Bir Varmış Binlercesiyse Yok


Bir Varmış Binlercesiyse Yok 



Çocukluğumuzda bizi büyüten babamızın beşiğini sallarkenki tıngır mıngır tekerlemeler mi yoksa masallardaki büyülü fasulyeler mi bilinmez ama hala zevkle dinlediğimiz kurguları heyecanla çocuklarımıza aktardığımız aşikardır. Sosyal medyada su sıralar pek çok Masal Gecesi/Dinletisi daveteyisi almama rağmen ne yazık ki katılma fırsatını bulamadım. Anlatılanlardan yola çıkarak çok şey kaçırdığımın farkındaydım elbet. Neyse ki gün yüzüme güldü ve organizasyonunda görev aldığım etkinlikte masalların çocuklar ve yetişkinler üzerindeki etkisini hikayeleri ve hayatından kesitlerle ile TEDxDEU'da aktaran Sıla Akdeniz'le tanışmam da bu sayede oldu. Sahnede aldığı alkıştan anlaşılacağı üzere kendisine pek bi hayran kalındığı doğrudur. O an anlatılanlar sadece bu sahnede kalmamlı, şu zamanda pek popüler olan masal gecelerinin ziyafetini daha büyük bir kitle çekmeli dedim ve kendisiyle sahne arkasında hoş bir sohbet gerçekleştirdik. İşte o sohbetten arda kalan notlarımızı bugün sizlerle de paylaşacağım.





Eda Başpınar: Sıla Akdeniz kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 

Sıla Akdeniz:   1986 yılında İzmir'de doğdum. Ailemin tek çocuğuyum.  2008 yılında Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk bölümünden mezun oldum. 2012 yılında kızım Asya Mavi dünyaya geldi. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Tiyatro Bölümü'nde Yüksek Lisansımı yapmaktayım. Tezimi anlatıcılık üzerine yapıyorum.  Mavi Sanat Tiyatrosu'nda eşim Ahmet Akdeniz ile çalışmalarıma devam ediyorum. (E.Ü)Konak Atatürk Kültür Merkezi'nde çeşitli branşlarda atölyelerimiz var, çocuklar, gençler ve yetişkinlerle çalışıyorum. 



E: Masal anlatmaya nasıl başladınız? 

S:  Kızım doğduktan sonra çocuk edebiyatına ve masallara ilgim artmaya başladı ama kızıma masal anlatmaktan çok ona kitap okuyordum. Bir gün Judith Liberman'nın roportajını okudum ve masal anlatmanın önemi ve masalların büyülü dünyası ilgilimi çekmeye başladı. Anlatıcılık eğitimine katılmaya karar verdim ve sonrasında arkadaşlarıma ve evde kızıma masallar anlatmaya başladım.  Ancak daha sonra kendime "bunu meslek olarak yapmak istiyor" muyum diye sordum ve bir karar verme sürecine girdim. Kararımı verince de çalışmalarımı yoğunlaştırdım, tezimi bu doğrultuda yapmaya karar verdim. Çok farklı mekanlarda ve farklı yaş gruplarına masal anlatma deneyimi yaşadım.  Sonrasında Nazlı Çevik'in kurucularından olduğu Seiba Uluslararası Hikaye Anlatıcılığı merkezi açıldı ve orada  2 yıllık Anlatıcının Yolu Eğitim Programı düzenlediler.  Bu programa seçilmek benim için çok önemliydi. Şimdi de eğitimlere başladık. Her ay farklı eğitmenlerle gerçekleşen yoğun bir program var ve anlatıcılık konusunda derinleşmemizi sağlıyor.  Şimdilerde de farklı mekanlarda ve farklı şehirlerde masal anlatmaya devam ediyorum. 



E: Geleneklerimizde masalcılığın yeri fazlasıyla mevcut, özellikle  eskiden köylerde, kasabalarda bu iş ile uğraşanlara meddahlar, dengbejler, ozanlar gibi özel isimler verilirdi. Modern zamanlar için masalcılık yeni bir fenomen ve gelişiyor. Bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?"

S: Anadolu masallar açısından oldukça zengin bir coğrafya.  İstanbul başta olmak üzere pek çok farklı şehirde meddahlar uzun süre kahvehanelerde masallarını anlattılar.  Ancak bir dönemden sonra meddahların yanlarında çırak yetişmemeye başladı. Çıraklık bittiğinde bu meslek de rafa kalkmış oldu. Ancak köylerde masal anaları masallarını anlatmaya devam ettiler. Efsaneler anlatılmaya devam edildi. Belki köyden köye dolaşan masalcılar yok oldular ama kendi köylerinde masal anlatan, onları derleyen insanlar hep vardı.  Şimdiki zamandaki masal anlatıcıları bir geleneği yeniden hareketlendiriyor. Ancak bu hareketlendirme de zamanın gerekliliklerine göre oluyor. Masallar sözlü kültür ürünleridir, şimdilerde ise yazılı kaynaklar tekrar sözlü kültüre kazandırılmaya başlanıyor. Masalcılardan dinlenilen masallar, aklıda kalındığı gibi tekrar anlatılmaya başlandığında sözlü kültür de yeniden canlanmaya başlayacak. 



E: Masal anlatmanın zorlukları nelerdir? Masal anlatmanın ön hazırlığı, aşamaları vs. hakkında neler söyleyebilirsiniz? İyi bir masal anlatıcısı olmak için ne yapmalı? Bu işi yapmak isteyenlere önerileriniz neler olurdu? Eğitim ve süreçler hakkında bizi bilgilendirir misiniz? 

S: İyi bir anlatıcı olmak için iyi bir dinleyici olmak gerekir. Kendinizi, doğayı ve diğer insanları iyice dinlemelisiniz. Bir masalı anlatmak için de o masalı sevmeniz ve anlatmak istemeniz gerekir, bunun için de imkanınız varsa çok masal dinlemek yoksa da çok masal okumak gerekir ki içinden en sevdiklerinizi bulabilesiniz.  Anlatacağınız masalın sadece ana olay çizgisini aklınızda tutup geri kalanını doğaçlama olarak anlatmak anlatımı daha akıcı ve doğal kılacaktır. Masal anlatıcılığı eğitimleri büyükşehirlerde oldukça yaygın, eğitimlere katılarak geliştirilebilir ama bunun dışında da çalışmak ve araştırmak kişiyi geliştirecektir.



E: Modernleşme ile insanlarla diğer insanların ve varlıkların ilişkileri daha çok bireyselleşmeye dönüştü. Masalların toplumu bir araya getirmesi ve ortak yaşantı oluşturması konusunda neler düşünüyorsunuz? 

S:  Bu, masalın tek başına yapabileceği bir şey gibi görünmüyor bana. Empatinin gelişmesi, doğayla ve toplumla sağlıklı bir ilişki kurmak için bir çok sorunun çözülmesi gerekiyor.  Masal dinleyerek ve anlatılarak bir farkındalık yaratılabilir ancak bunun çözüm olabilmesi için kültürün bir parçası haline gelmesi gerekir. 



E: Küçükken annelerimizden, ninelerimizden dinlediğimiz masallar ile sizin masallarınız arasındaki benzer yada farklı yanlar var mı?

S: Dinleyici kitlesindeki fark, anlatımdaki farkı oluşturuyor. Anlattığımız masallar zaten binlerce yıldır anlatılan masallar. Her masalcı kendi yorumunu, hayat görüşünü ve değerlerini katıyor masallara.  Daha geniş bir kitleye masal anlatacaksınız, ses- beden kullanımınıza dikkat etmeniz gerekiyor ve bu işi sıklıkla yapıyorsanız bu işte profesyonelleşmek için çalışmanız gerekiyor. 



E: Küçük çocuklarla buluşup, onlara masal anlattığınız oluyor mu? Bu gibi ortamlarda onlardan nasıl tepkiler alıyorsunuz? Ailelerden nasıl tepkiler alıyorsunuz? 

S: Küçük çocuklara okullara, ders verdiğim sınıflarda ve çoğunlukla evde kızıma masal anlatıyorum. Masal anlatmaya başladığımda hepsi o sırada dış dünya ile ilişkisini kesip masala odaklanıyor ve anlamaya çalışıyorlar. Kocaman açılmış gözler ve ağızlar karşısında masal anlatmak çok keyifli. Bazen daha büyük yaş grupları çocuklarda "ben masal dinlemem bebek değilim" gibi tepkilerle karşılaşabiliyorum ama onlara büyüklere de masal anlattığımı söylediğimde çok şaşırıyorlar.  Masalı dinlediklerinde ise yargıları değişiyor ve hiçbir zaman bir masal yetmiyor.



E: Büyükler masallarınızı dinlediğinde genel olarak aldığınız karşılıklar neler oluyor? Büyüklerle buluşma sırasında hiç unutamadığınız hatıranız nedir? 

S: Büyüklere masal anlattığımda ise genelde karşılaştığım tepki "çok ihtiyacım varmış" oluyor.  Genelde gelen kişiler olumlu önyargılarla gelmiş oluyorlar ve daha önce hiç masal dinlememiş ve böyle bir etkinliğe katılmamış kişiler geliyor. Arkadaşlarından duymuş ya da merak ettikleri için gelmiş oluyorlar.  Çocukluğunda dinlemiş olduğu bir masalla karşılaşan dinleyiciler beni çok etkiliyor, anlatırken onların  heyecanla dinlediklerini gördüğümde ben de çok mutlu oluyorum. 



E: Yakın zamanda “TEDxDEU" organizasyonunda  konuşmacı olarak yer aldınız. Bu organizasyonda bulunduğunuz süreç hakkında bize neler söyleyebilirsiniz? 

S: Bu davet beni çok heyecanlanırdı, konu "Kutunun Dışında" idi ve konuyu duyduğum anda bir çocukluk anım canlandı , kocaman kutuların içinde oynadığım zamanlar.  Konuşmacı olmak, ekibin güleryüzü ve ilgileri çok güzeldi.  Kendi hikayemi anlatmak başta bana çok tuhaf gelmişti  ama orada bulunmak ve hikayemi insanlarla paylaşmak beni çok mutlu etti.



E: Geçtiğimiz Nisan ayında "33.Uluslararası İzmir Tiyatro Günleri’nde” Judith Liberman  ile yer almıştınız.  O gün neler hissettiniz? 

S: Benim için çok güzel bir deneyimdi. Mavi Sanat olarak, tiyatro festivalinde bir masal akşamıyla yer almak ve Judith Liberman ile aynı sahneyi paylaşmak önemliydi. Daha sonrasında ise 4. Taksav Uluslararası Tiyatro Festivali'nde masallarımla yer aldım. Festivallerde anlatmak benim için önemli çünkü kendi kitlemin dışına çıkıp farklı dinleyiciler ile buluşabiliyorum.  Bu yıl da 34.  İzmir Uluslararası  Tiyatro Festivali'nde Mavi Sanat olarak , genel sanat yönetmenliğini Gürol Tonbul'un yaptığı "Kuş Kanadında / Masal" gösterimi ile yer alıyoruz. Bu projeyi cezaevleri için hazırladık ve orada gerçekleştirdik.  Şimdi de festivalde farklı gruplarla buluşacak. 



E: Başucu kitabınız, en sevidiniz müzik ve izlemekten asla sıkılmayacağınız film nelerdir? 

S: Her dönemde başucu kitaplarım değişti ama Clarissa P. Estes'in "Kurtlarla Koşan Kadınlar" kitabı dönüp dönüp okuduğum bir kitaptır. Bunun yanısıra Ayşe Nilgün Arıt'ın "Şamanın Kozmik Dünyası" ve "Şamanizmde Kutsal Rehberler" gerçekten başucumda duran ve bende farklı kapılar açan iki kitaptır.  Ursula K. Le Guin'in "Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar" kitabını da bir çok kez okudum.   Norah Jones ve Carla Bruni bu aralar sıkça dinlediklerim. Asla sıkılmayacağım film "Fight Club" , "Eternal Sunshine Of The Spotless Mind" ve  "Amelie" dir . 



E: Masal anlatacağınız zaman bunun bir hazırlık süreci oluyor mu? Kendinizi bu dünyaya nasıl hazırlıyorsunuz? Daha önce Oğuz Demir'in resimleri üzerine masallar anlattığınız bir çalışmanız olmuştu. Bunun gibi başka sanatlarla masalı birleştirdiğiniz ürünleriniz oldu mu? 

S: Masal anlatmadan önce bir hazırlık sürecim oluyor ama bu masala göre değişkenlik gösteriyor. Daha önce anlattığım masallara tekrar çalışacaksam farklı, ilk kez bir masalı anlatacaksam farklı oluyor. Genelde yalnız başıma durup hayal kurarak çalışıyorum bazen de bir müzik eşilğinde hayal kuruyorum. Değişmeyen şey çokça hayal kurmam oluyor. Bazen masalı yazıyorum, sonra dönüp okumuyorum ama yazmak hoşuma gidiyor kalem kağıtta ilerlerken hayal gücüm de aktif oluyor. Bazen de bir masalı çok sevdiysem bir arkadaşıma telefon açıp ona masalı kısaca anlatıyorum, anlatınca daha iyi anlıyorum.  

Oğuz Demir ile çalışmamız çok ilgi çekiciydi. Onun "Olpesido Kuşları" sergisinde masal anlattım ve o da o sırada bir resim yaptı, canlı müzik ve ritim grubu vardı. Disiplinlerarası buluşmada güzel bir çalışmaydı benim için.  Bunun dışında masal akşamlarımda farklı müzisyenlerle çalışma fırsatı da buluyorum.  Dokuma sanatçısı Fırat Neziroğlu ile de bir çalışmamız olacak, onun da genel sanat yönetmenliğini Ahmet Akdeniz yapıyor.  Bu çalışmanın duyuruları da yakın zamanda yapılacak. 



E: Kendi evreninizdeki dünyayı küçük kartlara çiziyorsunuz. Resim çizmeye ne zaman başladınız? Onları çizme aşamanız hakkında neler söyleyebilirsiniz? 

S: Resim çizmeye, masal anlatmaya başladıktan sonra başladım. Anlattığım masalları çalışırken resim çiziyordum ve bu resimler sonrasında çok ilgi çekti. Aslında ilkokul döneminde resim çizemediğim gibi bir yargıya sahip olmuştum ve sonrasında da resim çizmeyi bıraktım, bir çocuk için büyük kayıp bence. Lise dönemimde ressam Şebnem Çamdalı, annemin arkadaşıydı ve onun atölyesinde ona yardım ederdim. Resim sanatıyla içli dışlı olmak beni çok mutlu ediyor.  Yaptığım çizimleri tamamen içimden geldiği gibi, bir teknik bilmeden sadece kendimi ifade etmek için yapıyorum. Bu da beni çok mutlu ediyor. 



E: Sizi takip etmek ve çalışmalarınıza katılmak isteyenler için önerileriniz ne olabilir? 

S:  Facebookta "Düş Zamanı Masalcısı" sayfasından takip edebilirler. Bir blogum var duszamanimasalcisi.blogspot.com buradan da benim hakkımda bilgi  alabilirler.  Her ay, Alsancak Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde masal akşamımız oluyor. 








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şinasi'nin "Münacaat" şiirinin beyitleri ve açıklamaları

MÜNACAT ŞİİRİNİN ÇEVİRİSİ

DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ HAN DESTANINDAKİ MOTİFLER