazı nesneleri kafasında tasarlar. Çocuk oyunları sadece zaman geçirmek gibi küçük bir işlevi olduğu düşünülse de aslında çocuğun kurgulama, benzetme, sorgulama, pratik düşünme ve yorumlama sürecini kapsar. 
Arkadaşlar arasında oynanan oyunlarda, oyunu ilk tasarlayan ve gurubu toplayan kişi adeta bir yönetmen olur. Diğer çocuklar da bu yönetmenin belirlediği sınır çerçevesinde kendisine en yakın rolü alır. Konuşmalar ve hareketlerde kısmen yönetmene bağlı olarak kurguya göre şekil alır. Böylece toplu bir düzen oluşur ve bu düzene bağlı hareket ve kullanılan kelimeler gelişir. Bu bakıma tiyatro eserinden pek te farkı görülmemektedir. İkisi de hayal dünyasından yola çıkarak metin, dekor, sahne olmaksızın (doğaçlama) rol yapan bireylerin icrasıdır. Bu bakıma çocuk güncel hayatında yaşadığı bu deneyimi sahnede izlediğinde keyif almakta ve izlemekten çok katılmayı yeğlemektedir. Batı ülkeleri çocuk oyunlarının çocuk tiyatrosu üzerindeki etkisi hakkında pek çok araştırma yapmış ve yapmaya devam etmektedir. 
Çocuk kendisine sunulan bu icranın hem metninin hem de gösteriminin mükemmel olmasını ister. Onu şaşırtan ve her türlü ayrıntıya dikkat eden bir icrayı izlemekten zevk alır. Bu durumda çocuk bir jüri olur. Hayal ettiği ile olan arasında kıyaslama yapar ve buna göre tavrını ortaya koyar. 
Metin Üretimi
  1. Yaratıcı Dram (dramatizasyon/oyunlaştırma) 
Eğitimci yahut yazarla bir tema etrafında konu yaratılır. Bu konu biçim ve anlamla donatılır. Çocuk bu sayede yaratıcı, özgür, hareketli, rahat, katılımcı, dili gelişen, belli değer ve yargıları olan, toplumun içinde bir birey olma bilincine sahip biri olacaktır. 
Önemli olan bir eserin veliyi memnun etmesi değil daha çok icra edilen oyunun ta kendisi olmalıdır. Bu bakıma yazılan metin çocuğu temel almalıdır. Bir çocuk kendi yetenekleri çerçevesinde başarılı olacağı bir aktivite ister. Bu nedenle devamlı bir şeyler yapmayı denerler. Deneme yanılma yöntemi ile kendilerine bir yol bulurlar. Böylece büyük zevkler alırlar.
Bir çalışmada 6 yaş üstündeki çocuklar eşli çalışmalarda aktif olmalıdır. Bu dönem için yazılan metinlerde solo verilmekten kaçınılmalıdır. Yazılan metin, icra sırasında başlangıçta herkesin kendi eşini ve rolünü seçmesi olanağı sunulmalıdır. Çünkü zaman içinde çocuklar arasında bir gruplaşma ve liderlik olacaktır. Bu gibi davranış kalıpları daha metin yazım aşamasındayken göz önüne alınmalıdır.
Performansı sahnede çocuğun icra edeceği düşünülürse elbette ki metin duruma göre şekillenecektir. Bu durumda çocuk psikolojisinin zorunu olanı unutabileceği ihtimalini de değerlendirmek gerekir. Bu manada daha önce de belirttiğim gibi zor metinlerden kesinlikle kaçınılması gerekir.Bu durum sadece izleyici konumunda değil, icracı konumundayken de önemini yitirmeyen bir özelliktir.İcra sırasında çocuk metni ezberinden unutabilir. Ona kendi yaratıcılığı ile metinden bağımsız ama metin hikâyesi ile bağımlı tamamlayıcı rolü sunmak önemlidir. Buradaki kasıt tamamen doğaçlama bir oyun sergilenmesi değildir. Çocuğun yaratma gücünü ortaya çıkarıcı onu harekete geçirici aktiviteler sunmaktır. Bu bakıma metine biraz esneklik payı bırakmak ve çocuğun bunu tamamlayabilme gücüne göre ayarlamak gerekir. Çocuk aklında yarattığını bir şekilde hareketlerine yansıtırsa performansı süresince bu küçük ayrıntı önemsenmez. Hatta başarılı bulunur. 

  1. Öykü yahut Masaldan Metin Oluşturma
Küçük yaş gurubu için daha çok taklide yönelik günlük yaşantıda karşılaşılan yahut doğaya ait hareketler ve seslerin (hayvan sesleri de buna dahil) taklidi metinlerde öykülenir. 
Orta yaş grubu için ilgi çekici bir masal yahut öykü metni hayal gücü ile donatılıp uygun hareketlerle oyun düzenine taşınır. Böylece çocuk nerede, ne zaman, nasıl neden bu şekilde eylemler gerçekleştirdiğini düşünecek ve sorgulayacaktır. Bu sayede daha etkili, ilgi çekici ve zevk verici çalışmalar yapılacaktır. 
Metin yazarları bu tarz metinleri oluştururken çok dikkatli olmalıdır. Seçilen öykü yahut masal değiştirmeye, düzenlenmeye, bazı yerlerin kaldırılmasına yahut eklenmesine, yeni fikirlerin de oyunun genel yapısına ve öngörülen düşünceye yedirilmesine uygun olmalıdır.
Bu tarz metinlere örnek olarak Nurhan Karadağ’ın “Tembel Memiş” ya da “Memiş Dayı” adlı eseri, Sıtkı Tekmen’in Nazım Hikmet'e ait olan “Sevdalı Bulut” hikâyesini çocuk tiyatrosuna çevirmesi, Sönmez Atasoy’un kaleme aldığı “Yedi Köyün Yargıcı” ve Anadolu masallarından yararlnan Hasan Erkek’in yazdığı “Sevgi Çemberi” gösterilebilir.[33]
  1. Hazır Bir Metnin İcrası 
Genç yahut erişkin yaş gurubu diye tabir edebileceğimiz 10-15 yaş gurubu katılımcılık konusunda aktiftir. Aynı zamanda eşli çalışmaya ve eleştirici olmaya açıktır. Hareket, dil becerisi, ritim duygusu, beden denetimi, hayali eşyaların kullanımı, kendine olan güven, seyirciyi etkileme, etkin doğaçlama, ince ayrıntılara yer verme vasıfları gelişmiş ve gelişmeye devam etmektedir. Sahneye tamamen etkisi altında bırakabilir. Ne yaptığının bilincinde olan bu yaş gurubu hazır bir metni çok rahat icra edebilir. Düz bir metindeki duygu ifadelerini ve derin konularını çok iyi kişileştirebilir ve vücut hareketlerine dökebilir. Yaş olarak olgunlaştıkça da tüm bu fiziksel ve ruhsal özellikler gelişeceği gibi teknik yönden de ustalaşma söz konusu olacaktır. Bu bakıma daha güçlü metinler yazılabilir.
Çocuk Tiyatrosu İşlevlerinin Metni Yazarken Değerlendirilmesi
En ön plana çıkan işlev eğlendirme işlevidir. Şüphesiz ki her çocuk hoşuna giden ve kendisini eğlendiren ortama ilgi duyar. Bu bakıma metin tiyatro yolu ile izleyicisini memnun etmeli onun gülme ve eğlenme dürtüsünü doyurmalıdır. Çocuklara bir konuyu zevkli ve eğlendirici bir yolla anlatılması adına tiyatroda müziğin ve dansın yeri de yadsınamaz. Ayrıca ülkelere ve bölgelere ait yerel danslar gibi aynı zamanda içeriğini danstan ve tiyatrodan alan Dans Tiyatrosu’nun da dikkat çekici ve etkileyici yönü bulunduğu unutulmamalıdır. Bu bakıma oluşturulan metinlerde, bu gibi hareket merkezli performanslara da yer verilmeli 

İkinci işlev ise eğitim ve kişilik oluşturma işlevidir. Metin çocuğun bir birey olarak sosyal çevredeki varlığını ve bu varlık içinde bulunduğu konumu, paylaşımcı olmayı, ahlakı, töreleri, insan ruhunu, toplumsal kuralları, dili, görgü kurallarını, tarihini, özbenini tanımak vb. pek çok temi öğrenmesini sağlar. Eğitim işlevi denince akıllara bir ideanın yahut bir fikrin empoze edilmesi gelmemelidir. Genel olarak metin yazarlarının yaptığı en büyük yanlışlık budur. Tiyatronun verdiği mesajlar, kelimelerin anlamları, sanat kavramının pekişmesi, kendini ifade etme yetisinin güçlenmesi, yaratma gücünün artması, eleştiri yetisinin artması, empati yapabilme gücünün gelişmesi, sorunları çözebilme kabiliyetinin artması vb. pek çok bireysel gelişimin sağlanması yönünde olmalıdır. Böylece çocuğun estetik duygusu ve sanat duygusu da gelişecektir.
Öğretici işlev ele alındığında ne yazık ki tarihte bu işlevin çok yanlış kullanıldığı gözlenmektedir. Özellikle tiyatro sanatının siyasi temellere bağlanması bu işlevi iyice içinden çıkılamaz bir hal almasına sebep olmuştur. Stalin döneminden örnek verecek olursak o dönemin siyasi görüşleri tiyatro metinlerine yansımış, insanlara siyasal fikirler empoze edilmiştir. Bu işlev ne yazık ki yanlış kullanılmış günümüzde de önemi kavranamamıştır. Öyle ki pek çok metin yazarımız sadece ideolojik yaklaşım olarak gördükleri bu işlevi düzeltmekten ve daha faydalı bir hale sokmaktan çok olması gerekenin bu olduğunu iddia etmişlerdir. Böylece günümüzde de pek bir önemi kalmamıştır.
Eleştirici işlev ise metinlerde çok ince bir çizgi doğrultusunda ilerler. Çocuk bazı şeylerin bilincindedir yahut daha önceden öğrendiği bazı değerler vardır. Tiyatro oynandıktan sonra çocuk bildiği ve yeni anlatımla öğrendiği bilgiyi kıyaslar. Böylelikle çocuk düşünmeye sevk edilir ve yeni bir bilgi ortaya çıkar. Çocuk artık sadece alıcı değil aynı zamanda üretici konumundadır. Böylece çocuk edilgenlikten (pasif) kurtulur ve etkin (aktif) olur.
Özgürlüğün aşılanması, kimlik oluşumu, problem çözme, yaratıcılık, kültürel farkındalığın sağlanması, tiyatro tarihinin öğrenimi, tiyatro üretme-katılma-izleme alışkanlığının kazanılması, estetik zevk almagibi işlevleri de vardır.[34]

Çocuğun Metinde Olan Yaratıcılığı
Çocuğun dünyası düşler evreni ise hayallerdir. Onun yaratım gücünün bir sınırı yoktur. Bu yaratıcı güç dışardan aldığını derin düzeyde işler ve büyük bir zenginlikle sunar. Bu hazine şüphesiz ki çocuğun bilinçaltında gizli bir şekilde bulunur. Bu hazineyi ortaya çıkarmak için bir etki gerekir. Bunun en iyi yöntemi de tiyatro ile bu gizli yeteneğin tetiklenmesidir. 
Çocuk zaten doğuştan yaratıcıdır. Üzerinde çalışılırsa doğru yönde geliştirilebilir. Ailesinden, çevresinden hatta ve hatta televizyondan gördüklerini hikâyeleştirir. Bir formatta ela alır. Hayal gücü ile belli roller üstlenir. Çocuğun oyun yaratma gücü de buradan gelir. O, henüz yazıya dökemese de soyut planı kurgulayabilir. Sonra da kurgusunu icra eder. Bu da bir bakıma yaratmadır. Böylece yazılı olmayan bir metne yani yeni yarattığına sadık kalarak icrasını gerçekleştirmiş olur. 
 Misafirlik, doktorculuk, esnaflık, evcilik gibi oyunlar çocuğun kurgu gücüyle hayat bulur.Çocuk başına koyduğu bir bez parçası ile gelin, bir kâğıt parçası ile kral olur. Bir objeyi birden fazla obje yerine kullanabilir. Örneğin; bir masa ev, mağara, çadır olabileceği gibi ters çevrildiğinde gemi, el arabası, taht, otomobil de olabilir. Çocuk basit ve yalın olanı üretir. Küçük aksesuarlarla bin bir role girebilir. Bu onun yaratıcılığını, hayal dünyasını, dünyayı farklı görme algısını, problem çözme ve ilişki kurma yetisini gösterir. Onun bu pratikliği metinlerde de işlev görür. Neyin nasıl anlatılacağı kurgulanırken bu gibi durumlar göz önüne alınır. 

Hayvan masalları, Nasreddin Hoca fıkraları, Grimm ve Andersen masalları metin olarak tiyatroya uyarlanmaya müsait eserlerdir. Özellikle yaratıcı-katılımcı çalışmalarda bunlara benzer resimler göstererek yahut bir kesit anlatılarak ve anlatımı yarıda keserek çocuklardan resim, dramatize etmek yahut karşılıklı konuşma şeklinde metin tamamlatılabilir. Böylece çocukların yaratım gücüne öne ayak oluna bilinir. Çocuk gerek hikâyenin kalan kısmını tamamlayarak, kendi yarattığı cümlelerle, içte gelen vücut hareketleriyle birleştirip olayı dramatize edebilir.Ayrıca grup içinde konuşmaya katılan diğer arkadaşlarından da manevi destek alan çocuk çekingenliği bırakıp konuşmaya ve gizli kalmış yeteneklerini meydana çıkarmaya başlar. Bu onun cesaretinin artması konusunda da yarar sağlar. 
Bazı yazarlar çocuğun bilinçdışından hareketle onun hayal dünyasından yararlanmak isterler. Bu bağlamda eserlerini çocuklarla birlikte yazmayı amaçlayan bir yazar sadece senaryonun yazımında değil oyunda kullanılacak görsel öğelerde de çocuğun fikrine başvurmalıdır. Çocuğun çizdiği resimler, kostümler, dekor, öykünün olay örgüsü, kahramanlar onun orijinal fikirlerini ortaya çıkaracak böylece çocuk yaratıcı olacaktır. Beklentiler doğrultusunda çocuğun yarattığı dünya kendisi ile ortak olan tüm yaş guruplarını etkileyecek en mükemmel sonuçları bize verecektir. 
Buna benzer bir çalışma Florida Üniversitesi’nde yapılmıştır. Profesyonel oyuncular bir tiyatro performansı sergilemiş ve bu icra sürecinde dekor ve giysi kullanılmamıştır. Ayrıca bir metne bağlı kalmadan doğaçlama yapılmıştır. Performans sonrası çocuklardan izledikleri tiyatro ile ilgili resim yapmaları istenmiştir. 
Metinlerdeki doğaüstü olaylar ilerde güncellik kazanabileceği unutulmamalıdır. Örneğin eski dönemde durum ve şartların yetersizliğine bağlı olarak aya ulaşılamamıştı. Fakat o dönem metinlerinde aya gitme temi işlenmişti. Günümüzde bu durum güncel bir nitelik kazanmıştır. Bu bağlamda çocuk metinleri hazırlanırken hayal gücünün sınırlarını belirlemek yanlıştır. Bir dönemin hayali o dönem çocuklarının icralarını ve ilerideki yaşantılarını etkileyeceği unutulmamalıdır. Bu bakıma yazılan metinler yeni ufuklar açmaya olanak sağlamalıdır.
Metinlerin Yaş, Çevre ve Cinsiyete Göre Değerlendirilmesi
Günümüze kadar yapılan tiyatro metni ile ilgili çalışmalarda çocuğun yaşına, cinsiyetine ve de çevresine ait çalışmalar pek azdır. Öyle ki çocukların ve büyüklerin tiyatro anlayışlarını karşılaştıran çalışmaları bir kenara koyarsak çocukların kendi arasındaki yaş, cinsiyet ve çevre faktörleri ele alınarak yapılan bir çalışma bizi çok verimli sonuçlara götürebilir. 

Çocukları kendi arasında değerlendirecek olursak yaş gurupları hakkında pek çok çalışma yapılmış ve pek çok ayırım söz konusu olmuştur. Fakat bu çalışmaların çoğunluğu daha öncede belirttiğimiz gibi birbirlerinden çok farklı sonuçlar yaratmış ve çok fazla yaş gruplamalarının oluşmasına neden olmuştur. Böyle bir karışıklığın içinde kendine yol çizmek isteyen yazarlarda 6-12 yaş dönemini yani genel itibari ile ilkokul çağındaki çocuk seyirciye seslenmekle çözüm yolunu bulmuştur. Fakat her yazar içinde bu durum söz konusu değildir. 
Yedi yaşın altındaki çocuklar hayal ile gerçeği tam ayırt edemez. Sahne için kurgulanmış korku ve şiddeti gerçekmiş gibi algılayabilir. Cansız nesnelere yüklenen insansı özellikleri ve olağan üstü varlıkları gerçek yaşamda da var olduğunu düşünebilir. Davranışın altındaki niyeti değil sonucu kavrar. Yani kötü karakter sahnenin bir köşesinde ödüllendirildiğinde bu çocuğa iyi bir şeymiş gibi gelebilir. Bu bakıma yedi yaşın altındaki çocuklar için metin oluşturulurken cadılı, cinli, perili, canavarlı, bol korkulu ve cansızların çokça kişileştirildiği karakterlerin yazımından kaçınılmalıdır. 
Yaş gruplarına göre metinlerin oluşturulması ve oluşturulmaması gerekliliği üzerine iki zıt görüş bulunmaktadır. Bu bakıma iki görüşünde kendine göre olumlu yönlerinin olduğu görülmektedir. Bu iki farklı görüşü de değerlendirmenin fayda vereceğini düşünmekteyim. Bu bakıma metnin yazım aşamasında, çocuğun gelişim dönemlerinin önemli olduğunu vurgulayan Pedagog rejisör Rasim Aşın ile Pedagog dramaturg Nurdan Özgür birlikte yazdıkları “Çocuk Tiyatrosuna Bakışımız” adlı makalelerinde 4-6, 7-9 ve 10-12 şeklinde çocukların pedagojik ve psikolojik değişimlerine göre yaş gruplarını ayırdığını görmekteyiz.[35]Zihin gelişimi açısından önemli çalışmaları bulunan Jean Piaget’te çocuğun 13 yaşından sonra bir yetişkin gibi düşünmeye başladığını söyler.Çocukların büyüme evresi sırasında sadece dış görünüş itibari ile değil zihinsel olarak ta gelişim ve değişim gösterdiği bir gerçektir. Her nasıl 4 yaşındaki çocuk ile 8 yaşındaki çocuğun vücut görünüşü büyümeye ve gelişmeye bağlı olarak fark yaratıyorsa aynı şekilde gelişim dönemleri ve uygulamaya hazır olduğu bilgileri kavrama gücüde fark yaratır. Örneğin, 4-6 yaş grubu iyi ve kötü kavramını henüz yeni yeni benimserken, 7-9 yaş grubu kötülüğün nedenini ve sonucunu, nasıl ortaya çıktığını kavrayabilir.

Aynı şekilde Dr. Gıyasettin Aytaş “Çocuk ve Tiyatro” adlı makalesinde bize üç yaş gurubu sunmaktadır. Bu guruplar okul öncesi 0-6 yaş arası çocuklar, İlköğretim birinci kademe 8-12 yaş arası çocuklar ve son olarak ta İlköğretim ikinci kademe 12-15 yaş arası çocukları kapsar.[36]Genel yargıya göre değerlendirecek olursam 0-7 yaş gurubu çocuklar oyuna katılmaktan büyük zevk duyarlar. Kostüm ve dekorlarda ağır şatafatlı şeyler görmek istemezler. Aşırı kavramlardan uzak durulup çocuğun hayal dünyasını kullanmasına yardımcı olunulmalıdır.  Bu dönemdeki çocuklarda taklit algısı çokça gelişmiştir. Etrafında kendine yakın bulduğu kimselerin rolüne kolaylıkla girdiği görülür. Öyle ki oyun dünyalarına da bu performanslarını taşırlar. Kimi zaman anne rolünü üstlenen küçük kızımız kimi zaman abla olur. Kimi zaman polis olan küçük oğlanımız ise kimi zaman otobüs şoförü olur. Merak duygusu onda dikkati arttırır ve yeni öğrendiği haber çocuğu heyecanlandırır. Bu durum onda uzun süreli bir fizyolojik ve psikolojik etki yaratır. Hayvan masalları, Nasreddin Hoca fıkraları, Grimm ve Andersen masalları bu dönem çocuklarına hitap eder.
8-10 yaş gurubuna baktığımızda ise çocuk okula yeni adapte olan çocuk neden ve sonuç arasında bir bağ kurabilme yeterliliğine sahiptir. Bu yaştaki çocukların genel eğilimleri gördükleri ve yaşadıkları her şeyi anlatmaya yöneliktir. Anlatım esnasında hal ve hareketleri kısmen de ses yapılarını anlattıkları olaya yahut konuşturdukları kişilere göre şekil aldığı görülmektedir. Hem etken hem edilgendir. Tüm sorularına yanıt arar. Tiyatro sayesinde çevreyi tanırlar. Sosyalleşme konusunda etkili olur. Gurup katılımları bu yaş grubu için çokça önem taşır. Topluluk içinde tek başına sesini çıkarmaktan korkan çocuk grupla birlikte daha katılımcı olur. Hayatının ilk altı yılını ben merkezi ile yaşayan çocuk yeni yeni insan duygularını ve düşüncelerini kavramaya başlar. Ben duygusu yavaş yavaş biz duygusuna dönüşmesinde tiyatro çok etkili bir türdür. Bu dönemdeki çocuk çocuksu kurgulardan hoşlanmaz. Fazla abartısı olmaya, sade, ezberi kolay, kurgusu iyi tasarlanmış çalışmalar şüphesiz ki hoşuna gidecektir.
10-17 yaş gurubu tam olarak ne çocuk ne de tam olarak yetişkin tiyatrosu içerisinde değerlendirilir. Geçiş aşamasını yaşayan bu dönem çocukları sahnede ilk iki grupta olduğu gibi doğaçlamaya ve hayal gücüne dayalı değil daha gerçekçi konulara değinen metinlerin icrasını bekler. Ruh yapısı kimi zaman yetişkine kimi zaman da çocuğa yakın olan bu geçiş dönemi için metin hazırlamak oldukça zor bir iştir. Bazen saniyelik duygu değişimleri bile yaşayan bu gurup beğenilme isteği ile icralarını gerçekleştirirler. Hem kendilerinin hem de performanslarının beğenilmesi bu yaş gurubu için özgüven arttırıcı noktalardır.Lise sıralarında okuyan bu dönem çocukları Moliere yahut Shakespeare gibi daha oturaklı metinleri icra edebilirler.Metine iyice yedirilmiş fikirler ve rolün taşıdığı şahsi düşüncüleri çok iyi kavrayabilirler. Bu yaş grubu dönemin rağbet gören bay, bayan ünlüleri taklit ettiği de görülmektedir. Bu bakıma tiyatro metinleri çocuğun yaş rubuna göre düzenlenmelidir. Tüm çocuklar için ortak bir metin yazımı söz konusu değildir.

Diğer görüşe göre durumu ele alırsak; tiyatro metinleri sahnede işlenirken çocuğun bireysel olarak bir takım korkuları yahut endişeleri ortaya çıkabilir. Bilinçaltının verdiği bu tepkiye karşılık çocuk sahnede gördüğü bir rolden etkilense veyahut korksa dahi bunu direk bloke etmeden gösterebilir. Çocuk cesurdur. Etrafındaki insanların ona gülmesinden çekinmezler. Bu bakıma duygularını olduğu gibi aktarabilir. Fakat yapılan bazı denemeler sonucu çocuğun, salondaki yaşıt yahut biraz büyük çocukların verdiği somut tepkiye ayak uydurduğu gözlemlenir. Aynı şekilde her yaş gurubu kendine ait bir geçekliği bulunur. Bu durumda metindeki bazı kısımlar belli bir yaş için bir anlam ifade etmeyip bir iki yaş üstündeki bir çocuk için daha anlamlı gelebilir. Bu gibi durumlar için salonun belli bir yaş grubuna göre hazırlanmaması uygundur. Çocuk kendisinden yaşça büyük yahut yaşıt bir kimsenin güldüğü yerleri görüp kendisi de bu gruba katılır ve böylece oluşabilecek korkular da yenilir. Çocuk bu sayede toplumdan güç alır ve başarıya verdikleri değer artar. Söz gelimi aynı yaştaki çocukların cinsiyet farklılıkları bile bir tiyatro metininden alınan zevk için farklılık yaratabilir. Örneğin 9-10 yaş gurubu erkek çocukları daha güçlü hayal gücüne sahipken aynı yaş gurubundaki kız çocukları olgunlaşmaya, ergen yahut ergin döneme girmeye başlamıştır. Düşünce yetisi açısından oluşan bu değişiklik bile aynı metinden alınan zevki farklı kılacağı göz önünde tutulursa öne sürdüğümüz bu fikir değerlendirecek öneme sahiptir. Çünkü bireysel metin yazımı karşılanması olanaksız bir ütopyadır. 
Çevrenin durumuna ayak uydurmaya çalışan çocuk sosyal durumun elverişine göre davranışlarını sergilemektedir. Örneğin toplumdaki kadın imajı ve bulunduğu konuma göre erkeğin daha sosyal statüye sahip olması tiyatroda başrolün erkeğe verilmesi ile açıklanabilir. Bir gösterim sonrası kız çocuğuna rol icabı hangisinin yerinde olmak istediği sorulsa başkahraman erkek ise ondan sonra en yetkin kız rolünde kim varsa o olmak istediği gözlemlenir. Aslında her çocuk en yetkin ve hareketli, sonunda ödülü kazanan başkahraman olmak ister. Fakat çevresel şartlar çocuğa bu yönden sınırlar çizer. Metin yazımı sırasında çevre evreni geniş tutulmalıdır. Çevrenin koşulları, beklentileri doğurur ve metin bu beklentileri karşılamalıdır. 
Sosyo-ekonomik şartlara baktığımızda çocukların geldiği ailelerin ekonomik durumuna göre tiyatrodaki verdikleri tepkiler değişmektedir. Büyük şehirlerde yetişmiş çocuklar daha küçük ve mütevazı yerlerde yetişmiş çocuklara göre yapısı gereği daha olgun ve hareketlidirler. Bu yaş ve cinsiyet ayrımından çok sosyal, ekonomik ve kültürel ayırım söz konusudur. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan çocukların daha mütevazı oldukları gözlemlenmiştir. Bu tarz çocuklar bilgiyi, yeni gelen haberi merak eder. Gürültücü olmaktan çok susar ve pür dikkat seyreder. Metin bu iki kitleyi de göz önüne almalıdır. Toplumun tabaka özelliklerine ve seyircisine ayak uydurması gerekir. 

Çocuk hangi yaşta olursa olsun yahut zekâ düzeyi, sosyo-kültürel-ekonomik şartları, çevre faktörü, cinsiyeti ne olursa olsun önemli olan metinde ona verilmek istenen mesajdır. Onları bir sınıfa sokmak veyahut kategorize etme çalışmaları ne derece doğru olup olmadığı konusu tartışılmaya açıktır. Fakat her ne olursa olsun şu kesindir ki çocukların ruhuna hitap edebilmek için metin yazarları, psikologlar, pedagoglar, yazarlar, oyuncular ve animatörler birlikte çalışıp hareket etmelidir.
Çocuk tiyatrosunu yetişkin tiyatrosu metinlerinin basitleştirilmiş bir hali olarak gören bir anlayış kesinlikle yanlıştır. Gerek tekniği gerek amacı ve içeriği olsun çocuk tiyatrosu genel tiyatronun içinde yer alan bir koldur. Fakat genel tiyatro metinlerinin basite indirgenmiş bir hali değildir. Büyük tiyatrosunu izleyen bir çocuk fizyolojik ve psikolojik gelişimini henüz tam tamamlayamadığı için bazı sahnelere yahut kelime guruplarına anlam veremese de geneline dair bir fikri oluşur. Bu olaylar zinciri ve hareket onu heyecanlandırır ve tiyatrodan zevk almaya devam eder. Yani çocuk, çocuk tiyatrosundan zevk alabileceği gibi büyük tiyatrosundan da zevk alabilir. Fakat unutulmaması gereken nokta şudur ki çocuk yükü taşıyamadığı yerde pes edecektir.  
Burada akıllara şu soru gelmektedir. Büyükler için tiyatro ve çocuklar için tiyatro arasındaki fark nedir. Genel tabir ile icra edilen bir tiyatro hem büyüklere hem de çocuklara hitap edemez mi. Elbette ki hitap edecektir. Çocuk kendisine yakın bulduğu ve eğlendiği tüm sahneleri hafızasına kaydedecektir. Fakat performansın tamamı değerlendirildiğinde çocuğun büyükler kadar zevk almadığı da gözlenecektir. Çünkü çocuk kendi evreni ile kavramaya çalışacak ve zor bulduğu yerleri bir mana veremeden atlayacaktır. 
Yetişkin bir kişinin bedensel özellikleri, duygusal özellikleri, düşünsel özellikleri ve düş gücünün özellikleriyle bir çocuğun bedensel özellikleri, duygusal özellikleri, düşünsel özellikleri ve düş gücünün özellikleri arasında büyük farklar vardır. Bu bakıma yetişkin için yazılan tiyatro metnini çocuklara aktarırken üç yöntem (adaptasyon) kullanılır. Ya metin aynen bırakılır fakat çocuğun bildiği kelimeler üzerinden anlatılır, ya metin genişletilir böylece çocuğun bilemeyeceği düşünülen kelimeler (metinde geçen bir başkent, tarihi kimlik vs.) yahut sahnede gösterilmeyen ve izleyicinin kurgusuna bırakılmış kısımlar eklenir, ya da metin kısaltılır ve özü veren belli başlı sahneler canlandırılır.   
Son Notlar
Çocuklara doğaçlama, düzenleme, yeniden yaratma, özgürce hareket etme, eğlenme, eğitme gibi pek çok yararlı olanak sunan tiyatro, bünyesine hareketi, müziği, dansı ve oyunculuğu da alarak çok geniş bir sanat ve anlatım gücüne sahiptir. 
Kuklalar hayal dünyası ile gerçek dünya arasında köprü kurmuş çocuğa en çok hitab eden türdür. Bu bağlamda kukla oynatıcısını yok sayarak dikkatle dinleyen çocuk annesinin yahut babasının vereceği nasihatten daha fazlasını bu cansız oyunculardan öğrenebilir. Çocuk kendisinden uzun ve büyük ebattaki bir kişiden nasihat almaktan hoşlanmaz. Onun boyutunda yahut daha küçük ebatlardaki kişi veya varlıklarla etkileşimi daha etkindir. Küçük yaş grubu daha çok ta okul öncesi grubunu etkisi altında bırakmaktadır. İpli kukla ve el kuklaları tam olarak bu görevleri üstlenir. Çocuğun ilgisini çekebilmek amacıyla el, yüzük, parmak, ip, gölge, avuç, masa olarak farklı türleri bulunur.[37]Bu bağlamda metinler de bu kuklalara göre hazırlanır. Burada hareket noktası kısıtlı olduğundan iş kelime ve dil bilgisine, mesajı doğru iletmeye ve etkin dil kullanımına kalmaktadır. 
Tarih içinde tiyatro metinlerine bakıldığında ise en az elli yıl öncesi yapılan çalışmalarla yetinmekteyiz. Hatta tiyatroya olan ilgi bakımından günümüz değerlendirildiği zaman o dönemler (1940’lar) altın çağını yaşamış diyebiliriz. Tiyatro sahasına çok geç ilgi gösteren ülkeler bile bu gün bizden çok ileri durumdadırlar. Bu bakıma devlet ve özel kuruluşlar biraz olsun sorumluluk almalı. Öyle ki Türkiye sınırları içerisinde yasal ödenekli bir çocuk tiyatrosu kurumu dahi yoktur. Çocuğa verilen değer ve önem devlet tarafında desteklediğinde yapılacak şenlikler, festivaller, turneler ve organizasyonlar kapsamında daha önce sahne dahi görmemiş pek çok küçük insanlarımıza yenidünyaları tanıtabiliriz. Bu bakıma özel tiyatrolar da kendi sorunlarını (metin, mekân, yetişmiş eleman, kaynak, vergiler, ödenekler, iş güvencesizliği vs.) çözmeli ve işi ticarete değil sevgiye dökmelidir. 

Tiyatronun sonucu kadar süreci de önemlidir. Çocuklar metni icra ederken özanlatım, yaratma gücü, gurup çalışması, katılım, özendirmek, topluluğa hitap edebilme, özgür olabilme, fizyolojik ve psikolojik gelişme, sosyal katılım gibi pek çok işlevler kazanır. Gurup ile birlikte hareket etme çocuğa dayanışmayı öğretir. Tiyatro faaliyetinde birlikte görev alan çocuklar birlikte başarmanın ve dayanışmanın zevkine varır. Birbirine destek olan bu kişiler paylaşımcı olmayı öğrenir. Tek çocuk olarak büyümüş kişiler dahi ekip içinde yer aldıktan sonra uyumsuz davranışları bırakmış ve paylaşmayı öğrenmişlerdir. 
Okullarda bir ders formatında anlatılmaya başlanan fakat tarih içerisinde bu uygulamadan vaz geçilen tiyatro dersleri müfredata tekrardan alınmalı ve bir ders formatıyla tekrardan işlenmelidir. Çocuklara önce tiyatro zevki aşılamalı. Sonra da yaratıcı güçleri attırılmalı. Verilen eğitim konseptine sadece tiyatronun icrası değil tiyatro metinin yazımı da eklenmelidir. Daha kreşle başlayan bu süreç üniversite düzeyine kadar her yaş grubuna göre iyi ayarlanmalı ve bilinçli bir şekilde uygulanmalıdır. 
Tiyatro yazarları ün ve para yönünden daha kazançlı gördükleri için büyüklere tiyatro yazarlar. Hâlbuki çocuk tiyatrosu yazmak zorluklarla dolu bir iştir. Yazarın kendini çocuklara adaması, onun fizyolojik ve psikolojik eğilimini bilmesi, bu konularda yeterli eğitimi almış olması, nasıl bilgi verileceğini bilmesi, çocuk ruhunu tanıması, sanat gücü ve yaratma gücünün bulunması gerekir. Sayıca az da olsa bu donanıma sahip yazalar vardır. Batıda ise psikologlar, pedagoglar, sosyologlar, oyuncular ve yönetmen dayanışmasıyla metinler hazırlanmaktadır.

Türkiye’de çocuk tiyatrosu üzerine yapılan çalışmalar ne yazık ki çok azdır. Daha gençlik tiyatrosunu bile çocuk tiyatrosu kapsamında ele almaktayız. Hatta hazırlanan metin bile vasat haldeyken bu metnin sahnelenmesi sırasında uyulması gereken kurallar bile daha belirlenememiştir. Öncelikli iş bilimsel ve tematik çalışmalar ile bu konuda bilgili kişilerden yardım alınarak özgün metinler oluşturmaktır. Bu ilk adım daha da atılamazsa günümüzde olduğu gibi pek çok çocuk tiyatrosunun büyükler tarafından anlaşılamaması durumu devam edecektir. 
Ne yazık ki tiyatro metinlerimiz yetişkinlerin gözüyle ve yetişkinlere ait tiyatro bilgisiyle yazılıyor. Metin yazarlarımızda kendi çocukluk anılarından yola çıkarak eser yazmaktansa çocuk yahut erginle birlikte eser yazmalıdır. Bunu yaparken de çocuk psikolojisini, çocuğun gelişim evrelerini, toplumun sosyal ve ekonomik yapısını göz önüne almalıdır. Aksi halde öz ve biçim olarak çocuktan uzak, onun dünyasını yansıtmayan, donmuş tema ve kurguların zorlayıcı gücü ile hazırlanmış metinler çocuğu bıktırır. Ondaki hayal gücünün ve taklit özgünlüğünün önüne ket vurup genel tiyatro zevkini başlamadan sonlandırır.  
Tiyatro oyuncuları ve yazarları çocukları sevmeli, onların ruh dünyalarına hitap etmelidir. Ayrıca performanslarının yapmacıklıktan uzak, doğal bir güzelliğe sahip olması gerekir. Sadece çocuk yahut erginle birlikte metin yazmakla mükemmele ulaşılmış olunmaz. Yaş ve gelişim dönemlerine göre pedagojik danışman, çocuk gelişim uzmanı, pedagog ve yazarın birlikte kaleme aldığı metin daha sonra pedagog rejisör tarafından sahneye uyarlanmalıdır. Bu bir ütopya değil gerekliliktir. 
Sahnelenecek metinler önce çocuklara okunup onlarla tartışılmalı. Daha sonra prova çalışmalarına başlanmalıdır. Çocuk diliyle yazılan ve çocukları anlatan metinler bu bakıma büyük başarılara imza atacağı şüphesizdir. Bu bakıma metin yazma işi birkaç aşamadan geçmektedir. Önce çocukla yahut erginle bir saha çalışması yapma sonra alanında uzman kişilerle tekrardan metni yaratma ve son olarak sahneleme öncesi çocuklarla tartışılıp prova yapma şeklinde olmalıdır. Tüm bu işlemler tamamlandıktan sonra yazar metnini iki kez okumalıdır. Önce okuma sırasında metinindeki karakterlerin yerine geçerek hayalinde oyunu canlandırmalı, daha sonra kendini seyirci koltuğuna oturtup metinindeki her sahneyi hayalinde kurduğu sahnede izler gibi okumalıdır.Bütün bu aşamalarda yazarın metini tekrar tekrar yaratacağı unutulmamalıdır. Bu nedenle tüm bu çalışmalar doğrultusunda yapılan metinler,tek bir kalemden çıkacak metine göre daha verimli olacağı şüphesizdir.

Çocuk için amaçlayıp büyük için tiyatro metni yazmayalım. Unutmayalım ki sevginin ve aşkın çirkin bir yaratığı bile güzel bir prense çevirdiğine inanan çocuk masallarımızdan uyarlanan tiyatrolar büyük bir kaosun ortasında kalan ve birbirini katleden insanlarımıza çocukların küçük bir mesajıdır. Belki de bu noktada yapılması gereken çocuklar için yazılan metinlerin büyüklere sergilenmesidir. Aşkı, sevgiyi, dostluğu, paylaşmayı, yardım etmeyi vb. unutulan pek çok niteliği büyüklere hatırlatılır. Böylece çirkinleşen bir dünyayı güzel bir evrene çevirebiliriz.
Tiyatronun ruhu tatmin etme sanatı olduğunu unutmamak gerekir. Günümüzde cebi tatmin etme sanatına dönüşmesi tiyatro adına vahim bir durumdur. Parayla çocukların ruhunun alınmayacağını kanıtlamak gerekir. Aileler çocuklarını götürdükleri oyunları iyice değerlendirmeli ve seçmelidir. Sadece zaman dolsun, ortamı değişsin, değişiklik olsun gibi pek çok sebebe bağlayıp çocuğu direk bilmediği bir suya atmak katillikten başka bir şey değildir. Ailenin bu bakıma bilinçlenmesi, çocuğun izlemesi planlanan tiyatronun niteliğini araştırması ve aniden karar vermemesi gerekir. 
KAYNAKÇA
[1]And, Metin “İlköğretimde Tiyatro” http://sanatkop.com/index.php/ilkogretimde-tiyatro-doc-dr-metin-and/ [Erişim 09.03.2014]
[2]And, Metin “İlköğretimde Tiyatro” http://sanatkop.com/index.php/ilkogretimde-tiyatro-doc-dr-metin-and/ [Erişim 09.03.2014]
[3]And, Metin “İlköğretimde Tiyatro” http://sanatkop.com/index.php/ilkogretimde-tiyatro-doc-dr-metin-and/ [Erişim 10.03.2014] 
[4]And, Metin “İlköğretimde Tiyatro” http://sanatkop.com/index.php/ilkogretimde-tiyatro-doc-dr-metin-and/ [Erişim 10.03.2014] 
[5]Kırgel, Özlem (2001). “Çocuk Tiyatrosu” http://tiyatromie.com/cocuk-tiyatrosu-bilgi.html [Erişim 16.03.2014]

[6] “Çocuk Tiyatrosunun Tarihçesi” http://patiyosanat.com/?pnum=64&pt=%C3%87ocuk%20Tiyatrosu%27nun%20Tarih%C3%A7esi [Erişim 16.03.2014]
[7]“Çocuk Tiyatrosu” http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=124 [Erişim 16.03.2014]
[8]Kırgel, Özlem (2001). “Çocuk Tiyatrosu” http://tiyatromie.com/cocuk-tiyatrosu-bilgi.html [Erişim 16.03.2014]
[9]Kırgel, Özlem (2001). “Çocuk Tiyatrosu” http://tiyatromie.com/cocuk-tiyatrosu-bilgi.html [Erişim 16.03.2014]
[10]Kırgel, Özlem (2001). “Çocuk Tiyatrosu” http://tiyatromie.com/cocuk-tiyatrosu-bilgi.html [Erişim 16.03.2014]
[11] Elmas, Yılmaz. “Çocuk Eğitiminde Tiyatro” http://www.egitimsen.org.tr/ekler/f3353ae5ec3277f796cff95211bed3e_ek.pdf [Erişim 16.03.2014] s.47
[12]Oğuzkan, A. Ferhan (1983). Yerli ve Yabancı Yazarlardan Örneklerle Çocuk Edebiyatı, Ankara, Emel Matbaa, s.252
[13] Sınar, Alev (2006). “Türkiye’de Çocuk Edebiyatı Çalışmaları”, http://sosyaldergi.usak.edu.tr/DergiDosyalar/43585968_2nolusayi1.pdf [Erişim: 21.03.2014] s.189
[14] Sınar, Alev (2006). “Türkiye’de Çocuk Edebiyatı Çalışmaları”, http://sosyaldergi.usak.edu.tr/DergiDosyalar/43585968_2nolusayi1.pdf [Erişim: 21.03.2014] s.187
[15] Şimşek, Tacettin (2012). Kuramdan Uygulamaya Çocuk Edebiyatı El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayınları, 2.Baskı.s.317
[16]Sınar, Alev (2006). “Türkiye’de Çocuk Edebiyatı Çalışmaları”, http://sosyaldergi.usak.edu.tr/DergiDosyalar/43585968_2nolusayi1.pdf [Erişim: 21.03.2014] s.187
[17]“Türkiye’de Çocuk ve Gençlik Tiyatrosunun Tarihçesi” http://forum.xn--edebiyatgretmeni-twb.net/turkiyede-cocuk-ve-genclik-tiyatrosunun-tarihcesi-t14631.0.html;new [Erişim 16.03.2014]
[18] Elmas, Yılmaz. “Çocuk Eğitiminde Tiyatro” http://www.egitimsen.org.tr/ekler/f3353ae5ec3277f796cff95211bed3e_ek.pdf [Erişim 16.03.2014] s.48
[19] “Türkiye’de Çocuk ve Gençlik Tiyatrosunun Tarihçesi” http://forum.xn--edebiyatgretmeni-twb.net/turkiyede-cocuk-ve-genclik-tiyatrosunun-tarihcesi-t14631.0.html;new [Erişim 16.03.2014]
[20] Şimşek, Tacettin (2012). Kuramdan Uygulamaya Çocuk Edebiyatı El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayınları, 2.Baskı. s.317
[21] Şimşek, Tacettin (2012). Kuramdan Uygulamaya Çocuk Edebiyatı El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayınları, 2.Baskı. s.317
[22 ] “Türkiye’de Çocuk ve Gençlik Tiyatrosunun Tarihçesi” http://forum.xn--edebiyatgretmeni-twb.net/turkiyede-cocuk-ve-genclik-tiyatrosunun-tarihcesi-t14631.0.html;new [Erişim 16.03.2014]
[23] Şimşek, Tacettin (2012). Kuramdan Uygulamaya Çocuk Edebiyatı El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayınları, 2.Baskı. s.317
[24] “Türkiye’de Çocuk ve Gençlik Tiyatrosunun Tarihçesi” http://forum.xn--edebiyatgretmeni-twb.net/turkiyede-cocuk-ve-genclik-tiyatrosunun-tarihcesi-t14631.0.html;new [Erişim 16.03.2014]
[25] “Türkiye’de Çocuk ve Gençlik Tiyatrosunun Tarihçesi” http://forum.xn--edebiyatgretmeni-twb.net/turkiyede-cocuk-ve-genclik-tiyatrosunun-tarihcesi-t14631.0.html;new [Erişim 16.03.2014]
[26] “Türkiye’de Çocuk ve Gençlik Tiyatrosunun Tarihçesi” http://forum.xn--edebiyatgretmeni-twb.net/turkiyede-cocuk-ve-genclik-tiyatrosunun-tarihcesi-t14631.0.html;new [Erişim 16.03.2014]
[27] Şimşek, Tacettin (2012). Kuramdan Uygulamaya Çocuk Edebiyatı El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayınları, 2.Baskı. s.317
[28] “Türkiye’de Çocuk ve Gençlik Tiyatrosunun Tarihçesi” http://forum.xn--edebiyatgretmeni-twb.net/turkiyede-cocuk-ve-genclik-tiyatrosunun-tarihcesi-t14631.0.html;new [Erişim 16.03.2014]
[29]Oğuzkan, A. Ferhan (1983). Yerli ve Yabancı Yazarlardan Örneklerle Çocuk Edebiyatı, Ankara, Emel Matbaa, s.254
[30]Samurçay, Neriman. “Çocuk Psikolojisi Açısından Tiyatro”, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/13/1160/13660.pdf [Erişim 16.03.2014] s.116
[31]Samurçay, Neriman. “Çocuk Psikolojisi Açısından Tiyatro”, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/13/1160/13660.pdf [Erişim 16.03.2014] s.116
[32]And, Metin “İlköğretimde Tiyatro” http://sanatkop.com/index.php/ilkogretimde-tiyatro-doc-dr-metin-and/ [Erişim 09.03.2014]
[33] Sağlam, Yusuf “Türkiye’de Çocuk Tiyatrosu ve Ankara Deneme Sahnesi Çocuk Oyunu Anlayışı” http://www.ads.org.tr/?p=5287 [Erişim 16.03.2014]

[34] Şimşek, Tacettin (2012). Kuramdan Uygulamaya Çocuk Edebiyatı El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayınları, 2.Baskı. s. 318-319

[35] Aşın, Rasim;Özgür, Nurdan “Çocuk Tiyatrosuna Bakışımız” http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=1672 [Erişim 16.03.2014]

[36] Aytaş, Gıyasettin “Çocuk ve Tiyatro” http://w3.gazi.edu.tr/~giyaytas/cucukvetiyatro.htm [Erişim 10.03.2014]
[37] Şimşek, Tacettin (2012). Kuramdan Uygulamaya Çocuk Edebiyatı El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayınları, 2.Baskı. s. 74
***
Demiray, Kemal (1971), Türkçe Çocuk Edebiyatı, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi
Oğuzkan, A. Ferhan (1983), Yerli ve Yabancı Yazarlardan Örneklerle Çocuk Edebiyatı, Ankara: Emel Matbaa
Öztürk Samur, Ayşe (2011), Çocuk Edebiyatı ve Medya, Ankara: Vize Yayınları
Şimşek, Tacettin (2012). Kuramdan Uygulamaya Çocuk Edebiyatı El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayınları, 2.Baskı.
***
Buttanrı, Müzeyyen; Erkek,Hasan. “Türk Tiyatrosu” http://eogrenme.anadolu.edu.tr/eKitap/tiy402u.pdf [Erişim 10.03.2014]
Elmas, Yılmaz. “Çocuk Eğitiminde Tiyatro” http://www.egitimsen.org.tr/ekler/f3353ae5ec3277f796cff95211bed3e_ek.pdf [Erişim 16.03.2014]
Samurçay, Neriman. “Çocuk Psikolojisi Açısından Tiyatro”, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/13/1160/13660.pdf [Erişim 16.03.2014]
Sınar, Alev (2006). “Türkiye’de Çocuk Edebiyatı Çalışmaları”, http://sosyaldergi.usak.edu.tr/DergiDosyalar/43585968_2nolusayi1.pdf [Erişim: 21.03.2014]
***
“Çocuk tiyatroları” http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87ocuk_tiyatrolar%C4%B1 [Erişim 16.03.2014]
“Çocuk tiyatrosu”  http://egitimedair.net/index.php/genel-kultur/2782-cocuk-tiyatrosu [Erişim 14.03.2014]
“Tiyatro” http://tr.wikipedia.org/wiki/Tiyatro [Erişim 09.03.2014]
“Türkiye’de Çocuk ve Gençlik Tiyatrosunun Tarihçesi” http://www.cicicee.com/turkiye%E2%80%99de-cocuk-ve-genclik-tiyatrosunun-tarihcesi-1827 [Erişim 16.03.2014]
And, Metin “İlköğretimde Tiyatro” http://sanatkop.com/index.php/ilkogretimde-tiyatro-doc-dr-metin-and/ [Erişim 09.03.2014]
ASSİTEJ resmi sayfası: http://www.assitej.org.tr/Hakkimizda.aspx [Erişim 06.03.2014]
Aşın, Rasim; Özgür, Nurdan “Çocuk Tiyatrosuna Bakışımız” http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=1672 [Erişim 16.03.2014]
Aşın, Rasim; Özgür, Nurdan “Çocuk Tiyatrosuna Bakışımız” http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=1672 [Erişim 16.03.2014]
Aytaş, Gıyasettin “Çocuk ve Tiyatro” http://w3.gazi.edu.tr/~giyaytas/cucukvetiyatro.htm [Erişim 10.03.2014]
Aytaş, Gıyasettin “Çocuk ve Tiyatro” http://w3.gazi.edu.tr/~giyaytas/cucukvetiyatro.htm [Erişim 10.03.2014]
Eritenel, Nevin “Çocuk Tiyatrosunda Hareket” http://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/index/search/authors/view?firstName=Nevin&middleName&lastName=Eritenel&affiliation&country [Erişim 07.03.2014]
Kırgel, Özlem (2001). “Çocuk Tiyatrosu” http://tiyatromie.com/cocuk-tiyatrosu-bilgi.html [Erişim 16.03.2014]
Sağlam, Yusuf “Türkiye’de Çocuk Tiyatrosu ve Ankara Deneme Sahnesi Çocuk Oyunu Anlayışı”http://www.ads.org.tr/?p=5287 [Erişim 16.03.2014]
Şener, Sevda “Nasıl Bir Çocuk Tiyatrosu”http://www.halksahnesi.org/yazilar/nasilbir_cocuk_tiyatrosu/nasilbir_cocuk_tiyatrosu.htm [Erişim 08.03.2014]






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şinasi'nin "Münacaat" şiirinin beyitleri ve açıklamaları

MÜNACAT ŞİİRİNİN ÇEVİRİSİ

DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ HAN DESTANINDAKİ MOTİFLER