SERVET-İ
FÜNUN EDEBİYATINDA TENKİT MODERNLEŞTİ Mİ? NASIL BİR GELİŞİM GÖSTERDİ?
Eskinin Tenkiti, Klasik Türk Edebiyatının Hicvi, Halk
Edebiyatının Taşlaması, Tanzimat Edebiyatının Eleştirisi, Batı Edebiyatının
İzlenimci Tenkidi, Peki Servet-i Fünunda Neydi?
Servet-i
Fünun Edebiyatı kurulup geliştiği yıllarda II. Abdülhamit istibdatçı bir
yönetim sürdürüyordu. Her türlü yayın büyük bir baskı altında şekilleniyordu.
Hürriyet ve adalet konusunu işleyemeyen yazarlar bu durumu dışa vuramayınca
içine atmak zorunda kaldılar. Böylece içine kapanık kendi dünyasında gelişen,
karamsar, bunalımlı bir edebiyat ortaya çıktı. Her yazar kendi hayali dünyasını
yaratıp orada yaşamaya bu istibdatçı yönetimden kaçmaya çalıştı.
Hasan
Asaf’ın Burhan-ı Kudret adlı şiirinde “Zerre-i nurundan iken muktebes / Mihr ü
mehe bakmak abes” beytindeki “abes / muktebes” kelimeleri, eski - yeni
tartışmasını beraberinde getiriyordu. Tartışmanın özünde, "abes"
kelimesinin "peltek s" (ث), "muktebes" kelimesinin ise
"ince s, sin" (س) harfiyle bitmesi ve aralarında kafiye oluşturmaması
fikri vardı. Eski şiir anlayışındaki sanatçılar kafiye oluşturacak sözcüklerin
yazılışlarının aynı harfle yazılması gerektiğini savunuyor, Hasan Asaf’ın
kafiyeyi bilmediğini aceleci bir edebiyat anlayışında olduğunu söylüyordu.
Hasan Asaf ise, Recaizade Mahmut Ekrem'i örnek vererek "şiirin göz için
değil, kulak için olduğu" savundu. Bu olay eski-yeni kavgasının daha geniş
alanlara yayılıp gruplaşmaya vesile olmasıyla sonuç buldu. Yenilikçi grup
Recaizade Mahmut Ekrem'in gücüyle "Servet-i Fünun" dergisi etrafında
toplanarak yeni bir edebiyat anlayışı geliştirdi. Böyle tartışmayla başlayan
bir edebiyatta eleştiri can alıcı bir noktadır. İşte ben de bu yüzden bu konuyu
ele almayı planladım. Bu konuda çalışmamı düzenledim.
Servet-i
Fünun dönemi zihniyet, tema ve teknik bakımından tamamen Avrupai bir mahiyet
kazanmıştır. Bu dönemin Servet-i Fünun edebiyatı olarak isimlendirilmesinin
nedeni, bu edebi hareketin Servet-i Fünun adlı dergi etrafında toplanmasından
kaynaklanmaktadır. Tevfik Fikret’in 7 Şubat 1896 tarihinde bu dergide yazı
işleri ile görevlendirilmesiyle başlar. Aslında bu edebiyatın temelini
Recaizade Mahmut Ekrem atmıştır. O öğrencisi Ahmed İhsan Tokgöz’e böyle bir
yayın çıkarması gerektiğini söylemiş derginin başına da yine öğrencisi olan
Tevfik Fikret’i getirmiştir. Kısa süre sonra derginin ünü yayıldı ve bünyesine
yeni saygıdeğer edebiyatçılar aldı. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayacak
olursam Halid Ziya, Cenab Şahabettin, Mehmed Rauf, Hüseyin Cahid dir. Edebiyyat-ı
Cedide (yeni edebiyat) terimi de hareketin bu terimi tamamıyla benimsemesiyle
alakalıdır.
Tanzimat
döneminde gazete etrafında gelişen olaylar bu dönemde dergi etrafında
gelişmektedir. Bu dönemde dergiler iki eğilim etrafında toplanmışlardır; Divan
edebiyatı taraftarlığı, Batı edebiyatı taraftarlığı. Bu dönemde Fransız
edebiyatı örnek alınıp hızla çağdaşlaşmaya çalışılıyordu. Servet-i Fünun
şairleri Parnas ve Sembolist öncüleri örnek aldılar. Fransız romancıları yakından
takibe aldılar. Romatizm ve realizmden etkilendiler. Dergi kısa süre içinde
tamamen Avrupai şiirler, hikâyeler, roman tefrikaları ile dolmaya başladı.
Fransız edebiyatçıları çok dikkatli bir şekilde tanıtılıyor, eserlerinden
tercümeler sunuluyordu.
Fransız
şiiri çok farklı hayaller taşıyordu. Bunları ifade etmek için yeni tamlamalar
üretildi. Sözlüklerden bu kelimeleri karşılayacak en anlamlı Arapça ve Farsça kelimemeler
tamlamamalar çıkarıldı. Bu sebeple konuşma dilinden uzaklaşıldı. Halktan ayrı
bir suni dil kullanmaları pek çok itirazı yanında getirdi. Taklitçi edebiyat, gayri
milli kozmopolit bir edebiyat, halktan uzak yapma bir dil, anlam kapalılığı,
cansız ve melankolik olması, Fransız şairlerinin hayallerinin acayipliği gibi birçok
yönden eleştiriye maruz kaldı. Aslında bu dönem eleştiri türünün gelişmesi için
pek te uygun bir dönem olmamasına karşın bu konuda sağlanan başarı göz ardı
edilemezdi.
Ahmed
Midhat Servet-i Fünuncuların konuşma dilinden çok uzaklaşmalarını Dekadanlar
(geriye giden, gerileyen anlamında) adlı makalesiyle çok sert eleştirdi. Öyle
ki bu edebiyat dilinin Veysi’ye hatta Nergisi’ye bile rahmet okuttuğunu
söylemiştir. Servet-i Fünuncular yapılan
tüm eleştirilere tek bir ağızdan karşı koydular. Daha öncede eski edebiyatı
tutanlara karşı kazandıkları mücadele ve Avrupai bir edebiyatın gerekliliğini
kanıtlamaları, ağır saldırı yapan Ahmed Midhat’a bile Servet-i Fünun dönemin,
Türk edebiyatında büyük bir ilerlemenin simgesi olduğunu kabul
ettirmiştir.
Ahmet Mithat,
"İkrâm-ı Aklâm"yazısında “Türk dili ve edebiyatının klâsik ürün
verecek durumda olmadığı, bu düzeye ulaşıncaya kadar Batı klâsiklerinin
çevrilmesi ve örnek alınmasını” gerektiğini söylemiştir. Cenap Şehabettin’in bu
konuda ki düşüncesi Türk edebiyatının klâsiklere ihtiyacı olmadığını ve
klâsiklerin örnek alınmasının edebiyatımıza bir yararı olmayacağıydı. Böylece
tartışmaya dâhil oldu. Tartışma Servet-i Fünûncuların kullandıkları dilin
anlaşılmazlığı noktasında başlamış, daha sonra çeviri eserler ve çeviri
yapılırken nelere dikkat edilmesi üzerinde devam etmişti. Eleştirel
değerlendirme sırasında yazarın değil eserin merkeze alınması gerektiğini
savunmuştur.
Muhalefeti
susturmayı başaran Servet-i Fünuncuları asıl etkileyen zaman içinde kendi
aralarında oluşan anlaşmazlıklardı. Başkalarına karşı kabul etmedikleri eksik
yönlerini kendi kendilerini eleştirerek düzeltme yoluna gittiler. Bu türün ilk
denemesini Ahmet Şuayb yapmıştır. Servet-i Fünun döneminde ferdi aşk konusunu
sürekli işlemesi ve bu kısır döngü içinde sıkışıp kalmasını tamamen objektif
bir şekilde eleştirmiştir. Bu olay Servet-i Fünuncular tarafından takdirle
karşılanmış ve yavaş yavaş yayılmaya başlamıştır.
Servet-i
Fünuncular edebi eserlerde estetiği amaç edinmişleridir. Bu nedenle Sanat sanat
içindir görüşüyle eserler vermişleridir. Eserde mükemmele ulaşmak yegâne
görevler olmuştur. Edebiyatın fayda amacı taşımadığını, ahlaki bir gaye içinde
oluşmadığını söylemişlerdir. Onlara göre edebiyatın tek amacı sanata hizmet
vermek ve güzellik arayışı içinde olmaktır. Tenkidin görevi nedir sorusunu edebiyatın
ne olduğunu ve ne olması gerektiğini açıklamak ortaya çıkarmak şeklinde
açıklamışlardır.
Eski-yeni
tartışması tenkit türünün gelişmesine yardımcı oldu. Temelde fikir tartışması
olmasına rağmen zamanla olayın içine kişisellikte girdi. Servet-i kendilerine
yapılan eleştirilere karşı objektif ve düzeyli kalmışlarıdır. Tenkiti sadece
övme veya yerme olarak ele almamış her iki yönden de incelemişlerdir.
Servet-i
Fünuncular tenkitte “Tarihçi Tenkit” metodunu örnek aldılar. Buna göre edebiyat
toplumun ifadesidir. Toplumu anlamak için önce o toplumun edebiyatı
araştırılmalıdır. Yazarlar binlerce değişik nedenin bir sonucudur. Yazar ilk
başta ırkının sonra yaşadığı çevrenin ve zamanın ürünüdür. İşte edebi tenkitte
her şeyden önce bunlar ele alınıp değerlendirilmelidir. Bu tezi ortaya atan
kişi Hippolyte Taine dir. Bu tezi ırk, çevre, zaman şeklinde formülleştirmiştir.
Halit
Ziya Paul Bourget ve Goncourt kardeşleri yazılarında tanıtmıştır. Hüseyin Cahit
Fransız parnas ve sembolistlerini tanıtan yazılar yazmış Mehmet Rauf ve Ahmet
Şuayb gibi Hipolyte Taine’i Türk halkına tanıtmayı amaçlamıştır.
Ahmet
Şuayb eleştiri konusunu en bilinçli yönden takip eden kişi olmuştur. Hipolyte
Taine’in ırk, çevre, zaman formülünü yanlış bulmuştur. Bu formülle gelişen
edebi eserler toplumu yansıtmaz görüşünü savunmuştur. Ona göre zaman ve çevre
insanı etkiler fakat güçlü kişilikler çevre ve zaman etkilerini aşabilir.
Tenkit
anlayışında bazı eksiklikler bulunmaktadır. Örneğin sadece Batı tenkit anlayışı
etkisinde kalınmış eser ve yazar tenkidinde istenilen düzey tutturulamamıştır. Objektif
hüküm verme konusunda zorlanılmış yer yer kendi kişisel izlenimler
belirtilmiştir. Tenkit anlayışında ne yazık ki bir birlik oluşturulamamıştır.
Tenkidin
görevi edebiyatın ne olduğunu ve ne olması gerektiğini araştırmak ve
açıklamaktır. Unutulmamalıdır ki her edebi dönem bir öncekinin tenkidiyle
hazırlanır.
İyi
ve güzelin ortaya çıkması için eleştirmenler iyi ve kötü yönleriyle
değerlendirmelerini okuyucuya sunarlar. Genelde nesneldirler. Ancak kişisel
görüşlerin verildiği eleştirilerde mevcuttur. Eleştiri sanatçı, eser, dönemin
özellikleri, sanat anlayışı gibi geniş bir yelpazeyi okuyucuya sunar.
Tanzimat
döneminde eleştirinin amacı divan edebiyatının kötü yönlerini gösterip onu
tahttan indirmekti. Batılı bir başlangıç yapıp Türk edebiyatını modern düzeye
getirmekti. Bu sebeple daha o dönemde batı edebiyatı türleri edebiyatımıza
sindirilmeye başlanıp Fransız hikâyeleri ve romanları tercüme edildi. Başlıca
şair ve yazarlar okuyucuya tanıtıldı. Şiir ve roman hakkında teorik bilgiler
verilmeye başlandı. İkinci döneme baktığımızda Fransız edebiyatının teknik
olayları üzerinde duruldu. Realizm ve natüralizm önem kazandı. Bu konuda Namık
Kemal, Ziya Paşa, Recaizade Mahmut Ekrem, Muallim Naci, İsmail Hakkı, Beşir
Fuat, Nabizade Nazım, Ali Suavi ve Mizacı Murat batılı tarzda ilk örnek veren
yazarlarımızdır.
Servet-i
Fünun dönemine gelindiğinde artık bazı taşlar yerine oturmuştu. Artık divan
edebiyatının kötülenmesine gerek kalmamıştı. Bu dönemde yapılan mücadeleler
kendilerine karşı yapılan eleştirilere karşı koymak bu edebiyatı tanıtmaktı.
Daha öncede belirttiğim gibi gerek dili gerek aşırı Fransız hayranlığı yüzünden
Servet-i Fünuncular objektif ve seviyeli tenkitler yapmaya başlamışlardır. Edebiyata değişik açıdan bakıp üslup
özellikleri üzerinde durdular. Realistlerden başlayıp sembolistlere kadar
ilerleyen çalışmalarında Fransız edebiyatının sınırlarında aştıkları görülür. Sanat,
dil, edebiyat ve konu anlayışlarını ifade etmeye çalıştılar. Servet-i Fünuncuların
bazen polemiğe girdikleri görülmektedir. Örneğin doğu cephesinde Ahmet Rasim ve
Ali Kemal, batı cephesinde ise Hüseyin Cahid bulunmaktadır. Hüseyin Cahit
giriştiği tüm polemikleri Kavgalarım adlı kitabında toplamıştır. Servet-i
Fünuncuların asıl amacı objektif tenkidi iyice yerleştirmek ve yaymaktı. Örnek
aldıkları Fransız modern tenkidin kurucuları şunlardı: Taine, Brunetiere,
Faguet, Lemaitre, France vs. Servet-i Fünunda Ahmet Şuayb’ın bir Müsahabe-i
Edebiyyesi, Cenab’ın Biraz Piskoloji ve “Müntekid-i Hakiki, Mehmet Rauf’un Şu Tenkit
Meselesine Dair son olarak ta Tevfik Fikret’in Tarik gazetesinde basılan
Münakaşatımızda Ne Eksik? Adlı makaleleri bu bağlamda modern tenkidin
kurucularını tanıtmak ve tenkidin esasları hakkında bilgi vermek için yazılmış
yazılardır. Bu sayede çalışmalarına uygun tenkit örnekleri vermiş oluyorlardı.
Bu açıdan bakılacak olursa Halit Ziya, Mehmet Rauf ve Hüseyin Cahit Yalçın'ın "Modern Roman Tekniği"; Mehmet
Rauf'un "Türk Romanı ve Hikâyeleri ile Hüseyin
Cahit ile Ahmet Hikmetin Hikâyeleri"; Hüseyin
Cahit Yalçın'ın "Halit Ziya'nın
Hikâyeleri, Rauf'un Eylülü ve Fikret'in Rübab-ı Şikeste'si" de
unutulmamalıdır. Objektif ve yapıcı tenkidin ölçülerine göre
kaleme alınmış oldukça başarılı yazılar arasında sayılmaktadırlar.
Servet-i
Fünuncular arasında olmamalarına rağmen Ahmet Şuayb ve Ali Ekrem eleştiri
konusunda ele alınması gereken yegâne kişilerdir. Servet-i Fünun döneminde
başka türlerle uğraşmayıp sadece tenkit üzerinde çalışma yapan ve kendi
eksikliklerini de objektif bir şekilde sorgulayan kişi Ahmet Şuayb dır. Ahmet
Şuayp tüm çalışmalarını edebiyat ve hukuk çerçevesinde yapmıştır. Edebi
eserlerini sağlam ve bilimsel metotlara dayanarak incelemesi gerektiğini bunun
için de sosyoloji ve psikolojinin iyi anlaşılması gerektiğini savunmuştur.
Faguet, Lemaritre gibi Fransız tenkitçileri örnek alıyordu. En çokta Fransız
edebiyatı tarihçisi ve tenkitçisi Hyppolite Taine’nin tesirinde kalmıştır. Batı
edebiyatının önemli tenkitçilerini sentezleyip bir kaynak olarak sunmayı hedeflemişti. Servet-i Fünunun genel durumu ve bu dönemin
edebiyatçıları hakkında zamanına göre en çağdaş ve ciddi tenkidini sundu. Bu
tenkitlerde derin bir görüş, yalnız kusurları ile değil iyi ve kötü yönleri
yumuşak ve ciddi bir düzende ölçülüp tartılmıştır. Diğerlerine göre bu yönüyle
çok fazla önem taşımaktadır. Tevfik
Fikret’in teşviki ile Hayat ve Kitaplar başlığı altında dergide tenkitler
yazmaya başlamıştır. Daha sonra bu yazılar aynı isimle kitaplaştırılmıştır.
Realizm ve natüralizmin iyice tanımasını ve yaygınlaşmasını sağlamıştır.
Ali
Ekrem’in Şiirimiz adlı eseri otokritik(öz eleştiri) şeklinde yazmışlardır. Ali
Ekrem Servet-i Fünun döneminin eksikliklerini sert bir üslupla tenkit etmiştir.
Tenkide uğrayanlar karşı tepki vermesi sonucu ilk ayrılıklar başladı. Tevfik
Fikret’te kısa bir süre sonra idari bir münakaşa yüzünden Ahmet ihsan ile
anlaşamadı ve dergiden ayrıldı. Böylece derginin başına Hüseyin Cahid geçti.
Hiçbir yenilik yapılmadan dergi aynı şekilde çıkarılmaya devam ettiyse de
Hüseyin Cahid’in Fransızcadan çevirdiği Edebiyat ve Hukuk adlı makalesinin
halkı kışkırtınca özellikleri sahip olması bahane edilerek II. Abdülmecit tarafından
kapatıldı. Servet-i Fünuncular edebiyatı tam bir Avrupai seviyeye taşımayı
başardılar. Bu devir kapanırken Avrupai görüşte bir Türk edebiyatı miras
bırakılmış oldu.
Hüseyin
Cahit Yalçın ise genelde tenkit ve tartışa türünde yazmıştır. Eski edebiyata
karşı yeni edebiyatı, doğu kültürüne karşı batı kültürünün savunucusudur. Akla,
mantığa ve bile önem vermiştir. Eleştirilerinde tüm bu özellikler
görülmektedir.
Fecri
Ati dönemi edebiyatçıları, Servet-i Fünun’u eleştirdiğinde en çok karşı koyan Mehmed
Rauf olmuştur. Halid Ziya Cumhuriyetten sonra gazetede yayımlanan tenkitlerini
Sanata Dair adlı eserinde topladı. Cenap ve Nazif Osmanlıcayı ve aruzu
savunurken birçok kez tenkit yöntemini kullandı. Hüseyin Cahid’in de Fikir
Hareketleri adlı dergisinde tenkitleri yayınlanmıştır.
Servet-i
Fünun dönemi dışında kalan edebiyatçılar bu edebiyatı şiddetle tenkit
etmişlerdir. Bu konuda en çok bilineneler Ahmed Rasim, Mehmed Celal ve Ali
Kemaldir. Ahmet Rasim Servet-i Fünun’un önemli tenkitçilerinden Hüseyin Cahid
ile “edebiyatın milli ve mahalli olup olmadığı” hakkındaki münakaşaları devre
damgasını vurmuştur. Ahmet Rasim tenkitlerini toplayıp bir eser haline
getirememesi bu bağlamda büyük bir kayıptır. Yine Servet-i Fünuncuları
eleştiren bir diğer yazarımız Mehmed Celal Divan edebiyatına olan bağlılığını göstermek
için Divan edebiyatına ait en önemli şairlerin yazılarını kitap olarak
basmıştır. Fakat tenkitle alakalı maalesef kitabı yoktur. Hem doğuyu hem batıyı
iyi bilen Ali Kemal Hüseyin Cahid ile ağır tenkitlere girmiştir. Ali Kemal
modern Fransız edebiyatını, modern tenkidi tüm yönleriyle anlatan birçok
makalesi vardır ve bunlar Ahmed Şuayb’ınkilerle kıyaslanabilecek düzeydedir. Bu
makaleler Paris Musahabeleri” ve “Sorbon Darülfünunu’nda Edebiyyat-ı Hakikıyye
Dersleri adlı eserlerinde bulunmaktadır. Aynı zamanda Raşid Müverrih mi? Şair
mi? Adlı çalışmasını da unutulmamalıdır. Servet-i Fünunculara katılmamakla
beraber onlarla yakın arkadaş olmuş tenkitlerde iki tarafında iyi yönlerini ele
almıştır. İsmail Sefa’nın da bu alanda Mülahazat-ı Edebiyye” ve
“Muhakemat-ı Edebiyye adlı eserleri
unutulmamalıdır.
KAYNAKÇA:
Akyüz Kenan, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri 1860–1923, İnkılap
Kitabevi
Tanpınar Ahmet Hamdi, 19. Asır Türk
Edebiyatı Tarihi, YKY, İstanbul 2010, 8.Baskı
Korkmaz, Ramazan (2011), Yeni Türk Edebiyatı El Kitabı 1839-2000, Ankara,
Grafiker Yayınları
http://www.edebiyatforum.com (http://www.edebiyatforum.com/lise-3-edebiyat-konu-anlatimi/servet-i-funun-doneminde-elestiri.html)
Erişim: 02.05.2013
http://www.edebiyatogretmeni.net (http://www.edebiyatogretmeni.net/forum/bati_etkisinde_gelisen_turk_edebiyati/servet_funun_donemi_ogretici_metinleri_11_sinif_turk_edebiyati-t17024.0.html)
Erişim: 12.04.2013
http://www.edebiyadvesanatakademisi.com (http://www.edebiyadvesanatakademisi.com/edebiyad/800-servet_i_fununda_elestiri.html)
Erişim: 06.04.2013
http://www.turkceciler.com
(http://www.turkceciler.com/serveti-funun-donemi-ogretici-metinler.html)
Erişim: 07.04.2013
Yorumlar
Yorum Gönder