Vladimir
Propp (1895-1970) Rus Biçimciliği ve Moskova
EDA BAŞPINAR
Dilbilimi
alana Rusların dünyayı etkilediği tarihler şüphesiz ki 1915 ile 1930 yılları
arası olmuştur. Bu yıllar arasında iki büyük koldan yürümüş olan çalışmalardan öncelikli
olan Moskova Dilbilim Okulu (Moskova-1915) ikincisi ise Opayaz Derneği
(Petersburg-1916)dir. 1960’larda ortaya çıkacak Fransız yapısalcıları da
etkilemişlerdir. Fütürizm (gerçekçilik akımı) den de etkilenmişlerdir. 1930
yılında devlet siyasetine ters düşüp temsilcileri ülke dışına sürülmesiyle yurt
dışında da yayılmıştır.
Başını
Osip Brik’in çektiği topluluğun diğer önemli isimleri ise; Vladimir Propp,
Roman Jacobson, Boris Eyhenbaum, Viktor Şklovski, Yuri Tinyanov, Boris
Tomaşevski, Victor Vinogradov’dur.
Biçimsel
açıdan;
1- Anlamdan
çok biçime önem verildi.
2- Yazı
merkeze alındı. Böylece eser; yazarı, dönemin siyasi, sosyal, ekonomik, politik
vs. durumları yönünden incelendi. Metnin iç öğelerine önem verildi.
3- Yazı
incelemeleri ve eleştirisi esere dönük oldu.
4- Yazı
asla öznel olmamalı, kendi içinde bir bütün teşkil etmeli ilkesi kabul edildi.
5- Metinler
kendi içinde birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili dinamikli bir bütünlülük
oluşturmalı, bilimsel ilkeler ile değerlendirilmelidir.
6- Metinlerin
birbirleriyle olan ilişkileri, biçimsel açıdan en eski temel yapıları
incelenir.
7- Metinler
arasılık her dönemde olur. Böylece biçimlerin evrimi tarih içinde
incelenebilir. Geçmişi yok sayılarak hiçbir biçim doğru şekilde incelenmez. Yeni
bir biçim aslında kendinden önceki unutulmuş biçimlerin yeniden gündeme
gelmesiyle oluşur, yeni bir yaratım değildir.
8- Şiir
dili ile gündelik dili ayrılır. Metinler üzerindeki kullanımından yola çıkarak
şiir dilinin farklı olmasına sebep olan özelliklere ostranenie (alışılmışın
dışındakini yapıp farkındalık yaratma manasına gelir) kelimesini kullanmıştır. Bireyde
hoş duygu uyandırmasının sebebi de bu gündelik dilden ayrı ve alışılmadık
olmasıdır.
9- Şiir
açısından dize ve ritim üzerinde de durulmuştur. İmge konusunda fütüristlerle
birlikte simgecilerin görüşünü reddederler. İmgeyi merkeze almazlar. Şiir
yalnızca imgeler orkestrası değildir. Bu
bağlamda ses hem tek başına anlamı olan ve his uyandıran bir şey olmakla
birlikte hem de şiirin orkestrasına yani anlam dünyasına da katılıp birlikte
coşkun bir müzikle de okuyucuda his uyandırır. Ölçü- vezin kelimelerini gereç
kelimesi ile karşılarlar. Bu bağlamda ritime de büyük önem verirler.
10- Metinlerin
yazılı sebebi gerçeği doğrudan vermek yerine yeniden düzenleyerek farklı
algılatmaktır.
11-
Roman ve hikâye incelemelerinde de
ostranenie kavramı önemlidir. Ayrıca fabula dedikleri kronolojik olay örgüsü
ile syuzhet denilen olay sırasını yazarın belirlediği düzenekler vardır.
Biçime
bu denli önem vermeleri açısından kendilerine yapılan eleştiriler “biçimci” adı
ile olmuş ve bu isim topluluğa yerleşmiş artık onlar Rus Biçiciler olarak
adlandırılır olmuşlardır.
Leningrad'da
1928 yılında Vladimir Yakovlieviç Propp,
tarafından "Morfologiya Skazki" (Masalın
Biçimbilimi) yayımlanmıştır. Bu eser biçim bilim adına önem arz etmektedir.
Eserde olağanüstü masalları yapı bakımından incelemeyi hedeflemiştir. Bu
bağlamda tam olarak 100 masal üzerinde çalışmış ve bu masalları da A. N.
Afanasyev'in derlediği Rus Halk Masalları' ndaki 50-15O numaraları arasından
seçmiştir. Amacı bu 100 masalda da ortak işlevleri ortaya koymak olan Propp
öncelikle her masalda bulunan sabit işlevleri belirleyip en temele (meselenin
en köküne) inmiş ve bu masalları birbirleriyle karşılaştırmıştır.
Propp’a
göre aslında tüm dünyadaki masalları aynı bir bina gibi düşünmek gerekmektedir.
Bitmiş hali hangi kültürü yahut dönemi yansıtıyor olursa olsun binalar temelde
demir, çimento, kum ve su gibi belli başlı ortak harçlardan doğmaktadır. Tıpkı
binalar gibi masalların da inşasında benzer ve farklı maddeler bulunmaktadır. Propp
eldeki ortak (benzer) harçlara yani maddelere (hareketlere) “fonksiyon”
ismini verir. Masallarda bulunan ortak fonksiyonlarının da tam olarak 31 tane
olduğunu söyler. Temel anlatı birimi olarak kabul ettiği işlevler/
fonksiyonlar masalın temel bölümlerini oluşturup değişmez özellik gösteren unsurlardır.
Önceki işlevi, sonraki işleve bağlayan
unsura ise “yardımcı öğeler” adını verir. § simgesiyle belirtilir.
Vladimir
Propp'un masallarda tespit ettiği 31 işlevi size sunarken de İsmail Abalı’ın
02-10-03 tarihinde idil dergisinde yayımlanan “Yapısal Folklor Kuramı
Bağlamında Bir Masal İncelemesi Örneği” adlı makalesinden yararlandım. İşte İsmail
Abalı’ının makalesinde sunduğu Propp’un 31 işlevi şu şekilde verilmekte.
1. Aileden
biri evden uzaklaşır. (Tanımı: uzaklaşma, simgesi β)
2. Kahraman
bir yasakla karşılaşır. (Tanımı: yasaklama, simgesi γ)
3. Yasak
çiğnenir. (Tanımı: yasağı çiğneme, simgesi δ)
4. Saldırgan
bilgi edinmeye çalışır. (Tanımı: soruşturma, simgesi ε)
5. Saldırgan
kurbanı ile ilgili bilgi toplar. (Tanımı: bilgi toplama, simgesi ζ)
6. Saldırgan
kurbanını veya servetini ele geçirmek için onu aldatmayı dener. (Tanımı:
aldatma, simgesi η)
7. Kurban
aldanır ve istemeyerek düşmanına yardım etmiş olur. (Tanımı: suça katılma,
simgesi θ)
8.
Saldırgan aileden birine zarar verir.
(Tanımı: kötülük, simgesi A)
9.
Kötülüğün ya da eksikliğin haberi
yayılır; bir dilek veya buyrukla kahramana başvurulur, kahraman gönderilir ya
da gider. (Tanımı: aracılık, geçiş anı, simgesi B)
10.
Arayıcı-kahraman eyleme geçmeyi kabul
eder ya da eyleme geçmeye karar verir. (Tanımı: karşıt eylemin başlangıcı,
simgesi C)
11. Kahraman
evinden ayrılır. (Tanımı: gidiş, simgesi ↑)
12.
Kahraman büyülü bir nesneyi ya da
yardımcıyı edinmesini sağlayan bir sınama, bir sorgulama, bir saldırı vb. ile
karşılaşır. (Tanımı: bağışçının ilk işlevi, simgesi D)
13.
Kahraman ileride kendisine bağışta
bulunacak kişinin eylemlerine tepki gösterir. (Tanımı: kahramanın tepkisi,
simgesi E)
14.
Büyülü nesne kahramana verilir. (Tanımı:
büyülü nesnenin alınması, simgesi F)
15.
Kahraman aradığı nesnenin bulunduğu yere
ulaştırılır. Kendisine kılavuzluk edilir ya da götürülür. (Tanımı: İki krallık
arasında yolculuk, bir kılavuz eşliğinde yolculuk, simgesi G)
16.
Kahraman ve saldırgan bir çatışmada
karşı karşıya gelirler. (Tanımı: çatışma, simgesi H)
17.
Kahraman özel bir işaret edinir.
(Tanımı: özel işaret, simgesi L)
18.
Saldırgan yenik düşer. (Tanımı: zafer,
simgesi J)
19.
Başlangıçtaki kötülük giderilir ya da eksiklik
karşılanır. (Tanımı: giderme, simgesi K)
20. Kahraman
geri döner. (Tanımı: geri dönüş, simgesi ↓)
21.
Kahraman izlenir. (Tanımı: izleme,
simgesi Pr)
22.
Kahramanın yardımına koşulur. (Tanımı:
yardım, simgesi Rs)
23.
Kahraman kimliğini gizleyerek, kendi
ülkesine ya da başka bir ülkeye varır. (Tanımı: kimliği gizleyerek gelme,
simgesi O)
24.
Düzmece bir kahraman asılsız savlar
ileri sürer. (Tanımı: asılsız savlar, simgesi L)
25.
Kahramana güç bir iş önerilir. (Tanımı:
güç iş, simgesi M)
26.
Güç iş yerine getirilir. (Tanımı: güç
işi yerine getirme, simgesi N)
27.
Kahraman tanınır. (Tanımı: tanı(n)ma,
simgesi Q)
28.
Düzmece kahramanın, saldırganın ya da
kötünün kimliği ortaya çıkar. (Tanımı: ortaya çıkarma, simgesi Ex)
29.
Kahraman yeni bir görünüm kazanır.
(Tanımı: biçim değiştirme, simgesi T)
30.
Düzmece kahraman ya da saldırgan
cezalandırılır. (Tanımı: cezalandırma, simgesi U)
31.
Kahraman evlenir ve tahta çıkar.
(Tanımı: evlenme, simgesi W)
Propp, bu 31
fonksiyonun tamamı her masalda bulunmamakla birlikte sadece kötülük (A) fonksiyonunun her masalda mutlaka
görüldüğünü söler. O, masalı tanımalarken bile kötülük fonksiyonuna ayrı bir
değer vermiştir. Onun
masal tanımı en yalın hali ile yapılan
kötülüğün ortadan kaldırılmasının hikâyesidir şeklinde özetlenebilir.
Listeden yararlanarak Keloğlan ve Kuyudaki Dev adlı masalda bir çözümleme yapmak ve bu sayede bir masal varyanıtndan
yola çıkıp en temel saf haline Propp yönetemi ile ulaşmaktır. Fakat 31
fonksiyonun bulunduğu listeye hikâye etme planı, tahkiye programı yahut ta
narratif program dendiğini de belirtmekte yarar vardır.
1- İlk
başta yapacağımız şey metinde kaç tane kötülük yahut yokluk olduğunu bulmaktır.
Her bir kötülük (yokluk) bir olay dizisinin yani ayrı bir hikâyeyi temsil eder.
Propp masal çözümlemesinin altın kuralının ilk önce yapılan kötülüğün tespiti
(A) ile başlamak olduğunu söyler.
2- Uzaklaşma,
çıkma fonksiyonunu bulmak ise ikinci önemli görevdir. Bu her masalda farklı
varyantta gözlemlenebilir. Aile fertlerinden birinin de evden uzaklaşması
şeklinde bilinmektedir.
3- Daha
sonra kahraman, eksikliği yahut kötülüğü ortadan kaldırmak için görevi
üstlenir. Bu bölümde belirlendikten sonra,
4- Bu
zor işte kahramana yardımcı olan ayrıca ona zorluk çıkaran yan aktörler tespit
edilir.
5- Kahraman
ilkin görev karşısında zorlanır yenilecek gibi olur ama bir şekilde işin
içinden sıyrılıp zor görevi başarır. Bu kısım da tespit edildikten sonra son
kısma geçilir.
6-
Vaat edilen ödüle kahraman kavuşur.
Şu
unutulmamalıdır ki bu fonksiyonların sırası değişmez, isimlendirilmesi
bulundukları yere göre yapılır, bazen bazı işlevler kendisinden sonraki işlevi
dolaylı yoldan doğurur ve bu da fonksiyon çiftleri doğurur. 1958’den sonra
masal çözümlemeleri konusunda büyük çalışmalar başlamıştır. Propp, C.L.-Strauss, A.J. Greimas, R. Barthes, C. Bremond, T.
Todorov gibi isimleri etkilemiştir. 1960 yılında ise halkbilgisi
çalışmaları gibi çeşitli alanlarda da yayılmıştır.
Bir varmış, bir yokmuş,
evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde develer tellalken, pireler berberken,
ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken; ülkenin birinde bir kasaba
varmış. Bu kasabanın kenar mahallelerindeki bir kulübede, çok fakir bir
keloğlan ile ihtiyar annesi yaşamakta imiş. Keloğlan çok akıllı ve becerikli
olmasına rağmen çalışmaktan hoşlanmaz, tembel tembel evde oturmayı, ne buldu
ise yiyip, içmeyi ve uyumayı severmiş. Tembel mi tembel, saçsız kafası ile de
çok çirkin olduğu için herkes ona keloğlan dermiş. Keloğlanın ihtiyar annesi
ise el çamaşırı yıkar, hem kendini, hem de tembel keloğlanı beslemeğe çalışır,
zorluklar içinde geçinirlermiş.
Her
nasılsa Keloğlanın canı çarşıya çıkıp
dolaşmak istemiş. Bir de bakmış ki, uzakta bir kalabalık var. Kalabalığın
ortasında bir adam bağıra bağıra bir şeyler söylüyor. Kalabalıktaki insanlarda
onu dinlermiş. Bizim Keloğlanda kalabalığa sokularak bu adamın dediklerini
dinlemiş. Adam meğer şehrin tellallarından biriymiş. Keloğlanın dinlemekte
olduğu tellal şöyle demekteydi.
-Ağır bir
iş için bir adama ihtiyaç vardır. Bu işi görecek adama yüz altın verilecektir.
Talip olacak kimse varsa ortaya çıksın….
Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan ses seda çıkmadığını görünce ve bu işin sonunda yüz de altın verileceğini öğrenince tellala:
-Bu işi ben yaparım, yalnız bu yapılacak işi hemen bana söyle, demiş. Tellal Keloğlanı şöyle bir süzdükten sonra, gözü tutmamış olacak ki:
-Oğlum, sen bu işi yapamazsın, iş çok zordur. Bunu ancak akıllı, becerikli ve cesur adamlar başarabilir. Ben bunları sende göremiyorum, deyince; Keloğlan:
-Ummadığın taş baş yarar. Ben bu işi başarırım, diye cevap vermiş. Etrafta toplanan kalabalıktan alaylı gülüşmeler yükselmiş. Bu sırada tellal onun biraz da fakir haline acıyarak:
Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan ses seda çıkmadığını görünce ve bu işin sonunda yüz de altın verileceğini öğrenince tellala:
-Bu işi ben yaparım, yalnız bu yapılacak işi hemen bana söyle, demiş. Tellal Keloğlanı şöyle bir süzdükten sonra, gözü tutmamış olacak ki:
-Oğlum, sen bu işi yapamazsın, iş çok zordur. Bunu ancak akıllı, becerikli ve cesur adamlar başarabilir. Ben bunları sende göremiyorum, deyince; Keloğlan:
-Ummadığın taş baş yarar. Ben bu işi başarırım, diye cevap vermiş. Etrafta toplanan kalabalıktan alaylı gülüşmeler yükselmiş. Bu sırada tellal onun biraz da fakir haline acıyarak:
-Pekala oğlum… Mademki kendine güveniyorsun
sana şimdi yapacağın işi tarif edeyim… Uzak bir ülkeden mal getirmeye
gidilecek… Yolculuk at sırtında olacak, ama sen bu yolculuğa katlanabilecek
misin? diye sorunca.
Keloğlan:
-Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım. Elbette katlanırım, karşılığını vermiş.
-Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım. Elbette katlanırım, karşılığını vermiş.
Tellal:
-Mademki bu kadar güvenin var, bende sana bu işi veriyorum… Paranı şimdi mi, yoksa dönüşte mi istersin? Keloğlan da:
-Şimdi verinde birazı yanımda bulunsun, geri kalanını anneme harçlık bırakırım, der.
Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevinçle annesine koşarak durumu anlatır ve
yanındaki parayı annesine bırakarak veda edip yapacağı işe gider.
-Mademki bu kadar güvenin var, bende sana bu işi veriyorum… Paranı şimdi mi, yoksa dönüşte mi istersin? Keloğlan da:
-Şimdi verinde birazı yanımda bulunsun, geri kalanını anneme harçlık bırakırım, der.
Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevinçle annesine koşarak durumu anlatır ve
yanındaki parayı annesine bırakarak veda edip yapacağı işe gider.
Toplantı yerine gelen
Keloğlan, yolculuğun hazır olduğunu ve kafilenin kendisini beklemekte olduğunu
görür. Kafile başkanı Keloğlana hazır olup olmadığını sorar. Hazır olduğunu
öğrenince küçük kafile hemen atlara binerek yola koyulur… İki gün durup
dinlenmeden yol alırlar. Üçüncü gün Keloğlanın at sırtındaki yolculuktan
vücudunun her tarafı ağrımaya başlar. Ama verdiği sözü ve aldığı parayı
düşünerek sabırla yola devam eder. Artık akşam yaklaşmıştır. Kafile başkanı
mola için kervanı durdurur. Keloğlan biraz dinleneceği için sevinmiştir. Ama bu
sevinci çok sürmez. Atlar bağlandıktan sonra kafile başkanı kendini çağırır.
Keloğlana der ki:
-Keloğlan,
şurada bir kuyu görüyorsun…
-Evet, der bizim Keloğlan.
-İşte şimdi, o kuyuya ineceksin… Korkmazsın değil mi?
Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına, bir soluna ve eğilip içine bakar, kafile başkanına dönerek:
-Evet, der bizim Keloğlan.
-İşte şimdi, o kuyuya ineceksin… Korkmazsın değil mi?
Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına, bir soluna ve eğilip içine bakar, kafile başkanına dönerek:
-Ne var bunda korkacak, elbette inerim
der. Keloğlan korksa bile korktuğunu belli etmemeğe çalışarak kuyuya inme
hazırlığına başlar. Etrafını saran yol arkadaşları Keloğlan’ın beline kalın bir
ip bağlarlar, kuyuya sarkıtırlar.
Keloğlan kuyunun
yarısına gelince sağ tarafında karanlıkta aniden bir kapı açılır. Adamın biri
Keloğlan’ı kucakladığı gibi bu kapıdan içeri çeker… Neye uğradığını anlayamayan
Keloğlan kendine gelince, bir de ne görsün!- Geniş bir bahçe ve bu bahçenin
ortasında büyük bir saray durmuyor mu? Sarayın bahçesinde güllerin arasında
Dünya güzeli bir kız oturmuş, arkasında bir dudağı yerde, bir dudağı gökte iri
ve koyu siyah renkte bir zenci ayakta durmakta. Çiçeklerin arasında bir tavus
kuşu dolaşmaktadır. Şaşkınlıkla bunları seyre dalan Keloğlan birden arkasında
gürleyen bir sesle aklı başından gider. Dönüp bakınca, ne görsün? Koca bir dev.
Arkasında durmuyor mu! Dev korkunç bir sesle:
-Eyyyy,
adem oğlu! Söyle bakalım, şu gördüklerinden hangisi daha güzel?
Keloğlan korkudan tir tir titremeğe başlar. Ne cevap vereceğini şaşırır ama biraz sonra aklı başına gelir ve biraz düşündükten sonra:
-Gönül neyi severse güzel odur sultanım, der.
Keloğlan korkudan tir tir titremeğe başlar. Ne cevap vereceğini şaşırır ama biraz sonra aklı başına gelir ve biraz düşündükten sonra:
-Gönül neyi severse güzel odur sultanım, der.
Dev, aldığı cevaptan memnun gibi görünür ve Keloğlan’a tekrar
sorar.
-Şu kız çok güzel, şu tavus kuşu çok hoş ama, şu zenci çok çirkin, çok kötü!.. Buna ne dersin?..
Keloğlan artık ilk şaşkınlık ve korkudan kurtulmuştur. Yine cevabı yapıştırır:
-Gönül neyi severse, güzel odur sultanım, diye tekrar aynı cevabı yapıştırır.
Aldığı cevaptan çok hoşlanan dev, Keloğlan’a:
-Şu kız çok güzel, şu tavus kuşu çok hoş ama, şu zenci çok çirkin, çok kötü!.. Buna ne dersin?..
Keloğlan artık ilk şaşkınlık ve korkudan kurtulmuştur. Yine cevabı yapıştırır:
-Gönül neyi severse, güzel odur sultanım, diye tekrar aynı cevabı yapıştırır.
Aldığı cevaptan çok hoşlanan dev, Keloğlan’a:
-Aferin,
sen akıllı bir çocuğa benziyorsun diye Keloğlan’a hemen yanındaki, ağaçtan
kopardığı üç tane büyük narı verir. Ve:
-Al bu narları. Dönüşte annenle birlikte yersin, diyerek Keloğlan’ın yanından ayrılmış.
-Al bu narları. Dönüşte annenle birlikte yersin, diyerek Keloğlan’ın yanından ayrılmış.
Meğer Dev, her kuyuya
inen insana bu soruları sorar fakat, bir türlü istediği akıllıca cevabı
alamayınca çok kızar, hemen kellesini uçurur, sonra da etlerini yer, kafatasını
sarayın duvarlarına asarmış. Böylece kuyuya inenlerin çoğu, Dev’in bu soruları
karşısında kimi kız güzel, kimi tavus kuşu diye Dev’e cevap verirlermiş. Bu
cevaplardan memnun kalmadığı için kuyuya inen bir daha yukarı çıkamazmış.
Dev’in yanından ayrılan Keloğlan tekrar çıkış kapısına gelip yukarı nasıl
çıkacağını düşünürken birden yukardan, su almak için sarkıtılmış bir kovanın
kendisine doğru geldiğini görünce, Keloğlan hemen bu kovadan tutarak yukarı
çıkar.
Keloğlan’ı
sapasağlam yukarı çıktığını gören arkadaşları, şaşkınlıktan ağızları bir karış
açık, gözlerine inanamazlar ve birbirlerine bakışırlar. Zira kervancılar bu
kuyudan su almak istedikleri zaman her seferinde Dev’e bir insanı kurban
vermeleri adetmiş. Yol arkadaşları onu böyle sapasağlam, güler yüzlü görünce
tabii şaşkınlıktan kendilerini alamamışlar. Kafile başkanı merakını yenemeyerek
Keloğlan’a:
-Şimdiye kadar bu kuyuya
salladığımız adamlardan hiçbiri geri dönmemiştir. Sen nasıl oldu da bu kuyudan
sağlam çıktın evlat?
Keloğlan güler yüzle şu
cevabı verir: -Nasıl çıktıysam çıktım. Çıktım ya! Siz ona bakın. Yeniden kafile
yola koyulmuş. Varacakları o uzak ülkeye varmış. Atlara malları yükleyerek
memlekete dönmüşler.
Keloğlan elindeki
Nar’ları sevinçle evine dönünce, annesi yine her zamanki gibi, el çamaşırı
yıkamakta bulur. Annesi de oğlu geldiği için sevinmiştir. Yemekler yenir. Yemekten
sonra da Keloğlan, Dev’in verdiği Nar’lardan birini çıkarıp yemek için ikiye
böler. Bir de ne görsün? Dev’in verdiği Nar tanelerinin her biri meğer çok
kıymetli birer mücevher değilmiymiş… Bunun değerini anlayan Keloğlan, zaman
zaman bunların her birini azar azar satmış. Ve Keloğlan öylesine zengin olmuş
ki, artık ne kelliği kalmıştır, ne de çirkinliği, ne de annesinin çamaşırcılığı.
Mutlu bir hayata kavuşmuşlar.
***
Kısaca Özetlersek;
Masalda bir fakir bir
Keloğlan vardır. Bir gün köy meydanında bir tellalın iyi para karşılığında zor
bir iş teklifini kabul eder. Yola koyulur. Kendisini yemek isteyen Dev ile
karşılaşır. Zekâsıyla devi alt eder. Evinde döner. Dev’in ödülü olan narı
keser. Ve zengin olur.
***
Bu
masal ilk halinden eksik olarak bu varyantında anlatılmıştır. Çünkü yokluk belirlendikten
sonra padişah (işi veren) ve mal taşıma işi için alınan paranın yarısına karşın
köye dönerken hiçbir mal taşınmaması da masalın eksik yönüdür. Bu bakıma
masalın bu varyantı eksiklik göstermektedir.
Fakat
bu masalı şöyle tamamlamak mümkündür; “Narı alan Keloğlan kafileyle yoluna
devam eder. Taşınacak yük komşu köyden alınır. Keloğlan ve kafile atlarına
yeniden biner kendi köylerine dönerler. Keloğlan malı teslim ederek, parasının
kalan kısmını da alır.” şeklinde olmalıdır.
Şimdi
bu eksikliği daha belirgin şekilde göstermek için masalı olduğu gibi ele alıp
(hiçbir ekleme çıkarma yapmaksızın) genel fonksiyonlar tablosunda bir inceleme
yapalım ve bunu metin üzerinde inceleyelim. Daha sonra bu eksik kısmı
tamamlayarak Propp’un yedili görev (rol) dağılımını anlatan eylem alanı diğer
bir ifadeyle Katılanlar-Aktanlar listesinde inceleyelim.
GENEL FONKSİYON
TABLOSU VE METİN ÜZERİNDE İNCELEME
Şimdi
de internetten aldığımız Keloğlan ve Kuyudaki Dev adlı masalı Prof. Dr. Rıza
Filizok’un hazırladığı “Propp Yöntemine Göre: ‘Işık ve Karga’ Masalının Yapısal
Şeması” adlı analiz çalışmasından yararlanarak bu masalı çözümleyelim.
Keloğlan ve Kuyudaki Dev
Bir
varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde develer tellalken,
pireler berberken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken; ülkenin
birinde bir kasaba varmış.
Bu
kasabanın kenar mahallelerindeki bir kulübede, çok fakir bir keloğlan ile
ihtiyar annesi yaşamakta imiş. Keloğlan çok akıllı ve becerikli olmasına rağmen
çalışmaktan hoşlanmaz, tembel tembel evde oturmayı, ne buldu ise yiyip, içmeyi
ve uyumayı severmiş. Tembel mi tembel, saçsız kafası ile de çok çirkin olduğu
için herkes ona keloğlan dermiş. Keloğlanın ihtiyar annesi ise el çamaşırı
yıkar, hem kendini, hem de tembel keloğlanı beslemeğe çalışır, zorluklar içinde
geçinirlermiş. (Tanımı: Başlangıç
durumu, simgesi α) (Tanımı: Paranın, azığın yokluğu, simgesi a5) (Tanım:
Yokluk burada genel olarak paranın yokluğudur. Yokluğu, kötülükle ayrı tespit
etmek gerekmez. Yokluk da bir
kötülüktür, simgesi A)
Her nasılsa Keloğlanın canı çarşıya çıkıp dolaşmak
istemiş. Bir de bakmış ki, uzakta bir kalabalık var. Kalabalığın ortasında bir adam
bağıra bağıra bir şeyler söylüyor. Kalabalıktaki insanlarda onu dinlermiş.
Bizim Keloğlan’da kalabalığa sokularak bu adamın dediklerini dinlemiş. Adam
meğer şehrin tellallarından biriymiş. Keloğlan’ın dinlemekte olduğu tellal
şöyle demekteydi:
-Ağır bir iş için bir adama ihtiyaç
vardır. Bu işi görecek adama yüz altın verilecektir. Talip olacak kimse varsa
ortaya çıksın. (Tanımı: Çağrı,
simgesi B1
– Bu fonksiyon Keloğlan köy meydanında tellalı gördüğünde karşımıza
çıkar. Bir eksikiğin haberi yayılır. Tellal onu bu göreve “uzak bir diyardan
bir nesne getirmeye” gönderir.) (Tanımı: Güç görev, simgesi
M)
Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan ses seda çıkmadığını görünce ve bu işin sonunda yüz de altın verileceğini öğrenince tellala:
-Bu işi ben yaparım, yalnız bu yapılacak işi hemen bana söyle, demiş. Tellal Keloğlan’ı şöyle bir süzdükten sonra, gözü tutmamış olacak ki:
-Oğlum, sen bu işi yapamazsın, iş çok zordur. Bunu ancak akıllı, becerikli ve cesur adamlar başarabilir. Ben bunları sende göremiyorum, deyince; Keloğlan:
-Ummadığın taş baş yarar. Ben bu işi başarırım, diye cevap vermiş. Etrafta toplanan kalabalıktan alaylı gülüşmeler yükselmiş. Bu sırada tellal onun biraz da fakir haline acıyarak:
Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan ses seda çıkmadığını görünce ve bu işin sonunda yüz de altın verileceğini öğrenince tellala:
-Bu işi ben yaparım, yalnız bu yapılacak işi hemen bana söyle, demiş. Tellal Keloğlan’ı şöyle bir süzdükten sonra, gözü tutmamış olacak ki:
-Oğlum, sen bu işi yapamazsın, iş çok zordur. Bunu ancak akıllı, becerikli ve cesur adamlar başarabilir. Ben bunları sende göremiyorum, deyince; Keloğlan:
-Ummadığın taş baş yarar. Ben bu işi başarırım, diye cevap vermiş. Etrafta toplanan kalabalıktan alaylı gülüşmeler yükselmiş. Bu sırada tellal onun biraz da fakir haline acıyarak:
-Pekala oğlum… Mademki kendine
güveniyorsun sana şimdi yapacağın işi tarif edeyim… Uzak bir ülkeden mal
getirmeye gidilecek… Yolculuk at sırtında olacak, ama sen bu yolculuğa
katlanabilecek misin? diye sorunca.
Keloğlan:
-Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım. Elbette katlanırım, karşılığını vermiş.
-Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım. Elbette katlanırım, karşılığını vermiş.
Tellal:
-Mademki bu kadar güvenin var, ben de sana bu işi veriyorum… Paranı şimdi mi, yoksa dönüşte mi istersin? Keloğlan da:
-Şimdi verin de birazı yanımda bulunsun, geri kalanını anneme harçlık bırakırım, der.
Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevinçle annesine koşarak durumu anlatır ve
yanındaki parayı annesine bırakarak veda edip yapacağı işe gider. (Tanımı: uzaklaşma, simgesi β1) (Tanımı: gidiş, simgesi ↑) (Tanımı: kahraman harekete geçer, işe gitme-yola çıkma, simgesi C)
-Mademki bu kadar güvenin var, ben de sana bu işi veriyorum… Paranı şimdi mi, yoksa dönüşte mi istersin? Keloğlan da:
-Şimdi verin de birazı yanımda bulunsun, geri kalanını anneme harçlık bırakırım, der.
Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevinçle annesine koşarak durumu anlatır ve
yanındaki parayı annesine bırakarak veda edip yapacağı işe gider. (Tanımı: uzaklaşma, simgesi β1) (Tanımı: gidiş, simgesi ↑) (Tanımı: kahraman harekete geçer, işe gitme-yola çıkma, simgesi C)
Toplantı
yerine gelen Keloğlan, yolculuk için hazır olunduğunu ve kafilenin kendisini
beklemekte olduğunu görür. (Tanımı: Rehberlik etme,
simgesi G3) Kafile başkanı Keloğlan’a
hazır olup olmadığını sorar. Hazır olduğunu öğrenince küçük kafile hemen atlara
binerek yola koyulur… (Tanımı
: Kahramanın götürülmesi, simgesi B5)
(Tanımı : Atla ulaştırma,
simgesi G2) İki gün durup dinlenmeden
yol alırlar. Üçüncü gün Keloğlanın at sırtındaki yolculuktan vücudunun her
tarafı ağrımaya başlar. Ama verdiği sözü ve aldığı parayı düşünerek sabırla yola
devam eder. Artık akşam yaklaşmıştır. Kafile başkanı mola için kervanı
durdurur. Keloğlan biraz dinleneceği için sevinmiştir. Ama bu sevinci çok
sürmez. Atlar bağlandıktan sonra kafile başkanı kendini çağırır.
Keloğlana der ki:
-Keloğlan, şurada bir kuyu görüyorsun…
-Evet, der bizim Keloğlan.
-İşte şimdi, o kuyuya ineceksin… Korkmazsın değil mi? (Tanımı: Güç görev, simgesi M)
Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına, bir soluna ve eğilip içine bakar, kafile başkanına dönerek:
-Evet, der bizim Keloğlan.
-İşte şimdi, o kuyuya ineceksin… Korkmazsın değil mi? (Tanımı: Güç görev, simgesi M)
Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına, bir soluna ve eğilip içine bakar, kafile başkanına dönerek:
-Ne var bunda korkacak, elbette inerim
der. Keloğlan korksa bile korktuğunu belli etmemeğe çalışarak kuyuya inme
hazırlığına başlar. Etrafını saran yol arkadaşları Keloğlan’ın beline kalın bir
ip bağlarlar, kuyuya sarkıtırlar. (Tanımı:
aldatma, simgesi η) (Tanımı: suça katılma, simgesi θ)
Keloğlan
kuyunun yarısına gelince sağ tarafında karanlıkta aniden bir kapı açılır.
Adamın biri Keloğlan’ı kucakladığı gibi bu kapıdan içeri çeker… Neye uğradığını
anlayamayan Keloğlan kendine gelince, bir de ne görsün!- Geniş bir bahçe ve bu
bahçenin ortasında büyük bir saray durmuyor mu? Sarayın bahçesinde güllerin
arasında Dünya güzeli bir kız oturmuş, arkasında bir dudağı yerde, bir dudağı
gökte iri ve koyu siyah renkte bir zenci ayakta durmakta. Çiçeklerin arasında
bir tavus kuşu dolaşmaktadır. Şaşkınlıkla bunları seyre dalan Keloğlan birden
arkasında gürleyen bir sesle aklı başından gider. Dönüp bakınca, ne görsün?
Koca bir dev.
Arkasında durmuyor
mu! Dev korkunç bir sesle:
-Eyyyy, adem oğlu! Söyle bakalım, şu gördüklerinden
hangisi daha güzel? (Tanımı: Hasmın
kahramanı sorgulaması, simgesi
e 1)
Keloğlan korkudan tir
tir titremeğe başlar. Ne cevap vereceğini şaşırır ama biraz sonra aklı başına
gelir ve biraz düşündükten sonra:
-Gönül neyi severse güzel odur sultanım, der.
-Gönül neyi severse güzel odur sultanım, der.
(Tanımı: Hasma (saldırgan) karşı
Mücadelenin Başlangıcı, simgesi C) (Tanım: Denemeye sokma. Dev bence Keloğlan’ı
denemeye sokmaktadır. Bu deneme her zaman fiziki bir mücadele olmak zorunda
değildir. Akıl oyunu da olur, simgesi: D) (Tanımı: kahramanın tepkisi, simgesi
E)
Dev, aldığı cevaptan
memnun gibi görünür ve Keloğlan’a tekrar sorar.
-Şu kız çok güzel, şu tavus kuşu çok hoş ama, şu zenci çok çirkin, çok kötü! Buna ne dersin?
Keloğlan artık ilk şaşkınlık ve korkudan kurtulmuştur. Yine cevabı yapıştırır:
-Gönül neyi severse, güzel odur sultanım, diye tekrar aynı cevabı yapıştırır.
Aldığı cevaptan çok hoşlanan dev, Keloğlan’a:
-Şu kız çok güzel, şu tavus kuşu çok hoş ama, şu zenci çok çirkin, çok kötü! Buna ne dersin?
Keloğlan artık ilk şaşkınlık ve korkudan kurtulmuştur. Yine cevabı yapıştırır:
-Gönül neyi severse, güzel odur sultanım, diye tekrar aynı cevabı yapıştırır.
Aldığı cevaptan çok hoşlanan dev, Keloğlan’a:
-Aferin, sen akıllı bir çocuğa
benziyorsun diye Keloğlan’a hemen yanındaki, ağaçtan kopardığı üç tane büyük
narı verir. Ve:
-Al bu narları. Dönüşte annenle birlikte yersin, diyerek Keloğlan’ın yanından ayrılmış.
-Al bu narları. Dönüşte annenle birlikte yersin, diyerek Keloğlan’ın yanından ayrılmış.
(Tanımı: zafer, simgesi J) (Tanımı:
Savaş alanında zafer, simgesi J1) (Tanımı:
Yarışmada zafer yahut üstünlük elde etme:, simgesi J2)
(Tanımı: Denemeden başarıyla çıkma, simgesi E1)
(Tanımı: Sihirli bir nesne kahramanın eline geçer, simgesi
F)
(Tanımı: Nesne kahramana doğrudan iletilir, simgesi F1)
(Tanımı: Hasımla (saldırgan) savaş-çatışma-karşı karşıya gelme, simgesi
H)
(Tanımı: Yarışma, simgesi H2)
Meğer
Dev, her kuyuya inen insana bu soruları sorar fakat, bir türlü istediği
akıllıca cevabı alamayınca çok kızar, hemen kellesini uçurur, sonra da etlerini
yer, kafatasını sarayın duvarlarına asarmış. Böylece kuyuya inenlerin çoğu,
Dev’in bu soruları karşısında kimi kız güzel, kimi tavuskuşu diye Dev’e cevap
verirlermiş. Bu cevaplardan memnun kalmadığı için kuyuya inen bir daha yukarı
çıkamazmış. (Güdülenme, gerekçelendirme)
(Tanımı: Bağlantıyı sağlayan öğe, simgesi §) (Tanımı: Kötülüğün telafisi,
bu durumda, önceki olayların doğrudan bir sonucudur, simgesi K4)
(Tanımı: Kötülük yahut yokluğun giderilmesi, telâfisi,
simgesi K) (Tanımı: Kahraman yeyip yutma
teşebbüslerini engeller, simgesi Rs8)
(Tanımı: Güç görev, simgesi M)
Dev’in yanından ayrılan Keloğlan tekrar çıkış
kapısına gelip yukarı nasıl çıkacağını düşünürken birden yukardan, su almak
için sarkıtılmış bir kovanın kendisine doğru geldiğini görünce, Keloğlan hemen
bu kovadan tutarak yukarı çıkar. (Tanımı:
Mahkum serbest bırakılır, simgesi K10)
Keloğlan’ı sapasağlam yukarı
çıktığını gören arkadaşları, şaşkınlıktan ağızları bir karış açık, gözlerine
inanamazlar ve birbirlerine bakışırlar. Zira kervancılar bu kuyudan su almak
istedikleri zaman her seferinde Dev’e bir insanı kurban vermeleri adetmiş. Yol
arkadaşları onu böyle sapasağlam, güler yüzlü görünce tabii şaşkınlıktan
kendilerini alamamışlar. Kafile başkanı merakını yenemeyerek Keloğlan’a:
-Şimdiye kadar bu kuyuya
salladığımız adamlardan hiçbiri geri dönmemiştir. Sen nasıl oldu da bu kuyudan
sağlam çıktın evlat?
Keloğlan
güler yüzle şu cevabı verir: -Nasıl çıktıysam çıktım. Çıktım ya! Siz ona bakın.
Yeniden kafile yola koyulmuş. Varacakları o uzak ülkeye varmış. Atlara malları
yükleyerek memlekete dönmüşler. (Tanımı:
geri dönüş, simgesi ↓) (Tanımı: Görevin yerine getirilmesi, simgesi
N)
Keloğlan
elindeki Nar’ları sevinçle evine dönünce, annesi yine her zamanki gibi, el
çamaşırı yıkamakta bulur. Annesi de oğlu geldiği için sevinmiştir. Yemekler
yenir. Yemekten sonra da Keloğlan, Dev’in verdiği Nar’lardan birini çıkarıp
yemek için ikiye böler. Bir de ne görsün? Dev’in verdiği Nar tanelerinin her
biri meğer çok kıymetli birer mücevher değilmiymiş… (Tanımı: Maddî değeri olan bir şeyin bağışlanması,
simgesi f1) (Tanımı: Hizmet
teklif eden bir yardımcıyla tesadüfen karşılaşma, simgesi F69 - Tanımı: Aynı
şey: Bu defa masalda "Sana faydalı olacağım zaman gelecek", vb.
uyarısı bulunmaz, simgesi f9 ) (Tanımı:
Sihirli nesnenin kullanılması sayesinde fakirliğe çare bulunur, simgesi K6)
(Tanımı: Para ödülü ve diğer zenginleştirme biçimleri, simgesi
w3)
Bunun
değerini anlayan Keloğlan, zaman zaman bunların her birini azar azar satmış. Ve
Keloğlan öylesine zengin olmuş ki, artık ne kelliği kalmıştır, ne de
çirkinliği, ne de annesinin çamaşırcılığı. Mutlu bir hayata kavuşmuşlar. (Tanımı: Kötülük yahut
yokluğun giderilmesi, telâfisi, simgesi K) (Tanımı:
Kahraman kurtulur, simgesi Rs) (Tanımı:
Yeni bir fizikî görünüm kazanma, simgesi T1)
***
Bütün işlevlerini bir araya getirirsek aşağıdaki
şemayı elde ederiz:
αAB↑
η e C H J K M N ↓ W
Bu işaretler masalın olay örgüsünün fonksiyon
sembolleriyle özetlenmiş halini simgelerler.
Masallarda olay
örgüsünde iki ikili işlevin var olduğunu da görebiliriz. Örneğin, iş ve bu güç
işi yerine getirme (M-N) ile saldırganla çatışma ve kahramanın zaferi (H-J)
çifti bir bütün oluşturur.
***
Daha
önce de belirttiğim üzere bu masal ilk varyantından biraz eksik olarak
anlatılmıştır. Artık genel fonksiyon dağılımını da incelediğimiz için bu durumu
daha teknik ifadelerle anlatabiliriz. Bu masalda yokluk yani para
tanımlandıktan sonra sahneye yönlendirici tellal çıkmakta ve görev olan mal
getirme işini halka duyurmaktadır. Haber daha ikinci paragrafta verilmektedir.
Kahraman Keloğlan görevi kabul etmekte paranın yarısını önceden almaktadır.
Sonra Dev ile karşılaşmakta ve zekâsıyla üç aşamada (üç sınavda) devi alt
etmektedir. Zafer, “Gönül neyi severse odur” kısmıdır. Devden mükâfat olarak
mücevher (nar)’ı alır. Böylece yokluk giderilir. Fakat tüm bunlar olurken
tellalı yönlendiren padişah (işi veren) ve mal taşıma işi için alınan paranın
yarısına karşın köye dönerken hiçbir mal taşınmaması da masalın eksik yönüdür.
Bu bakıma masalın bu varyantı eksiklik göstermektedir.
Bu
bakıma bu masalı daha öncede ifade ettiğim gibi şöyle tamamlamak mümkündür.
“Narı alan Keloğlan kafileyle yoluna devam eder. Taşınacak yük komşu köyden
alınır. Keloğlan ve kafile atlarına yeniden biner kendi köylerine dönerler.
Keloğlan malı teslim ederek, parasının kalan kısmını da alır.” Şeklinde
olmalıdır. Eğer masal bu şekilde bitmiş olsaydı, Propp’un yedili görev (rol)
dağılımını anlatan eylem alanı diğer bir ifadeyle Katılanlar-Aktanlar listesi
şu şekilde olurdu;
EYLEM
ALANI BAKIMINDAN
Propp
tespit ettiği 31 işlevinde aslında birçok alt başlığa ayrıldığını söyler.
Bunların tamamı bir masalda bulunmasa da sıraları asla değişmez ve 31’i geçmez.
Bu işlevlerin mantıksal olarak bazı alanlarda kümelendiğini söyler. İşlevleri yapan
kişilere göre eylem alanlarını düzenler. Bizim masalımız üzerinden eylem
alanlarını incelersek;
1.
Saldırganın
(ya da kötü kişinin) eylem alanı: Görünüşte tek
saldırganlık eylemi vardır. O da Dev’in sorduğu sorulara akıllıca yanıt
alamamasından dolayı kuyuya inenlerin kellesini uçurması, sonra da etlerini
yemesi ve kafataslarını sarayın duvarlarına asmasıdır. Lakin aslında bu
geçilmesi gereken sınavı ifade eder. Masalın asıl temeldeki kötülüğü
parasızlıktır. Bazen kötülük yokluk ta olabilir. Burada da kötülük kendini
yokluk olarak göstermektedir.
2.
Bağışçının
(ya da sağlayıcının) eylem alanı: Büyülü nesneyi veren
devdir. Olumsuz bir kişiliktir. Yukarda belirttiğim üzere saldırgan eylem
alanında da yer alır. Fakat bu büyülü nesneyi keloğlan kazanmıştır. Ve bu
büyülü nesne (nar) keloğlanın ödülüdür.
3.
Yardımcının
eylem alanı: Zekası ile devi alt etmektedir. Dev bunun
sonucunda nar vererek fakirliği son buluyor.
4.
Prensesin
(aranan kişi) ve babasının eylem alanı: Sonuç olarak böyle bir
şey beklenmediğinden bu eylem alanına bu masalda rastlanmaz. Ama Keloğlan’ın
paraya ihtiyacı vardır ve sonucunda ilkin dev tarafından (masalı tamamladığımız
şekilde var sayarsak) iş sonucu tellaldan alınan parayla ödüllendirilir.
5.
Gönderenin
eylem alanı: Tellal zor görev için duyuru yapar ve
kafile başkanı keloğlanla yola çıkar.
6.
Kahramanın
eylem alanı: Kahramanımız Keloğlandır. Zekâsıyla devi
alt eder. Ödülü kazanır.
7.
Düzmece
kahramanın eylem alanı: Masalda sahte kahramana bulunmamaktadır.
Propp’un Katılanlar (Actant-Aktans) yahut bizim ele aldığımız
başlıkla eylem alanını daha sonra A.J. Greimas tarafından ele alınmış ve bu
yedi eylem alanı altıya düşürülmüştür. Bunlar; 1) Yardımcılar, 2) Özne, 3) Muhalifler, 4)Yönlendirici, 5)Nesne,
6)Yararlanandır.
Kaynakça:
El Cortez Casino Resort - Mapyro
YanıtlaSilEl Cortez Casino Resort in El Cortez, 제주 출장마사지 CA is a 4.9 광주 출장안마 acre community with three hotel towers, two spa tubs, restaurants, and 17 retail 순천 출장샵 outlets. Rating: 2.9 경상북도 출장마사지 · 19 제주 출장샵 reviews